13 Aralık 2024 Cuma

Cuma Geldi

Merhaba cumaseverler!

Merhaba dört gözle haftasonu tatilini bekleyen emekçi kardeşlerim!

Şaka bir yana hızlıca geçen günler sonunda cuma geldi ve bu gece herhalde keyfine en çok vardığım gece oluyor. Tatile uzuun bir geceyle başlanır, kahveler yapılır, battaniyeler içine girilir, filmler açılır, bir de güzelse film iyice mest olunur. Bizim evde her haftasonu böyle başlar. 

Geçen haftasonu ne yazık ki tüm ev ahalisi hastaydı. Onlara bakım yap, yemek pişir, vitaminli meyveler soy, ıhlamur kaynat, etrafı temizle valla öyle yoruldum ki anlatamam. Kızımda kıku ve tat yoktu kesin corona oldu. Bana da biraz bulaşştı galiba pazar gününden itibaren acayip bir sırt ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı başladı. Ayakta geçirdim galiba çok şükür. Tüm hafta boyunca okula gittim buna rağmen. Sabahları serin ve dupduru bir hava vardı. Gökyüzü oyunları sabah güneşiyle nasıl da güzel...



                       Annem sirke yapmış yine, bana fotosunu gönderdi. Bizim aile böyle her şeyi güzelleştirmeye çalışırız. Koy kavanoza beklet olmaz, itinayla sirke yapılır, oyalı örtüsü olmazsa olmaz, sonra da beklet..

                  Sabah namazına kalktığında sokağının fotoğrafını çekip bize yani kardeşimle bana günaydın diye gönderen canım annem 💜


                       Aslında daha önce 1.kitabını okuduğum Büyülü Dağ'a tekrar başladım. Öyle keyif alarak okuduğum bir eser ki çok kalın olmasına rağmen bitsin istemiyorum. Zaman algısı üzerine okuduğum güzel kitaplardan biri. Baş kahraman Hans Castorp 24 yaşında çocukluğunda ebeveynlerini kaybetmiş mühendis bir genç. İsviçre Davos dağlarında bir sanatoryuma üç haftalığına kuzeninin yanına gider. Sağlıklı bir insanın bu dağ başında benzer dertlerle bir arada olmasına tanık olur. En başta bu izole yerde zaman algısı çok farklı gelir. Hem zaman geçmiyor hem kendisini yıllardır orada hissetmesine neden oluyordur. Sağlıklı insanın hasta dolu dünyanın en güzel köşesinde olan bakım evinde bozulan ruh hali sonrasında fiziksel sağlığına tanık oluyorsunuz.  Ağır temposu beni de o dağ başında hasta bir insana dönüştürdü. Zamanı hızlı bulan, hiç bir şeye yetişemeyen biz 'normal' insanlar için ufuk açıcı bir kitap..

''Zamanı yeni ve ilginç şeylerle doldurmanın onun geçmesini sağladığı, buna karşı tekdüzeliğin ve boş durmanın zamanı ağırlaştırdığı ve onun akışına engel olduğu kanısı yaygındır. ''


''Can sıkıntısı denen şey, aslında, zamanın tekdüzeliğinin neden olduğu sağlıksız bir kısalmadır ve kesintisiz bir değişmezlik, geniş zaman alanlarını , kalbi korkudan öldürecek denli daraltır ve her gün öbürünün aynı ise, tüm günler bir güne indirgenir ve kusursuz bir tek türlülük en uzun ömrün bile, göz açıp kapayana dek geçmiş bir kısalıkta algılanmasına neden olur. Alışkanlık, zaman duygusu uykuya yatarsa ya da en azından renksizleşirse ortaya çıkar; ve insana gençlik yılları yavaş, daha sonraki yıllar gitgide hzlanarak akıp gidiyor gibi gelirse bu alışkanlık yüzündendir. Yeni alışkanlıklar edinmenin ya da eskilerini değiştirmenin, yaşamı korumak, zaman duygumuzu yoğunlaştırmak, zaman deneyimimizi yavaşlatmak ve böylece yaşam duygumuzu yenilemek için yapıldığını biliyoruz. Yer ve hava değiştirmenin ve kaplıcalara gitmenin, yani dinlendirici küçük olayların deneyiminden geçmenin amacı budur. Yeni bir yerde geçirdiğimiz birkaç gün diri, yoğun ve rahat akar - altı ya da sekiz gün. Sonra, o yere alışıldığı oranda, zamanda, genel bağlamnda kısalma oluşmaya başlar ve yaşama bağlı olan ya da bunu umut eden birey, günlerin bir kez daha yoğunluğunu yitirmeye ve uçup gitmeye başladıklarını korkuyla fark eder.''



                                                             Bu hafta izlediğim filmler..

Louis Malle’ın Ascenseur pour l'échafaud’su ile karşılaştım. Harika bir filmdir bu. Hele müzikleri. Miles Davis’in yapmış. Müzik şöleniydi benim için. Cohen'in belgeseli de öyle, hayat hikayesi her hayat gibi hüzünlendirdi beni. Kiraz Çiçekleri filmi de çok sıcak, yürek parçalayan bir film.




Yeni yıl hediyelerimi hazırladım postaya verdim. Yaşadığım yerde ki arkadaşlarıma da hazırlayıp her gün biriyle bir kafede buluştuk, yoğun iş güç durumlarından bir parça kurtulup hediyeleştik. Hem bir araya gelmiş olduk iş sonrası. Sohbet edip keyifli, bir zaman ayırmış olduk kendimize.
        Uğraştığım, yapmaktan zevk aldığım el işlerimi kıymetini bilecek sevdiğim insanlara hediye etmekten çok hoşnut  oluyorum. Onların evinde de bir parçamı bırakmış hissediyorum.
       Buluştuğum arkadaşlarımdan biri taa ortaokuldan. Üniversite, çalışma yılları, evlilik derken uzun yıllar kopmuştuk. Ara ara memleketine annesine geldiğinde görüşürdük. Şimdiyse İstanbul'da ki işinden emekli oldu, eşinden boşandı, tek oğlunu da İtalya'ya üniversiteye gönderdi, tekrar annesinin yanına kasabamıza geri döndü. Ara ara buluşup dertleşmek, eskileri anmak ne iyi geliyor.



                       Diğer arkadaşımda neredeyse kızım yaşında. Bizim köyde Kuranı Kerim öğreticiliği yapmıştı bir yıl. Minibüsle gider gelirken sohbetler ettik ve zamanla birbirimizi çok sevdik. Gencecik olup böylesine kibar ve terbiyeli oluşuna bayılıyorum.
Buluştuk konuştuk, hasret giderdik. Çok ince bir kız demiştim, gelirken bana bu güzel çiçeği getirmiş..


Evde baş köşeye koydum 💚





                  Köy minibüsüyle her sabah yola çıkıyoruz. Geçen senelerde öğretmen arkadaşlar da olurdu ama artık benden başkası yok sabahları. Bazen boşnak adamlar biniyor, şöförle öyle bir muhabbet başlıyor ki görmelisiniz. Sabah sabah bu enerji nereden geliyor bilmiyorum. Bende manzarayı seyrederek yola devam ediyorum.


               Johann Hari’nin  kitabı “Çalınan Dikkat”te, çocukların giderek arttığı söylenen odaklanma sorunu ile okulların değişen yapısı arasında bağlantıyı gösteren bir bölüm mevcut. Hari, “Çocuklarımızın Maruz Kaldığı Fiziksel ve Psikolojik Kapatılma” başlıklı bu bölümde, evde, sokakta ama en çok da okulda oyunun azalarak bitmesinin ne gibi sonuçlara yol açtığını sorguluyor. Dünyanın her tarafından epey örnek veren yazar, test öncelikli ve oyunsuz eğitimin, çocukların merakını doğru şekilde besleyemediğinden verimsiz sonuçlar doğurduğunu; bunların bir tanesinin de dikkat kaybı olduğunu açıklıyor.

Şöyle diyor mesela: “Öğrenmek için başlıca teknoloji oyundur.”
                Sınıfımda serbest ve kontrollü oyuna önem veririm. Ama ne yazık ki velilerin daha anasınıfından itibaren büyük bir hırsa kapıldıklarını, bunu hem öğretmene hem çocuklara yönelmiş baskı ve istekler şeklinde her sene daha arttığını gözlemliyorum. Geçen gün bir öğrencim sınıfta bir etkinlik sırasında şöyle bir şey dedi ( büyük ihtimalle evde duyduğu sözler) ;
               '' Öğretmenim hep oyun hep oyun ne zaman harfleri öğreneceğiz, biraz da yazı yazalım ! ''

               


                  Ama bizim sınıfta hayatın kendisi vardır. Deneyim vardır, bol oyun vardır. Geçen seneden beri yaptığımız resimleri ayraç haline getiriyoruz. Kaplamalarını da yaptırdım, bu hafta satışa çıkardım, duyurulur. Tanesi 30 TL. Eğer 10 tane alırsanız bir kitapla göndereceğim. 
Sadece bir kitap bile 200 tl den başlıyor biliyorsunuz. Ayraçları sizde sevdiklerinize hediye edebilirsiniz.
            Paramızla bahçemize kuş evi, böcek oteli yaptırmayı düşünüyoruz.
            Haydi arkadaşlar desteklerinizi bekliyoruz..



                  Perşembe günü eve dönerken sabahları da yeni açıldığını fark ettiğim küçük bir lokantaya uğradım. İsminden kadın elinin değdiğini anlamıştım. Yeni açılışa bir kampanya yapmış 3 çeşit yemek 100 Tl yazıyordu. Kadın dayanışması olsun dedim kendime, başlangıç yapanlara hep destek olmak isterim. Ben de girip bir şeyler yiyeyim dedim. Ve iyi ki girmişim lokantaya. Azimli, becerikli, çalışkan bir kadınla tanıştım. Yıllarca başkalarının yanında çalışmış ve artık kendi yerini açmanın zamanı geldi demiş. Daha fazla farkeden gelen yok ama olacaktır bence. Bu haftanın örnek kişisi bence bu kadın. Hacer Abla.. 




