''Şimdi kimseyi düşünmüyorum, sözcükleri bulmak için bile çabalamıyorum. Kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş bir şeyler akıyor içimden. Dokunmuyorum, bırakıyorum gitsin. Sözcüklere bağlanamadığım için düşüncelerim çoğu zaman karmakarışık. Belirsiz ve hoş şekiller halinde ortaya çıkıyor, sonra kayboluyorlar, hemen unutuyorum onları.''
Cuma ile bir döküm yapmaya devam. Her cuma anneme ve kendime çiçek almaya devam ediyorum. Kayınvalidemlerde burada yaşıyor ama o sevmediğinden ona almıyorum. Frezyalar çıktığı için halama da almıştım geçen hafta. Bu hafta çiçeği değiştirerek bunları aldım ve pazardan geldiğim gibi vazoya koydum.
Koltuğumun önüne gelecek şekilde sehpama yerleştirdim. Thomas Bernhard bu tür şeyleri görse o küçümser bakışlarını gezdirir ve acınası bizler için şöyle derdi herhalde:
''Herkes mutlu bir insan gibi görülmek istiyor, asla mutsuz olarak değil, her zaman tamamen sahteleştirilmiş olarak, hiçbir zaman gerçekte olduğu gibi, yani herkesten daha mutsuz olarak değil. Hepsi de her zaman mutlu ve güzel görünmek istiyor fotoğraflarda, hepsi de çirkin ve mutsuz oldukları hâlde. Fotoğrafa sığınıyorlar, kasten, onları tümüyle sahtelik içinde mutlu ve güzel ya da hiç değilse gerçekte olduklarından daha az çirkin ve daha az mutsuz gösteren fotoğrafta büzülüp kalıyorlar. Fotoğraftan, arzuladıkları ideal görüntüye ulaşmayı umuyorlar, fotoğrafta arzulanan ve ideal olan bu görüntüyü yaratmak için, en korkunç çarpıtma bile olabilir bu, her türlü aracı kullanıyorlar. Bu arada kendilerini ne kadar korkunç ve ürkütücü biçimde rezil ettiklerinin farkına bile varmıyorlar.''
Sabahları kahvaltıdan sonra çayımı da alıp oturduğum yerden gördüğüm canım çam ağacım. Kızımın doğuşunda bu çam ağacını alıp saksıya ekmiştik. Belki bir gün bahçemiz olur niyetine. Gerçekten de evrene hayallerini göndermen ve küçücük bir noktasından başlangıç yapman gerekiyor gibi geliyor bana. O zamanlar öylesine yapılan bir dilek beş yıl sonra gerçekleşti ve şimdi ki bahçeli evimizi aldık. İşte şimdi evim kadar olan bu ağaç bir zamanlar saksı da ki minik çam ağacı.
Kırlangıç fırtınası kaç gündür devam etti ne güzel. Çok severim rüzgarı, fırtına ve gök gürültülü yağmuru. Yağmur o kadar yağmadı ama bu fırtına çok iyi geldi bana nedense. Geçen gün halam turşun varsa getirir misin deyince çıktım evden. Bize yakın oturur, dönüşte denizi gördüm nasıl dalgalar vardı anlatamam. Kırlangıçlar için miydi bu bilmem ama deniz köpük köpük harikaydı. Bir kaç fotoğraf çektim hatta biraz video. Anneme gönderdim, o çok sever bu tür videoları. İkimiz aynıyız,doğaya dair ne varsa severiz.
Kırlangıçlar suya akın uçarlarsa yağmur geliyor demekmiş. Nisan da yağan yağmura Jale deniyormuş. Bu yağmurların şifa getirdiğine inanılıyor. Hatta kırlangıçotu denen bir bitki de bu dönemde çıkarmış ve gözlere iyi gelen özelliği varmış.
Dönüşte bahçeme bakıp şöyle bir hemen eve çıktım. Rüzgar çok olduğundan bir şey yapılmıyor. Bugün biraz kireç alıp duvarları boyama niyetim var. Hava da daha iyi düne göre. Biraz bahçe
bakımı iyi gelecek ruh halime.
Yeni bir cuma başlarken nisan ayında, yağan yağmurlar gibi şifa getirmesini dilerim.
Mutlu ve sağlıklı haftalar..
Ah Jale'nin anlamı bu muymuş, ne kadar güzelmiş! Bir küçük deftercik edindim, günün güzeli:... diye notlar düşüyorum. Bugünün güzeli kesinlikle bu! <3 Teşekkürler pelinpembesi!
YanıtlaSilSelamlar blogunuzu takipteyim sizlerde blogumu takip edip son yazıma yorum yazarsanız çok ama çok mutlu olurum :)
YanıtlaSilJale,ne kadar manaliymis.Nisan ismini de cok severim,ingilizcesini de cok yakistiririm insanlara.Cok severek okudum.Agac nasil kocaman olmus,masallah.Iyi haftalar canim:)
YanıtlaSil