Mustafa Kutlu Kalbin Sesi Bir Hicret Risalesi'nde şöyle diyor:
"Gün gelir hakikate giden yola barikatlar kurulur. Bu defa sorulan soru şudur: ‘Ne yapmalı?’
Önce niyet edeceğiz, ardından kalbin sesine uyarak sonsuzluğa yöneleceğiz. Üç hakîmin hükmünde hata aranmaz: Kalbin, kaderin, ölümün.
Aramak vazifedir. ‘Aramakla bulunmaz fakat bulanlar ancak arayanlardır’ denilmiş. İnanmak ve sevmek şart… Arayışta esas olan samimiyettir. Kendini belli eden sanattan, nümayişçi ahlâktan ve kendine güvenen ibadetten uzak durmalı. Hakikatın-hayrın-güzelliğin ardına düşüp; gayret bizden, tevfik Allah’tan demeliyiz.
Ey kalbi olanlar!
Ümit ve korku arasında bulunanlar!
Takva sahipleri için zaman yok hükmündedir. Her an her şey olabilir!
Allah bes, baki heves.”
Önce niyet edeceğiz, ardından kalbin sesine uyarak sonsuzluğa yöneleceğiz. Üç hakîmin hükmünde hata aranmaz: Kalbin, kaderin, ölümün.
Aramak vazifedir. ‘Aramakla bulunmaz fakat bulanlar ancak arayanlardır’ denilmiş. İnanmak ve sevmek şart… Arayışta esas olan samimiyettir. Kendini belli eden sanattan, nümayişçi ahlâktan ve kendine güvenen ibadetten uzak durmalı. Hakikatın-hayrın-güzelliğin ardına düşüp; gayret bizden, tevfik Allah’tan demeliyiz.
Ey kalbi olanlar!
Ümit ve korku arasında bulunanlar!
Takva sahipleri için zaman yok hükmündedir. Her an her şey olabilir!
Allah bes, baki heves.”
Mustafa Kutlu okumak her zaman iyi gelmiştir. Toprağa, doğaya, insanın özüne dönüşü ister, modernizmden kaçar, iyilik güzellik gerçek hakikati bulmak için yukarıda ki gibi temennisi vardır. Dünyevi sorunlardan, gündelik telaşeden kaçmak için çok Kutlu okurum. Hikayeleri Çehov'un yerli versiyonu gibi gelir.
Pazar günü de başka arkadaşlar bağ evimize geldi. Beraber geçirilen saatler çok kıymetli. Ama böyle güzel kareleri görüp sorunsuz olduğumuzu sanmayın. Her grupta olduğu gibi meseleler oluyor. Mesela bu hafta içi arkadaş grubumuzda yazışmalarımız sırasında can sıkıcı bir olay yaşadım. Ülkemizde var olan gruplaştırma, mutlaka bir kesime mal etme özelliği artık en küçük bir olayla ortaya çıkıyor. Bana da hemen haksız bir yakıştırma yapıldı. Bunu yapan da yıllardır arkadaşım.
Böyle zamanlarda grupta ki diğer insanlar hiç meseleye karışmıyor. Hatta birilerini devamlı alkışlayanlar yine yandaşlığını koruyorlar. Meselenin ne olduğu değil, egoların her daim ortada olması mevzu. Çok da üzülmüyorum böyle durumlarda, artık olgunluğun getirdiği bir umarsamazlık mı desem kendimi sadece geri çekiyorum. İnsanlara çok da kıymet vermemeyi öğreneli yıllar oldu.
Biz yolumuza bakalım!
Pazartesi ile koşturma başlıyor. Hava tam aydınlanırken yollara çıkıyorum. Gökyüzü bana oyunlar oynuyor yine. Bahar havası sanki.. Sabah ayazı var evet ama gök öyle ışıl ışıl ki günün tatlı geçeceğini anlıyorum.
Okul için minibüs beklerken de seyrediyorum gökyüzünü, köy yolunda minibüsle sarsıla sarsıla giderken de.
Okula gelince sabah çayımı alıp çocukları karşılıyorum. Biraz gece ne yaptıklarından konuşuyoruz. Ah şu çocuklar! Hepsi öyle güzel ailelerini temsil ediyor, onların davranışlarını sergiliyor ki bunu aslında tüm büyüklerin farkedip çok özenli olmaları gerekiyor çocuklarla birlikte oldukları tüm zamanlarda.
Okulumuzda sadece üç gün çalışan hizmetli var. Ahçı falan da yok tüm işleri kendim yapıyorum genelde. Ayraç satışından kazandığımız parayla yiyecek içecek ve karne hediyesi aldım.
Bu hafta pizza, pasta etkinlikleri yaptık sınıfta.