                             Sadettin Ökten hocanın da dediği gibi;
            ''Güzel insanlarla tanışın, bulamazsanız kitaplara başvurun..”



Bahçemde hala sonbahar esintileri var. Aslında kay yağmasını, havanın buz gibi olmasını, üşümeyi, soğuk ve karlı sokaklarda uzun uzun dolaşmayı, sonrasında sımsıcak evime dönmeyi öyle özledim ki..
Bugün sesim iyice gitti. Bir haftadır hasta mıyım değil miyim anlamadım. Sürünerek okula gittim geldim. Cumartesi  pazarı dört gözle bekliyorum.
Herkese sağlıkla huzurla dolu günler dilerim..











14 yorum:

  1. Annene bayıldım, hayatın her anından keyif almak, en basit şeyi bile özenle yapmak budur işte, sağlıklı, uzun bir ömür dilerim kendisine. Sen de ona çekmişsin, hazırladığın sofralardan, hediyelerinin özenli paketlerinden belli. Ayrıca ayraçlarınıza da bayıldım, 10 tane alamam ama bana instagramdan mesajla IBAN yollarsan o kuşlulardan 4 ünü isterim, hemen havale yaparım sana. Çok sevgiler, şimdiden mutlu, sağlıklı yıllar dilerim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ananem de böyleydi görsen. Kiloluydu, yerinden kalkamazdı doğru düzgün ama
      o evini , çiçeklerini, bahçesini görsen nasıl güzel nasıl cennetten bir köşeydi. Genetik miras mı desem artık bilmiyorum :)
      Çok sevindim Leylakdalım ilk müşterimiz sen oldun, ayağın uğurlu gelir inşallh
      Ayrıntıları evet yazışırız

      Sil
  2. Sizin cuma yazılarınızı okumak bana çok iyi geliyor :) Haftayı kapatırken sizin yazılarınızı okumak da benim rutinim oldu. Önerdiğiniz kitapları ve filmleri not ettim. Enerjiniz ve paylaşımlarınız hiç bitmesin dilerim, çok sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten mi :))
      Böyle güzel şeyler duymak beni çok Mutlu etti, ben teşekkür ederim..

      Sil
  3. Merhaba,
    Benim insta yok. Kapattım. Alıcı ödemeli 5 tane de ben almak isterim.
    e.aydinsari@gmail.com adresime yazar mısın bilgileri?
    Senin blog da cennetten bir köşe. Eline sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim bu güzel benzetme için. Hemen yazıyorum..

      Sil
  4. Öncelikle geçmiş olsun, umarım toparlanmışsındır. Herkes hasta, gerçekten. :(
    Büyülü Dağ'dan aktardığın paragraf çok etkileyici gerçekten. Demek ki, zaman algısı hakkında insanın derdi yeni değil ve anlaşılan bitmeyecek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki haftadır bizimkilere bakıyordum, kaçınılmaz son bana da virüsler geçti galiba ama şükür ayakta geçiriyorum. iki gündür ses gitti devamı kötü gelmesinde..

      Sil
  5. Hiç bir zaman yayınlarına hak ettikleri yorumu yapamayacağımı bilsem de severek okuduğumu ve resimlere baktığımı bilmeni isterim annenin ellerinden öperim iyi ki var ve içindekileri dışa vurup sizi de mutlu ediyor.
    Paylaşımcı insanları daima sevmişimdir ben güzellik gördüm al sen de gör der gibi,kalpleri sevilesi öpülesi insanlardır onlar..
    Azıcık şımart kendini belki de hava değişiklikleridir böyle hissettiren,biraz megnezyum biraz şefkat miktarını artır iyi gelir bence :)
    Harika bir haftasonu dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet doğru dedin paylaşmayı seviyorum yoksa herkesin gördüğü
      şeyler bunlar ama biraz daha dikkat çekmekte istiyorum . Her gün önünden geçtiğimiz onlarca şey şu sağlıkla nefes aldığımız, barış içinde yaşadığımız
      ülkemizde ne büyük nimetler.
      Bu cumartesi pazar dediklerini yapacağım bakalım :)

      Sil
  6. geçmiş olsun. moris rone nin bu filmi nefis ivit :)

    YanıtlaSil
  7. Kiraz Çiçekleri'ni ve Asansör'ü seyredeli epeyi oluyor. Her ikisi de mükemmel filimler. Ben de tekrar seyretme isteği uyandırdınız :) Naçizane seyretmediyseniz Lee Chang-dong un Şiir filmini önermek isterim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şiir seyretmez miyim çok güzeldi gerçekten..

      Sil

Cuma Geldi

Merhaba cumaseverler! Merhaba dört gözle haftasonu tatilini bekleyen emekçi kardeşlerim! Şaka bir yana hızlıca geçen günler sonunda cuma gel...