''Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi .''
Ben demiyorum bunları Sait Faik Son Kuşlar hikayesinde diyor. Ümitsizlik bizim yıllara has değilmiş demek. İnsan olduğu sürece bu dünyada olaylar, hareketler bitmeyecek. Dünya döndükçe sorunlar, üzüntüler olacak. Yaşamın çok tatmin edici olduğuna inanmıyorum zaten. Ruhun huzuru tam anlamıyla bu dünyada bulacağına da inanmıyorum. Sadece anlam arama, yetkin olmaya yürüme, insan olmaya çabalama dünyası bu dünya. Mecbur elimizden geleni yapacağız.
Basit dünya işlerininin önemini çok daha iyi kavrar oldum bu yaşlarımda. Artık bir çok şeyde gözüm yok, bir çok dünyevi şeyin de önemi yok. Bir çok konu öyle saçma geliyor ki, bunlar yaşanırken gözümün önünde kaçasım var dağlara tepelere. İnsandan kaçasım var, doğaya, hayvana, toprağa sığınasım var. Ama mecburuz yaşamaya.
Evimde ki hayatım sıradan, herkes gibi. Ama mükemmelliğini hissediyorum yeni yeni. Daha genç yaşlarda hep özenmeyle geçti, daha çoğunu, farklısını istemekle geçti, hatta ailede birbirimizi hırpalamakla geçti. Ama şimdi.. Ne saçmaymış diyorum her bir şey. Mesela beraber evde ki kahvaltılarımızı çok seviyorum. Bir bardak çayı yudumlarken ne mutluyum daha fazlasına hiç ihtiyacım yok diyorum. Bakın yumurta soyan emekli baba, yanında devamlı bir şeyleri örnek gösteren, yaşıtlarının sahip olduklarını isteyen bir genç kız..Her şey olması gerektiği gibi.. Yuva böyle bir şey çok şükür, bunca sapıtmış insan arasında...
29 Ekim Cumhuriyet Bayramını da bu sene şenliklerle kutladık. Nasıl önemli bir şey bu, farkında mısınız? Barış ve güvenlik içinde hep beraberiz. Millet , vatan olma bilinci çok önemli. Ortak payda çok önemli, tüm dış etkenlere karşı beraber durmak çok önemli.
Geçen hafta okumaya başladığım kitap hala bitmedi. Yavaş yavaş, sindire sindire okuyorum. Zaten 530 sayfa ve minik yazılarla okuması güç bir kitap ama kahramanı Bardamu hayatta ki yeriyle beni fazlasıyla şaşırtıyor. Yaşamı boyunca hayatta karşılaşılabilecek en kötü olaylara şahit olmuş biri. Doktor kimliğiyle bakış açısında ki uçurum ve nedenleri çok çarpıcı.
''Sonuçta varoluşun neden olduğu en büyük yorgunluk belki de insanın yirmi yıl, kırk yıl boyunca, hatta daha bile uzun süre, aklı başında kalmak için harcadığı o olağanüstü çabadır, basitçe, derinden kendi, yani tiksindirici, dehşetengiz, saçma olmamak uğruna.''
''Herkesin derdi kendine, dünyanınki de hepimize.''
''Savaş kimilerini yakmış kimilerinin içini ısıtmıştı, nasıl ki ateş bazen işkence eder bazen de ihya, bu içinde mi önünde mi olduğunuza göre değişir.''
Sonbahar renkleri hep iyi gelmiştir..
Islak sokaklarda dökülmüş yapraklar..
Rüzgarın yardımıyla ayrılmış sarı, turuncu yapraklar..
Okula girmeden minibüsten indikten hemen sonra sabah 8.45 civarı uğradığım sessiz köşe. Sadece horoz ötüşleri, arada sırada köpek havlamaları duyduğum, rüzgarı bolca hissettiğim köşe..
Karşı kıyıda İstanbul başlıyor neredeyse. Uğultusu buraya kadar geliyor..
Okulda yenilen meyvelerden geriye kalanlarla hep bir şeyler yapıyoruz. Elma kabuklarından sirke yapmaya başladık.
Dünyanın en saf ve masum hali. Çocukların dünyası..
Bu hafta yönetmenim 1931 doğumlu Jan Troell.Bu hafta boyunca Troell filmleri seyretmeye karar verdim. İlk olarak Utvandrarna sonrasında da Nybyggarna seyrettim. İki film de neredeyse üçer saat. Birbirinin devamı niteliğinde İsveç'ten başlayıp Amerika'da son bulan hayat hikayesi bir dönemi de yansıtıyor. Oyunculuklar mükemmel, Liv Ullman zaten tartışılmaz. Nasıl bir yaşam mücadelesi, dönemlere has ahlak ve din anlayışı, doğanın o mevsimsel görüntüleri yavaş ilerleyen bu uzun filmlerde çok şey buldum ben. Ama her saniyesi bol atraksiyonlu filmlere alıştıysanız sizi sıkar, baştan söyleyeyim.