Okul çıkışı minibüsü beklerken sabit durmuyorum. Mutlaka köy içinde yürüyorum. Artık arabayı nerede yakalarsam.Bir kaz sürüsü var, ne zaman beni görseler sürü halinde üzerime geliyorlar ama onları da görmeden yapamıyorum.
Bu hafta boyunca okuduğum iki kitap. Kitapseverler, okumayı baş tacı edenler mutlaka Dursun Gürlek'in Çınaraltında Kitap Sohbetlerini okumalılar. Kültürümüzde ki kitabın yeri, kitaplara önem veren o değerli insanları öğrenmeliyiz. Gerçekten sohbet tadında yazılmış bu kitap.
Diğer kitap arkadaş hediyesi Cennetten Kaçan Sokak. Matematik dahisi aspergerli bir çocuğun serüveni. Aslında tam filmlik bir kitap, seri halde okunuyor.
Cristian Mungiu filmleri izlediniz mi hiç?
Romanyalı yönetmenin bulabildiğim bu filmlerini tüm hafta boyunca izledim ben de. Toplum ve insan ilişkilerini, sorunlarını, gelişmekte olan bir ülkenin zengin topraklarına gitme hayalinde olan insanların meselelerini öyle gerçekçi anlatıyor ki. Zaten konular ve olaylar çok bildik farklı bir ülke de olsa.
Evde dinlenme saatlerim..
Bu hafta anlatacağım örnek insan işte bu taşıtın sahibi. Çok da tanımıyorum ama sabahları gidip gelirken rastlıyorum. Bu arabayla taşımacılık yapıyor. Sabahın erken saatlerinde arabasının yanına sandalyesini koyup elinde çay uzun uzun seyrediyor ekemek teknesini. Bu aracın temizlğini yakından görmelisiniz. Nasıl tertemiz her köşesi, pırıl pırıl. İşini de özenle yaptığından eminim.
Çarşamba günü halamı ziyaret ettim. Seksenini geçmiş ve yalnız yaşayan halamın çok özenli bir dünyası var. İlk önce eşini sonra da yanına alıp beraber yaşadığı annesini kaybetti ve 20 yıldır da yalnız yaşıyor. Bir kızı var ama o Adapazarında yaşıyor. Pire gibidir, hareketten işten güçten kaçınmaz, yaşamak zor gelmez ona. ( kız halaya çekermiş ) İşten güçten fırsat buldukça ziyaret ederim onu. En sevdiği menekşeleri gösteriyor bana.
Perşembe günü okuldan minibüsle kasabamıza geldim. Farklı bir yoldan yürümek için önce indim. Ara mahallelerden geçerken daha önce görmediğim bu camiye rastladım. Hemen içine girip gezdim, kimse yoktu ve öyle huzurluydu ki anlatamam.
Asırlık camiler iyi ki var. O eski ahçap ve taşlar iyi ki konmuş bu tür camilere. Estetik bile farklı bir şekilde varmış o zamanlarda.
Aile grubumuza kardeşim babamla sahilde oturup çay içtiklerini yazmış. Tabi annemin haberi bu mesajı okumasıyla oluyor. Çünkü babam genelde free takılır. Şöyle annemi alıp bir yerlere götürme, bir şeyler içme adeti yoktur. Ya kendi gider ya da devamlı odasında oturur. Eski adamlar bir değişik vesselam. Hadi şimdi bu bir kez olsun, kadınların ne yapacağını tahmin edebiliyorum. Biz küçükken de hep beraber bir yerlere gitmişliğimiz yoktur hele seyahat, tatil hiç görmedik. Belki şimdi bu yüzden bu kadar çok geziyorum.
Neyse annem bunu öğrenince üzüldüğünü anladım. Kaç sene geçmiştir babamın bu huyunu kabullenememiştir. Babama söylemiş, konuşmuş etmiştir ama sonuç aynı. Bir iki kez çıkmışlardır yürüyüşe mesela, koştura koştura gidip gelmişler, annemin de burnundan gelmiştir.
Hemen annemi aradım. Okuldan çıktım, sen de hazırlan bu havayı kaçırmayalım, sahilde bir yürüyelim dedim. Annem de gezmeyi çok sever. Tamam dedi buluştuk.
hava 18 dereceydi, nasıl ılık ocak ayında dışarı da oturduk çay içtik, dertleştik. Biraz babamı da çekiştirdik mecburen :)
Ve gün biter. Herkese evlerine dönmeye başlar. Evimizi bir de bu açıdan yakaladım dün. Kızımın doğomuyla ektiğim minik çam ağacım bize sarılmış durumda, çok seviyorum!
Günün duasıyla bitireyim o zaman, hayırlı cumalar 💚
Ey Rabbim! Göğsüme genişlik ver.
(Tâ-Hâ, 20/25)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder