14 Ekim 2019 Pazartesi

Şu Sıralar..

                           Okuyorum...
              Tabi ki her daim okuyorum. Hayatta en saplantılı olduğum, hiç ara vermediğim ve hiç bıkmadığım eylem okumak. İnsan içinde okuma geniyle ya doğuyor ya doğmuyor. Bu sevgi ya var ya da yok. İçinde kitap okunan bir aileden gelmedim ama okumayı öğrenir öğrenmez delicesine başladım okumaya. Annem elimden alır yasaklardı hatta aşırıya kaçıyorum diye. Şimdi kızıma bakıyorum, doğduğundan beri beni ve babasını elinde kitapla görüyor ama bu sevgi onda yok. Tamam okuyor ama benim gazabımdan korktuğundan. Bilmiyorum kitap okuma alışkanlığı nasıl kazandırılıyor. Benim gözlemlerime göre ya vardır ya da yoktur. İçinden gelen bir dürtü okumaya yönlendirir.
               Ne mi okuyorum şu sıralar. Thomas Bernhard'ın otobiyografik serisinin ilk kitabını almamıştım. Onu alıp bitirdim. Biraz Norveç havası almak istedim, beni sıkmayacak yazar Karl Ove bu. Kavgam serisinin 4. kitabında 18 yaş civarında ki halini anlatıyor. Tüm ergen erkekler mi böyle bilmiyorum ama ayrıntıları sık sık vermesi tiksinti yarattı bu tür üzerine. 



                         İzliyorum...
          Tabi ki hep izliyorum. Film, belgesel, söyleşiler en sevdiklerim. Çocukluğumun ilk beş yılında yaşadığımız ev kasabamızın sinemasının tam yanındaydı. Biz de ikinci katta otururduk. Yazlık sinema oynarken balkondan bizde seyrederdik. Demek 3-4 yaşında ki bu zamanları hatırlıyorum. Balkonda küçük teyzem, annem ve ben oturur özellikle İnek Şaban filmlerini nasıl da büyük zevkle seyrederdik diye hatırlıyorum. Bir de elimde biberonumu hatırlıyorum. Annem hatta her zaman şu anımızı anlatır. Bir gece ev de süt kalmamış, bana da hatırlatmamaya çalışıyorlar sonra balkona oturup filmi beklemişler. Filmde süt çocuğu şaban diye bir söz söylenir söylenmez başlamışım ağlamaya süt isterim diye..
           Şu sıralar Alice Grace adlı diziyi izliyorum. Çokta özellikli değil bence ama başladım bir kere devam ediyorum. 1800’lü yılların sonunda yaşamış ve iki kişinin ölümüyle suçlanıp, bir süre akıl hastanesinde, otuz yıl da hapishanede yatan Grace Marks’ın hikayesini, The Handmaid’s Tale’in de yazarı olan Margaret Atwood kaleme almış.



Mutlu Oluyorum..
Her sabah dünyanın en temiz ve saf yüzlerini görmek, onlarla vakit geçirmek, aralarında ki ilişkiyi keyifle seyretmek belki bu dünyanın en zevkli işi. Her zaman diyorum, sınıfının çok kalabalık olmaması öğretmenin verimi ve mutluluğu açısından çok önemli. Şükürler olsun ki bunu yıllar sonra bir köy okulunda yakaladım.


Üzülüyorum..
Tüm çocukların benzer haklara, imkanlara sahip olmadıklarını görmek her zaman beni üzmüştür. Para dilenen bir kadının kucağında ki bebek, çöpleri karıştıran adamın arkasında ki çocuk ya da bir tv programında seyrettiğim dünyanın bir ucunda evi olmadığı için akranlarıyla kıyıda köşede kalan 13-14 yaşında ki genç kızlar  öyle karanlık boşluklar yaratıyor ki ruhumda. Geçen Yalova pazarında çektim bu fotoğrafı. Ne düşünüyorsunuz.. Ev de ki bin bir çeşit ayıcıklarıyla oturan kızımı ve bu çocuğu düşündüm ben. Bilemiyorum...


Yemeyi seviyorum..
                     Hiç bıkmayacağım şey belki de bir dilim pasta ve sütlü kahve. Evde yaptıklarımı daha çok seviyorum. Hafta sonu mutlaka bir kek olmalı her evde ..


Hissediyorum..
                        Mevsim geçişlerini, bulutları, yaprakların renk değiştirme döngüsünü, rüzgarı,sıcağı soğuğu, denizin yaydığı iyot kokusunu, havada ki güz aromasını her zaman hissediyorum. Hissetmek, görmek zamanla oluyor. Gençken bastığı yeri görmez bu yüzden deniyor belki.


Yaşıyorum..
Ve son olarak yaşıyorum demek istiyorum. Şükürler olsun ki hayattayız ne olursa olsun. İnsan yaşadığı için varolduğu için umutlu olmalı, mutlu olmalı. Nazım Hikmet'in şiirini çok severim , bakın ne güzel anlatmış bunu..
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.









17 yorum:

  1. Okuma alışkanlığı konusundaki görüşünüze katılıyorum. Genellikle de çok okuyan annelerin çocukları okumaya ilgi duymuyor. Bir çeşit anneye başkaldırış mıdır nedir? Sevdiklerinizin hep yanınızda olması dileğiyle iyi haftalar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok üzülüyorum niye böyle diye. bir çok konu da olduğumz gibi ters o kadar çok şeyi var ki kızımın. evlatta olunca insanın canı çok sıkılıyor. ama elden ne gelir..

      Sil
  2. Ne güzel yazmışsınız, okumayı sevme ve okuma alışkanlığı hakkındaki düşüncenize katılıyorum. İçinde olunca oluyor, o eyleme istek duymak sevmekle alakalı. Sonradan da sevilir diyenlere de sözüm yok tabi. Dünya bazen çok acımasız herkesin eşit haklara sahip olamaması gerçekten haksızlık gibi ama düzen mi budur bilemiyorum. Herkesin ilaki yoksun olduğu birşeyler var, herşeyi olanın bile.
    Korkumdan çok fazla pasta tatlı tüketemiyorum ama bende çok seviyorum. O öğrencileriniz nasıl tatlılar, insana yaşama hevesi ve sevinci veren türden umut dolu... İyi haftalar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çocukların o saf dünyası da olmasa hiç birşeye ilgim , inancım kalmayacak zaten.

      Sil
  3. Bir dilim pasta, sürekli okumak , çocuklar konusundaki kalp sızısı, mevsim geçişlerine hassasiyet..Ortak noktalarımız.

    Karl Ove'u hiç sevmedim, Kavgam mıydı neydi, hep kızlar, memeleri vs ekseninde giden feci sıkıcı kitap olarak hatırlıyorum, 100 sayfa bile okuyamadım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ya adam sapık gibi yani diyorum tüm erkekler böyleyse yandık. Allahın Norveçin de
      dünyanın en gelişmş ülkesinde bie bu zihniyetteyse erkekler ee bizim ülkede bunların olması normal.

      Sil
  4. Grace Marks a ben de başladım devamını henüz getiremedim ama zevdim izleyeceğim fırsat buldukça

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. zaten 6 bölüm galiba, benimde bitmek üzere..

      Sil
  5. En iyi yazılarınizdan biri bence, ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim içimden gelenleri yazıyorun işte..

      Sil
  6. Ahhh o çocuk :(
    Nice hayatlar var böyle görmediğimiz, duymadığımız ve ne yazık ki görmezden geldiğimiz :(
    Bulamadım söyleyecek bişey...

    YanıtlaSil
  7. iyi yapıyon seeeen güzel şeyler yapıyon seeen :)

    YanıtlaSil
  8. Hunharlaştırılmış bu dünyada kendimize mukayyet olmalıyız böyle...Selamlar.

    YanıtlaSil
  9. adil doğmuyoruz ki eşit haklarda devam edelim. uçurum var standartlar arasında. keşke çocuklar için bu geçerli olmasa.

    YanıtlaSil

  10. Blogunuz oldukça dolu ve profesyonelce sizi takibe aldım.Zaman ayırmak isterseniz sizi de beklerim.Sağlıcakla Kalın.

    https://dizifilmkitaptavsiye.blogspot.com/

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...