Diğer filmleri de sırada. Arada iki günde beş bölüm seyrettiğim yine harika bir Cate Blanchett oyunculuğu. Dizi arıyorsanız ne zamandır güzel bir dizi bulamadım diyorsanız bir bakın derim. İşlenen konuyu oturup konuşsak, çok eleştirdiğim unsurlarda var ama ben beğendim. Disclaimer adı , galiba sezonu bitirmemiş. 5 bölüm yayınlanmış. İnternetten bulabilirsiniz.
Geçen hafta köşe yazısında Fatma Barbarosoğlu'nun çok güzel bir teşpiti var;
''Toplumsal görgünün ortadan kalkması hukukun yükünü arttır. Olması gerekenler ile olmakta olanlar arasındaki mesafe açıldıkça insanlar sağduyusunu yitirir. Kör bir savunma ve kör bir saldırı ortamında toplumsal denge yara alır.''
Sağduyu yavaş yavaş köreliyor toplumda. Ne yapmalıyız deme zamanı değil. Harekete kendi yaşamımızdan başlayarak geçmeliyiz. Eşimiz, çocuğumuzdan başlayarak komşuya doğru çıkmalı iş çevremiz ve akrabalarımıza kadar ulaşmalıyız. Artık bireyciliği bırakmalıyız, kendini mutlu etme yollarıyla kafayı bozmuş durumda günümüz insanı. Mutluluk belki de yanlış adreste. Mutluluk ve huzur hizmetten geçiyor, insana hizmet.
Söyeleyecek çok şey var ama bugünlük bu kadar. Güzel bir aya başlamak umuduyla!
Çok güzel bir Kasım olsun, sonbahar hakkını versin, yapraklar kırmızıya dönsün, içimiz huzurla dolsun :)
YanıtlaSilBu güzel dilekler hepimiz için olsun..
Silkahvaltılar, sofralar, doğa, sebzeler, sende sevdiklerim, italya ve alpler gibi :) celinin YKY baskısının rengi değişmiş :)
YanıtlaSilBir esinti var oralardan değil mi? Seviyorum ya şu Alpleri o yüzden galiba. Celine sende okudun mu? Ben ilk okuyorum baya bir beğendim. Şimdi
Sildiğer kitaplarını araştıracağım. Bu bile pahalıydı ama kütüphanede görünce
çok sevindim hemen aldım. Geri götürünce başka kitapları var mı diye tekrar
bakacağım..
Zaman sonsuz bir hızla akıp gidiyor. Belki de yaş aldıkça; "24 saatlik günün hiç olmazsa dakikaları-saniyeleri biraz daha fazla olabilseydi" düşüncesine kapılıyoruz.
YanıtlaSilHarika bir yazı okudum ancak sindirebilmek , iyice tadına varmak için yeniden uğramak...
Nasıl isterim tekrar dönmeyi...
Emeğinize sağlık. Klavyeniz hep işlesin.
Sevgiyle.
Çok teşekkür ederim Makbule Hanım..Dediğiniz gibi yaşla birlikte
Silzamanı daha iyi hissediyor insan. Gençlik yıllarında zamanı hiç düşünmezdik,
hatta bir an önce yıllar geçsin daha da büyüyelim isterdik. Şimdi onca
yılı ne zaman, nasıl yaşadım diye hayretle karşılıyorum. Sağlıkla
sürdürdüğümüz her gün çok değerli.
Her zaman beklerim benim sokağa :)
Bir kez daha aferin sana, yaşam sevincin ve hayata verdiğin emek hep takdirlik ve minik öğrencilerin çok şanslı, bunun altını bir kez daha çizmek istedim:)
YanıtlaSilAllahtan öğrencilerim biliyor değerimi, bunu hissediyorum. Her gün koşa koşa
Silokula geliyorlar. Okulda mutlu olduklarını söylüyorlar. Ama ah şu büyükler!
Biliyor musun geçen ay bir veli iki kez cimere şikayet etti beni. Haksız bir talepte
bulundukları için sonuç sıfır tabi ki.Ama yüzüne baktığın öğretmene
bunu nası yapar bu insanlar bilmiyorum. Bu yıl eğitimi böyle bir moral bozukluğu
ile açmama neden oldukları için affetmiyorum bu anne babayı. Hoş onların
hala özür bile dilemeye niyetleri yok ama olsun , insanlık bizde kalsın.
Benim babam da aynı öyle soyar yumurtayı :) Kibar kibar, sakin sakin.. Şimdilerde buna "anda kalmak" diyorlar. Gerçekten yaşamın en önemli ve zengin anları bunlar. Yaşarken de değerini biliyor oluşumuz çok güzel değil mi :)
YanıtlaSilElmalardan sirke mi yapsak dedim şimdi anneme - fotoğraf hoşuma gitti - annemin cevabı güldürdü: niye? :))) şaşırtıyorlar bazen insanı.
Çok güzel bir Kasım olsun sevgili Pelinpembesi...
