4 Eylül 2020 Cuma

Hoşgeldin Cuma



          Sağlık dolu bir haftayı da geçirdim ya benden mutlusu yok diyorum artık. Ailemde ya da çevremde de hastalık, kaza, ölüm gibi kötü olaylar olmayınca nasıl seviniyorum hepimiz adına. Diğer taraftan sokakta artık çokca rastladığım kabalıklar, küfürler vb. ya da televizyonu her açışımda içimi şişiren vahşet cinayetler, kötülüklerden hiç bahsetmek istemiyorum. Minik ve steril dünyama iyice çekilmek, olumsuzluklara şahit olmamak, insan içine çıkmamak istiyorum her geçen gün. 
Neyse sınırlandırılmış dünyamın en güzel bölgesi bu blogta gözümü bu hafta yaşadıklarıma çevirerek hadi gelin şöyle bir geçelim haftanın üzerinden diyorum.



        Her cuma olduğu gibi bugün de erken saatte pazara gidip alışverişimi yaptım, yıllardır tanıdığım çevre köylerden gelen pazarcılarla ayaküstü sohbet ettik, sabahın erken saatlerine has tazecik meyve ve sebzeleri pazar arabama doldurdum. Evet, bir pazar arabam var hatta şu son model 5-6 ayaklı olanlardan değil de, eski moda yolda giderken tangır tungur ses çıkaran cinsten. Seviyorum böyle basit ama en iyi iş görenleri.


               Mevsimin en güzel sebzelerini ve meyvelerini yiyoruz şu sıralar. Tezgahta sıra sıra domatesler, elmalar, armutlar her geçişimde bana mutluluk veriyor. Bu halde değildim ben, bastığım yeri görmezdim. Elma, armuda güzelleme yazacak kıvama acaba yaşla mı geldim?

Joseph Roth ''Hileli Tartı'' da şöyle yazmış:
“Gençlik yıllarında yıldızları sevmek bir yana, onlara dikkat bile etmemişti. Ama şimdi bir anda, yaşamında yıldızların her zaman yer aldığını hissetmeye başlamıştı; gerçi uzaktaydılar, yine de, tıpkı çok uzak akrabalar gibi, hep vardılar.”
Ne de doğru değil mi?


          Hafta içi bir dostla yapılan kahvaltı dünyanın en güzel şeylerinden birini yapıyormuşum hissini yaşatır bana. O yüzden sık sık görüşelim , oturalım yiyelim içelim isterim. Ne yazık ki, koşturmacaya öyle dalıyoruz ki görüşmelerin arası uzun oluyor.


         Artık okullar başladı, en azından biz öğretmenler okullara gidip geliyoruz. Uzun bir aradan sonra köye gitmek çok güzeldi. Okul öğrencisiz şu an ama eylül 21 gibi okul bahçesini çocuklar dolduracak kısmetse. Bu sene benim sınıfa kimler gelecek diye araştırma yaptığım bir gün, bu yoldan geçerek bir veliye gittim. Okul sonrası köy içinde yürümeyi özlemişim. 


            Bahçeli evlerin keyfi hiç bir şey de yok. Allahtan evim bahçeli ama köyde böyle güzel evler görünce kapıları çalmadan geçemiyorum..


          Bazı teyzeler hemen bana çiçeklerini göstermeyi çok seviyorlar, ee ben de bahçe, bitki, doğa hastası olunca hiç sıkılmıyorum. 


            Her eylül okullar açılır açılmaz baktığım bir bahçe var. Bu sene de merakla gidip acaba neler ekmiş bu sene, yine fesleğenleri kocaman olmuş mu diye kontrol ettim .



            Evde en sevdiğim yaz köşem. Kışın oturma odasında başka bir köşem var. Yazın hiç oturmuyorum içeride. Devamlı balkonumda bu köşede durumum bu vaziyette. Zaman zaman elimdekiler değişiyor tabi ki. Örgü, nakış, telefon, tablet :)
Ama en sevdiğim zaman dilimi sabah saat 10 gibi kahvaltıyı bitirip de bu köşeye elimde ya bir dergiyle ya da kitapla çekildiğim anlardır. Güneş yavaş yavaş tepeye çıkıyordur ama sabah serinliği de vardır, elinizde ki demlenmiş çayın en lezzetli içiliş anıdır. 


Okuduğum kitaplardan biri bu. İnstagramdan da takip ettiğim Fatma Bayram hocanın notları su gibi aktı gitti. Tefsir okumalarını da internetten dinliyorum, öyle iyi geliyor ki..
           Bu hafta içi yaptığım işlerden biri de bahçemi temizlemek, otları yolmak, uzamış dalları budamaktı. Bütün bu işleri bu hafta ki çöl sıcaklarında yaptım ve çok yoruldum. Bahçenin içinde yığılmış onca çöpü temizleyecek gücüm kalmayınca bahçe işlerinde sağ kolum Cemal'i çağırdım. Sağolsun etrafı bir güzel toparlayıverdi. Akşam üzeri de bahçeyi sulayıp, temiz masayı ve sandalyeyi koyup keyif bile yaptım.


Cuma yazımı sona erdirirken geçenler de okuduğum Heidegger paragrafını paylaşmak istiyorum. Günümüzün yok edici hızının, bilgiyi nasıl kıymetsizleştirdiğini dile getiriyor ve sonuçta etrafımızda olanlara şahit oluyoruz ne yazık ki..
“Düşüncesizlik, günümüz dünyasında her yere girip çıkan garip bir misafirdir. Çünkü günümüzde en hızlı ve ucuz yolla bilgiye ulaşılıyor ve aynı anda hızlıca unutuluyor. Böylece bir etkinlik, bir diğerini kovalıyor” diyor Martin Heidegger, ‘Olmaya Bırakılmışlık’ isimli eserinde.










10 yorum:

  1. bahçe şanstır. okul özledik yalan yok. ama burada arkadaşlar peş peşe pozitif çıkmaya başladı. korkmuyor değilim. ben mi hiçbir şeye yetişemiyorum yoksa zaman mı çok hızlandı anlamadım, bu ara elimden iş çıkmıyor sanki. sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hasta olmak değil de ölümlerin olması korkutuyor insanı. Daha geçen sen
      annem grip olup 2 ay öksürmüştü, dolu ilaç kullanmıştı. şimdi
      küçücük bir öksürük olsa insanın hemen morali bozuluyor. yalnızca kendimiz
      için değil çevremizde ki herkese evham yapıyoruz.
      dediğin gibi bakalım okullar da açılacak, bu kışı da bir atlatsak,
      bilmiyorum nasıl olacak.

      Sil
  2. Ne kadar güzel bir cuma yazısı. Bende pazara erken gitmeyi severim. Bahçe artık sonbahara girdiği için döküntüsü pisliği çok olur.Yapraklar sararıyor artık uçuşuyorlar. Onları toparlayıp atmak ayrı bir dert. Ben en çok cevizin yaprağından nefret ediyorum dökül dökül bitmiyor hiç. En güzel kahvaltılarınız daim olsun hep.
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sormayın bahçe işi hiç bitmiyor. ben bu bahçeyi süpürttüm akşama bir rüzgar çıktı
      limon ağacının tüm yaprakları dökülmüş. bir de sert onun yaprakları, nasıl
      böyle döküldü anlamadım. Dün çok yorgundum bugün tekrar aşağı
      inip bu sefer ben süpürdüm. evin işi kadar bahçede de iş yapıyorum :)

      Sil
  3. Gecen gun Allan'lardayken gece uyandim Fred icin,bahceye ciktim,kafami bir kaldirdim ne zamandir gormedigim kadar cok yildiz.Yazlikta cimlere yayilir yildiz kaymasini beklerdik kucukken,gencken.Ve o gece fark ettim ki,yildiz gormedigimi bile unutmusum.Ay'i kovaliyorum genelde ve yakaliyorum da bir sekilde ucundan az da olsa ve o zaman ruhum bir kendine geliyor,selam cakiyorum guzelligine.Olan biten beni de cok yoruyor ruhen...Cok ince ruhluyuz belki de ondan.Yeni donemde basarilar,kolayliklar Buket'cim...O pembe ev de cok cok guzelmis.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yaz yıldızları bizde Manisada arkadaşımın bağına gittiğinde çok
      seyrettik. Hatta kayan yıldzda gördük. tabi etrafta ışık olmayınca tüm gökyüzü
      yıldızlarla donanmış gibiydi.
      yeni dönemi bizde merakla bekliyoruz, çok teşekkür ederim..

      Sil
  4. Biraz gönüllere su serptimse ne güzel şu kasvetli günlerde...

    YanıtlaSil
  5. içim açıldı sanki suyuma su serpti yazı ve fotoğraflar. Herkes (aslında kendi adıma ben) ne kadar da kendinde olmayanın başka bir şeyin peşinde diye düşündüm bahçeye imrendim maşallah. Fesleğenin kokusunun burnumda hayal ettim limon ağacı ne güzeldir dedim.
    Sağlık sıhhat hepimiz için bol olsun bir an önce okul bahçesi de sağlıkla şenlensin inşallah

    YanıtlaSil
  6. İnsanın içine sıcaklık veren mükemmel bir yayın olmuş ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  7. Bu bahçe gösterme olayı ananemde de var :)) terasta ne zaman bir bitkiyi sorsam bana hepsini teker teker ve tekrar tekrar tanıtıyor, bazılarından koparıp veriyor. En büyük ve sanırım tek eğlencesi bu, o kadar tatlı ki :)

    YanıtlaSil

Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...