Kasım bitip aralık başlamak üzereyken yavaşlamayı daha çok yavaşlamayı istiyorum. Kafamda düşünceler, projeler hatta umutlar bile olmasın istiyorum. Gelen kışla birlikte herşeyim dinlensin, donsun, sorun olmasın istiyorum. Ama hayat işte, her an her şey oluyor. Çok da beklentimiz olmasın. Ne getirirse yaşayacağız..
Bağ evine gidince dinleneceğim, keyif yapacağım sanıyorum ama nerdee.. Aşağıda ki görüntü aldatmasın, saatlerce bahçede iş yaptıktan sonra sadece bir saat oturabildim. İki ev olunca çok zor oluyor. Bir kahvaltı için bile dolu erzak ve eşya götürüyorsun. Tek eve özellikle bu küçük eve geçmek istiyorum ama bazı nedenlerden geçemiyoruz.
Neyse derdimiz bu olsun :)
Haftasonu yağan kar kısa çaplı heyecaqn yaşattı bizim kasabada yaşayanlara. Sadece köylerde kar tuttu. Pazar günü de yağmura döndü. Yağmurda prefabrik evde olmak öyle güzel bir şey ki. Yağmur sesini tam duyuyorsunuz. Ördüğüm battaniyeleri dizlere koyup çayı da aldın mı var mı bu dünyada daha keyifli bir şey!
Anais Nin, Yeni Duyarlıklar'da şöyle demiş ya ;
''Kendime kendi dünyamı yaratmalıydım. Hayat beni yok etmeye başladığında nefes alabileceğim bir iklime, hüküm sürebileceğim bir yurda, kendimi yenileyebileceğim bir ortama gereksinimim vardı.”
Hayalim emekli olunca direkt yaşlı kafaya geçip karıkoca karşılıklı günlerce boş boş oturmak. Şehirden -az da olsa- uzak evmizde sessiz ve kimsesiz aylar geçirmek. Öyle yorulmuş ki ruhum; insan, çoluk çocuk, arkadaş, akraba bir çok insandan tecrit olmak bir kaç ay. Bakalım kısmet her şey..
“Yalnızca bir tek gün modernliğe sırt çevirmeye görün, içinizde ne çok sonsuzluk barındırdığınızı anlayacaksınız” diyor Rainer Maria Rilke, ‘Floransa Günlüğü’ kitabında.
Pazar günü sonrası okula gittiğimde öğretmenler günü hediyesi bana yapılmış resimler karşıladı.Hatta kızımla beni bile yapan vardı! Eşimde biliyorsunuz tam bir yıldır emekli. Ona küçük bir iş bulmuştum. Gençliğinde çok severek oynadığı basketbola geri döndü. Ortaokul ve lise yıllarında DSİ de oynamış. Sonra bitmiş. Ama şimdi ilkokul ve ortaokul öğrencilerine antrenörlük yapıyor. Hatta öğretmenler gününde ona da hediye çiçek gelince çok şaşırdı. 30 yıllık mühendislikten sonra böylesi :)
Pazartesi sabahı kalk alarmı çalınca o soğukta kalkmak, yorgana sıkı sıkı sarılmışken ayrılmak, haftasonu sabah uykusu hayallerini kurmak diğer her sabah yaşayacaklarımın habercisi. Bir hesapladım 45 yıldır sabahın köründe kalkıp yollara dökülmüşüm. Boşuna hayal etmiyorum şu yavaşlamayı.Ama ne olursa olsun sabah ayazında yürümeye başlayınca ''ohh'' diyorum ne güzel bir gün. Yavaş yavaş gün ağarıyor, gökyüzü her sabah başka türlü.. Sahilden gitmediğim zamanlar şehrin içinden geçiyorum. Öyle beton, öyle çok araba var ki. Şimdi bir de yeni yeni üç tekerlikli bisikletler, elektrikli arabalar çıktı, her yerdeler, Hindistan'a dönmek üzereyiz.
Köye gittiğimde kar hala duruyordu. Ama sonra ki günler eridi gitti. Hemen sabah çayımı demliyorum. Burada yalnızım Allahtan, sadece iki öğretmeniz. Diğer öğretmen genelde kendi sınıfında..
Okula gelirken minibüste genelde ben oluyorum. Şoför ile sohbetimiz genelde ne olacak insanların bu saygısızlığı, kuralsızlığı çerçevesinde. Hep şikayet ediyoruz ama kendimize bakmıyoruz çoğunluk.
Konuşmak istemediğimde kitabımı açıyorum 15 dakika da olsa güzel kitap okuyorum.
Köyde ki gezmelerim sırasında bakkala gittim geçen gün. Tam köy bakkalı bakar mısınız, ne hoş! İnsanlar odunlarını aldılar, kesimler bitti, yerleştirdiler artık bacalar tütüyor.
Bu hafta iki kitap okuyabildim.
Kütüphaneden aldığım kitapları bitirdiğimde içlerine bir süpriz bırakıyorum. Artık kime çıkarsa :) Bizim sınıfın çocuklarının yaptıkları minik resimleri..
Bu hafta dört film izledim. Özellikle 3096 Gün yaşanmış bir olay. Seyrederken çok sinirlerim bozuldu, nasıl olur bu olay nasıl yaşanır diye tırnaklarımı geçirdim sinirden. Viyana'da 10 yaşında ki bir kız çocuğu okul sonrası bir adam tarafından kaçırılır. Adam daha önceden hazırlığı yapmış, evinin mahzen gibi bir yerine oda yapmış. Burada bu kız çocuğa akla gelmeyecek eziyeti 8 yıl boyunca yapıyor. 18 yaşına gelince kız bir şekilde kaçmayı başarıyor.
Sonradan kıza baktım instagramda. 36 yaşlarına gelmiş, güzelce bir kadın olmuş. Kitaplar yazmış, galiba böylece kendini sağaltıyor. Çocukluk ve gençlik yaşlarında buna maruz kalmayı hayal bile edemiyorum. Ama yine de bu insanın ne kadar güçlü olduğunu gösterdi bana..
Güvendiğim Dağlar Mehmet Bükülmez'in naif bir belgeseli. Sugar Man ünlü olamamış bir şarkıcının öyküsü, bu da gerçek hayat öyküsü. Billy ile Molly de çok iç ısıtan hayvan- insan dostluğuna dair belgesel. Letter Never Sent daha önce izlediğim Leylekler Uçarken filmi yönetmininden. Mektup Asla Gönderilmedi Mikhail Kalatozov'un yönettiği ve Tatiana Samoilova'nın başrol oynadığı 1960 Sovyet drama filmi.
Hafta boyunca sabahları geldiğim otogarda ki ağacımızı göstermek isterim size. Otogarın wc si burada. İşleten adamı her sabah görüp izliyorum çaktırmadan. Hirayama'nın başka bir versiyonu, hatta Türk versiyonu diyebilirim. Kendine ait bu işletmeyi çiçek gibi yapıyor. Bol uyarı koymuş duvarlara, kolonya ve peçete hizmeti sınırsız, yeni yıl geliyor diye galiba, ışıklandırma da yapmış girişe. Kendi oturduğu camekanlı bölme de çiçekler, bardaklar, süsler dolu. Böyle işini severek yapanları başka türlü seviyorum :)
Sararmış yapraklarıyla ağacın dibinde bir hayat hikayesi..
Okul çıkışı uzundur görmediğim halamı ziyaret ettim. 80 Yaşını geçmesine rağmen hala enerjik, hayata bağlı. Hastalıkları, ağrıları sızıları yok değil tabi ki ama tek başına yaşamasına rağmen hiç şikayet etmez. Bir sokak öte de oturuyoruz ama çok sık gidemiyorum iş güçten dolayı. Onun gelmesini istiyorum, çekinme çık hep gel, hatta evde yemek yapma bizde buluşalım her gece diyorum ama yıllardır bir türlü ikna edemedim.
Gittiğim gibi fırladı kalktı kahve yaptı.
Gai Eaton’ın aynı kitabından bir başka paragrafla bitirelim:
“Yarın semavi bahçeye girmeyi ümit ederken, buradaki yeşil bahçeye hürmette kusur etmeyin. Sebepsiz yere küçük bir ot parçasını dahi koparmayın!
Mutlu hafta sonları!
Sayende biz de yavaşlıyor ve bu güzelliklerin tadına varıyoruz..... <3
YanıtlaSilBirbirimize iyi geliyoruz değil mi? İyi ki blog dünyasındayız, bundan
Silzevk alıyoruz, yazıyoruz paylaşıyoruz. Çok sevdiğim bloglar vardı, kapandı
birer birer. Her şeyin bir ömrü var tabi ki ama blog arkadaşlığı, paylaşımları hiç bitmesin. Uzaklaşmak istiyorum insanlardan ama bu sanal dünya da
hep olacağım sanırım. Böylesi daha iyi..
kesinlikle...
SilBenzer hayatlar, benzer duygular... İnişler, çıkışlar, kendi kendini var etmeler, sağaltmalar. Keyifle okudum. Köy bakkalına, odun yığınlarına hoşnutlukla baktım.
YanıtlaSilSevgiler buralardan.
Biz benzer kafalar ne iyi geliyoruz birbirimize değil mi?
SilBazen pollyannacılık oynayıp durma, gerçek hayatın onca zorluğunu kenara
itemezsin diyen de çıkıyor ama bıktım bu her şeyi kurtaracakmış sananlardan.
Böyle iki odun, soba ile mutlu oluyoruz işte çok seviyorum bu huyumu kim ne derse desin..
Sevgili Buket, o kadar seviyorum ki anlatım dilini, sadeliğini, fotoğrafların eşlik ettiği sıcacık yazılarını, cumaları iple çekiyorum. Yine ne güzel anlatmışsın, ne güzel gözlemlerin var. Kalemine yüreğine sağlık.
YanıtlaSilGerçekten mi!!
SilBende çok seviyorum duygularımın, düşüncelerimin bir karşılık bulmasını. Fotoğraf
çekmeyi seviyorum, her anı sabitlemek istiyorum galiba. Sonrasında da paylaşmayı çok seviyorum. Bunu gösteriş olarak değil kesinlikle yanlış anlaşılmasın. Beni mutlu eden her şeyi görsel olsun, yazıyla olsun paylaşmak istiyorum. Keşke zamanım olsa daha sık yazardım ama olsun büyük bir
istikrarla da yıllardır yazıyorum ya şu blogu, kutluyorum kendimi :)
İyi ki gelip bir ses veriyorsunuz siz de !
Çiççek gibi ilk kare, miss :)
YanıtlaSilSenin şu cuma postaların da çok mis, çok sevilesi.. İlgiyle, zevkle okuyorum Buket.. Gönlünce olsun hem bugünün hem tekaütlük hayallerin :)
Çok sevgiler..
Ay hadi inşallah. Çok da düşünüyorum emekli maaşıyla da nasıl geçineceğiz falan. Ama artık hazirana doğru ki şartlar ve duygularım nasıl ona bakacağım..
SilOkuduğum satırlara yazacağım cümleleri içimden söylerken, yazı en sona geldiğinde söylenecek herşeyin söylenmiş olduğu hissi kaplıyor içimi biliyor musun :)
YanıtlaSilBakkal, wc sahibi, kitaplar, filmler, okul, köydeki ev ve hala ziyareti müthiş güzel aktardın.
Hayatından bugünkü kesit için teşekkürler canım. <3
Ben teşekkür ederim Momentos, İstanbula mı geldin sen bu hafta?
SilSanki seni Leventin yanında gördüm :)
Bizim buralara gelmedin sanırım.
Senin cuma yazılarını okurken içimde bir boşluk oluşuyor; bak Buket bir sürü şeyi sığdırmış haftaya, kaç film izlemiş, kitap okumuş diyen öteki benin bana verdiği ayarla hissediyorum bunu:) Gerçek şu ki senin performansına erişmek çoookkkk zor, ama bu çalışkanlık sana gerçekten çok yakışıyor:)
YanıtlaSilBir hafta boyunca en azından bir kitap bitiyor, ince olunca da iki. Filmler
Sildersen akşamları tv izlemiyoruz bir film seyrediyoruz mutlaka. Bazen de youtube da takip ettiklerim onlarda seri halindeler zaten. Tv ye hiç gerek kalmıyor. Geceleri hep evdeyiz malum. Artık kış geceleri de uzun ya çok şey sığıyor. Gündüz de işler güçler. Bu kadar koşturmacaya artık hiç bir şey yapmadan oturmak isteyeşim bu yüzden belki de :)
Merhabalar.
YanıtlaSilKitap okuduğunuz kapalı alandaki fotoğrafınızı dakikalarca izledim. Daha sonra da böyle memleket, böyle yer sevilmez mi arkadaş? Dedim ve yine dopdolu bir Cuma yazısını keyifle büyük bir zevk alarak okudum.
Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla birlikte Allah'a emanet olun efendim, esen kalın.
Selam fotoğraflar, yapılan işler, okunan kitaplar, yaşanılan hayatlar ince bir dantel gibi işlenmiş günler. Sevgiyle kal Buket.
YanıtlaSilbağ evinde olsun sizin emeklilik ivit :)
YanıtlaSil2025 te bende yavaşlamaya çalışacağım. Film ve kitaplar için sağolun.
YanıtlaSil