Bak nasıl anladın bir fotodan eşimin kibar ve sakin olduğunu. Hele süveter
Silgiymiş erkekten hiç korkmayacaksın :) Gerçekten de masamızda ki yumurta soyucu
hep odur. Aile sofralarının hep aynı yerde oturma, belirli işleri hep aynı kişilerin
yapması, ilk yemeği bitirenlerle ağır ağır yiyenlerin hep aynı kişi olması
gibi temelleri vardır değil mi?
Annen size mi geldi ya da sen mi Bursaya geldin? Belki yazmışsındır , bir bakacağım şimdi bloglara. Annen niye 'niye' dedi ki? Böyle şeyler yapmadığından mı, belki de hazırı varken uğraşmaya ne gerek var diye mi düşünüyor.
Ben iyice atıklardan bile faydalanıp ne kadar az zararımız olur şu dünyaya diye düşünüp kafayı bozma noktasına geldiğimden başladım bu işlere. 50 Yaşından sonra iyice değişiyor fikirler, görüşler, huylar..
Annemler geldi :)
SilAnnem notmalde sirke yapardı beni de şaşırttı neden demesi, sanırım bende bir sirke yapıcı görmediği için :)))) Ben de zaten anında vazgeçtim bu tepkiden sonra. Sirke ve turşu yapmakta insanı mutlu eden birşeyler var bence!
çok güzel bir makale olmuş teşekkür ederim elinize emeğinize sağlık sayın admin. daha fazla paylaşımlarınızı bekliyoruz Memur
YanıtlaSilMerhabalar.
YanıtlaSilSait Faik Abasıyanık ve "Son Kuşlar" denince, ben çok farklı bir dünyaya yolculuk eder ve kendimi bu Son Kuşlar hikayesinin kucağında bulurum. Bu hikayeyi okumaya doyamam. Kaç kez okuduğumu bile hatırlayamam. Ama ilk defa ortaokulda öğrenci iken, Türkçe kitabımın içinde yer almasından dolayı tanıdım ben bu hikayeyi. O günden beri asla unutmadım. Unutulacak bir hikaye değildi ki!..
Üzerinde yaşadığınız coğrafyadan ve o coğrafyanın topraklarından ve ikliminden gereği gibi yararlandığınızı paylaşımlarınızdan anlıyorum. Siz yaşadığınız bu coğrafyadan dolayı çok şanslı birisiniz.
Elma sirkesini biz de yaparız. Bu sene meyve çok oldu ve meyve ağaçlarının bakımını yapamadığımız için, bahçemizdeki elma ağacımızın elmaları hepten kurtlanınca elmaları topladık. Kurtlu yerlerini kesip attık, kalanları da doğrayıp, sizin gibi elma sirkesi olması için cam kavanoza koyduk.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mızı en coşkulu bir şekilde kutlasak bile, bazı kesimlerde bu bayrama duyulan saygısızlık karşısında kendimi tutamıyorum. Ülkemizde, Atatürk'e ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne düşman yetiştiriyorlar. Ve her sene bu düşman sayısında artışlar gözleniyor. Dile kolay; 22 yıldır bu iktidar, Atatürk'e ve onun kurduğu Cumhuriyet'e düşman yetiştirmekten başka ne yaptı? Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun! Daim olsun!
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar Recep Bey, Sait Faik'in her hikayesi çok güzel, içten. Her biri
Silbizden. Dönüp dönüp okumayı bende çok severim. Hatta aklıma getirdiniz
ara tatilden sonra ilkokul öğrencilerine kısa hikayelerinden okumayı
planlıyorum.
Bizim burada bu sene çok güzel kutlandı Cumhuriyet Bayramı. Öğrenciler, aileler
katılımı güzel bir bayram oldu.
Kahvaltının mutlulukla bi ilgisi illa ki var tabii ;) Ben de her Yalova'ya gidişte, hamam çıkışı annemde yaptığımız kahvaltılara bayılıyorummm ;)
YanıtlaSilAnnemler kompost yapıyor bütün sebze, meyve artıklarını. Bahçeye bırakıyorlar hepsini. Doğadan geleni çöpe değil yine doğaya armağan etmek ne güzel..
Kasım güzellik, hoşlukla geçsin hepimiz için Buket, çok sevgiler..
Olmaz mı mutluluk, hele anne sofrasıysa. Esen Yalova'ya gelişlerinde
Silbir ayarlasak buluşsak tanışsak. Yakınım Yalova^ya. Annenlerinde
demek bahçeli evi var. Valla harika. Yalova merkeze yakın bir çok köy
var, belki oradalardır. Ben de bize doğru beklerim her zaman..
Ne tatlı bi teklif bu :) Çok isterim..
SilBizim köy Termal'in üstünde bi dağ köyü. Üvezpınar köyümüzün adı.
Annem köyde ama bizim evimiz Yalova merkezde. Sık sık gidiyorum Yalova'ya, denk düşürelim, haberleşelim. Sana ig'den telefonumu da yazayım mesajla :) Çok sevgiler
çok güzel bir makale olmuş teşekkür ederim elinize emeğinize sağlık sayın admin. daha fazla paylaşımlarınızı bekliyoruz Memur
YanıtlaSil