1 Kasım 2024 Cuma

Kasımın İlk Cuması


                            ''Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksi­niz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi .''

Ben demiyorum bunları Sait Faik Son Kuşlar hikayesinde diyor. Ümitsizlik bizim yıllara has değilmiş demek. İnsan olduğu sürece bu dünyada olaylar, hareketler bitmeyecek. Dünya döndükçe sorunlar, üzüntüler olacak. Yaşamın çok tatmin edici olduğuna inanmıyorum zaten. Ruhun huzuru tam anlamıyla bu dünyada bulacağına da inanmıyorum. Sadece anlam arama, yetkin olmaya yürüme, insan olmaya çabalama dünyası bu dünya. Mecbur elimizden geleni yapacağız.

                    Basit dünya işlerininin önemini çok daha iyi kavrar oldum bu yaşlarımda. Artık bir çok şeyde gözüm yok, bir çok dünyevi şeyin de önemi yok. Bir çok konu öyle saçma geliyor ki, bunlar yaşanırken gözümün önünde kaçasım var dağlara tepelere. İnsandan kaçasım var, doğaya, hayvana, toprağa sığınasım var. Ama mecburuz yaşamaya.

                  Evimde ki hayatım sıradan, herkes gibi. Ama mükemmelliğini hissediyorum yeni yeni. Daha genç yaşlarda hep özenmeyle geçti, daha çoğunu, farklısını istemekle geçti, hatta ailede birbirimizi hırpalamakla geçti. Ama şimdi.. Ne saçmaymış diyorum her bir şey. Mesela beraber evde ki kahvaltılarımızı çok seviyorum. Bir bardak çayı yudumlarken ne mutluyum daha fazlasına hiç ihtiyacım yok diyorum. Bakın yumurta soyan emekli baba, yanında devamlı bir şeyleri örnek gösteren, yaşıtlarının sahip olduklarını  isteyen bir genç kız..Her şey olması gerektiği gibi.. Yuva böyle bir şey çok şükür, bunca sapıtmış insan arasında...


29 Ekim Cumhuriyet Bayramını da bu sene şenliklerle kutladık. Nasıl önemli bir şey bu, farkında mısınız? Barış ve güvenlik içinde hep beraberiz. Millet , vatan olma bilinci çok önemli. Ortak payda çok önemli, tüm dış etkenlere karşı beraber durmak çok önemli.



         Geçen hafta okumaya başladığım kitap hala bitmedi. Yavaş yavaş, sindire sindire okuyorum. Zaten 530 sayfa ve minik yazılarla okuması güç bir kitap ama kahramanı Bardamu hayatta ki yeriyle beni fazlasıyla şaşırtıyor. Yaşamı boyunca hayatta karşılaşılabilecek en kötü olaylara şahit olmuş biri. Doktor kimliğiyle bakış açısında ki uçurum ve nedenleri çok çarpıcı.

''Sonuçta varoluşun neden olduğu en büyük yorgunluk belki de insanın yirmi yıl, kırk yıl boyunca, hatta daha bile uzun süre, aklı başında kalmak için harcadığı o olağanüstü çabadır, basitçe, derinden kendi, yani tiksindirici, dehşetengiz, saçma olmamak uğruna.''
''Herkesin derdi kendine, dünyanınki de hepimize.''

''Savaş kimilerini yakmış kimilerinin içini ısıtmıştı, nasıl ki ateş bazen işkence eder bazen de ihya, bu içinde mi önünde mi olduğunuza göre değişir.''


Sonbahar renkleri hep iyi gelmiştir..
Islak sokaklarda dökülmüş yapraklar..
Rüzgarın yardımıyla ayrılmış sarı, turuncu yapraklar..



                      
                              Okula girmeden minibüsten indikten hemen sonra sabah 8.45 civarı uğradığım sessiz köşe. Sadece horoz ötüşleri, arada sırada köpek havlamaları duyduğum, rüzgarı bolca hissettiğim köşe..
Karşı kıyıda İstanbul başlıyor neredeyse. Uğultusu buraya kadar geliyor..



                       
                Okulda yenilen meyvelerden geriye kalanlarla hep bir şeyler yapıyoruz. Elma kabuklarından sirke yapmaya başladık. 



Dünyanın en saf ve masum hali. Çocukların dünyası..


               Bu hafta yönetmenim 1931 doğumlu Jan Troell.Bu hafta boyunca Troell filmleri seyretmeye karar verdim. İlk olarak Utvandrarna sonrasında da Nybyggarna seyrettim. İki film de neredeyse üçer saat. Birbirinin devamı niteliğinde İsveç'ten başlayıp Amerika'da son bulan hayat hikayesi bir dönemi de yansıtıyor. Oyunculuklar mükemmel, Liv Ullman zaten tartışılmaz. Nasıl bir yaşam mücadelesi, dönemlere has ahlak ve din anlayışı, doğanın o mevsimsel görüntüleri yavaş ilerleyen bu uzun filmlerde çok şey buldum ben. Ama her saniyesi bol atraksiyonlu filmlere alıştıysanız sizi sıkar, baştan söyleyeyim.



                 Diğer filmleri de sırada. Arada iki günde beş bölüm seyrettiğim yine harika bir Cate Blanchett oyunculuğu. Dizi arıyorsanız ne zamandır güzel bir dizi bulamadım diyorsanız bir bakın derim. İşlenen konuyu oturup konuşsak, çok eleştirdiğim unsurlarda var ama ben beğendim. Disclaimer adı , galiba sezonu bitirmemiş. 5 bölüm yayınlanmış. İnternetten bulabilirsiniz.





              Geçen hafta köşe yazısında Fatma Barbarosoğlu'nun çok güzel bir teşpiti var;

''Toplumsal görgünün ortadan kalkması hukukun yükünü arttır. Olması gerekenler ile olmakta olanlar arasındaki mesafe açıldıkça insanlar sağduyusunu yitirir. Kör bir savunma ve kör bir saldırı ortamında toplumsal denge yara alır.''

Sağduyu yavaş yavaş köreliyor toplumda. Ne yapmalıyız deme zamanı değil. Harekete kendi yaşamımızdan başlayarak geçmeliyiz. Eşimiz, çocuğumuzdan başlayarak komşuya doğru çıkmalı iş çevremiz ve akrabalarımıza kadar ulaşmalıyız. Artık bireyciliği bırakmalıyız, kendini  mutlu etme yollarıyla kafayı bozmuş durumda günümüz insanı. Mutluluk belki de yanlış adreste. Mutluluk ve huzur hizmetten geçiyor, insana hizmet.
Söyeleyecek çok şey var ama bugünlük bu kadar. Güzel bir aya başlamak umuduyla!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kasımın İlk Cuması

                            ' 'Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksi...