3 Mayıs 2019 Cuma

Bugün Cuma

Cuma ne çabuk geldi değil mi?
Sanki geçen cuma yazısını yeni yazmış gibiyim. İnsan bir çok şey yaşıyor ama bu daha zihinde yerini bile sağlamlaştırmadan geçip gidiyor gibi. Bu da büyük boşluğa bırakıyor kendini. Çok garip, bunca yaşanan şeye karşı hiç yaşanmamış gibi. Zamanı sabitleyen anlardan bahsetmek istiyorum ben de  kendimce. 
Okul dönüşü eve geldiğimi rengarenk etkisiyle beni karşılayan çiçeklerim bunlar. Evimin dış kapısı ikinci katta ve dışta. Burada küçük bir yer var. Oraya dış mekan çiçekleri ektim. 


                            Benim gibi balkonunu, cam pervazlarını saksı saksı çiçeklerle süsleyenlere bayılıyorum. Bu insan kimdir acaba diye merak ederim. Okula gittiğim yolda bu balkona hayranım. Yaşadığı yer 8 katlı bir apartmanın zeminden de düşük bir yerde. Güneş bile zor geliyor evine. Ama nasıl zengin değil mi?


Şükürler olsun ki davranışlarımla etkilediğim insanlar oluyor. Başta öğrencilerim. Minibüsle giderken devamlı kitap okurum. Diğer öğretmenler yapmazlar bunu. Bizimle gelen bir öğrencinin de kitap okumaya başladığını gördüm geçenlerde.


Doğa bilinci, bitkiyi ve hayvanları sevmenin tohumlarını bu yaşlarda atmanın önemine inanıyorum. Bu yaş çocuklara özellikle özel okullarda binbir çeşit alengirli işleri yüklemenin anlamsızlığını savunuyorum hep. Yok ingilizce öğretimi yok harfleri öğretelim, veli gözü boyama. İhtiyacımız vicdanlı , merhametli sevgi ve saygıyla yoğrulmuş çocuklar yetiştirmek. Yoksa ileri ki yıllarda  uzun uzun bunlara muhatap kalacaklar.


Taşları bile sevsinler diye deniz kenarından topladıklarımı bir güzel yıkadık, grupladık .


                Okul çıkışı salı günleri veli ziyareti yapıyoruz. Çocuğun yaşadığı ortamı, aile yapısını görmek için bulunmaz fırsat. Velilerimiz de çok saygılı ve hürmetkar. Gerçekten köyde yaşamanın getirdiği doğal bir güzellik var. Bahçelerinde oturuyoruz, hayvanlarını seviyoruz.



Bu cuma yine beni en savunmasız yerimden yakalayan bir yazısıyla Fatma Barbarosoğlu'dan bir denemesini paylaşmak istiyorum.
Kendimize tekrar tekrar sormamız gereken soru şu: Görüyor muyum?
Bu ömür sonlu, ölürken yanımda götüreceklerimi ve götüremeyeceklerimi idrak ettim mi?
Kalp gözüyle görüyor muyum? Akıl gözüyle görüyor muyum? Başımdaki göz ile görüyor muyum?
Sonuncusu çok mu anlamsız geldi?
Gelmesin. Fotoğraf paylaşma müptelalığı ile birlikte bakışımızı ve görüşümüzü makinelere emanet ettik.
Gide gide bir yere varıp duruyoruz. Lakin durduğumuzda bakışımızı makineye emanet edip arka arkaya fotoğraf çekiyoruz.
Halimiz masaldaki çocuklara benziyor. Ormanda kaybolmamak için, yola ekmekten işaret bırakan çocuklara.
Onlar evlerine dönmek için ekmeklerini yollara serpiyordu, biz yaşadığımızı/var olduğumuzu/hayatta olduğumuzu ispat etmek için, bir hayali başka bir hayalin üzerine monte etmeye çalışıyoruz.
Sahi yaşadığımızı kime ispatlamaya çalışıyoruz? Bir faninin hayat üzerinden ispat derdine düşmesi kadar acıklı bir şey var mı?


1 Mayısta tatil olunca evde zaman geçirdim. Bahçeme kitap ve dergilerimi  çıkardım. Bahçede ki çiçeklerim büyümüş , bir demet yapıp anneme gönderdim. Erik, limon ve kumkuatta olmuş, koparıp tabağa koydum ki bakıp bakıp mutlu olayım.


       Kitap okumak, dünyanın en güzel şeyi.. Bu hafta içinde İsmet Özel ve Necip Fazıl Kısakürek okudum.


Bu haftasonu Ramazan başlıyor. Bereketi , hayrını hepimiz paylaşır ve bu güzel günlerden yararlanırız inşallah. Haftasonumuzun güzel geçmesi dileğiyle..




7 yorum:

  1. ay oh ne güzel hayaaat maşallah maşallah her şeyeee :) barbarosoğlu da müthişli yazar yaa :)

    YanıtlaSil
  2. ayy ramazan demeek pide demek iftar demek oh oh :)

    YanıtlaSil
  3. Yaa çektiğiniz fotoğraflar çok güzeell ☆☆.

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel bir öğretmensiniz :)
    Çiçekler de çok güzel.

    YanıtlaSil
  5. Fotoğraflar çok güzel:)

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...