Havaalanı dağların ardından deniz kenarında ilginç bir konuma sahip. Fazla büyük ve kalabalık değil. Bavulları alır almaz çıktığınızda otobüs durağı var ve 20 dakika da 1,5 euro ile şehir merkezine geliyorsunuz. Bizim seçtiğimiz otel Hotel Miro ..Uygun fiyatlı olsun diye arkadan seçmiştik ama gidince gördük ki yeri çok kötü. Camı açınca karşı tarafta koca bir baca vardı. Hemen odamızı değiştirdik. Yeni odamızın manzarası şehrin simgesi haline gelmiş Guggenheim Müzesi..
Mimar Frank Gehry tarafında 1997 inşa edilmiş. Dünyanın başka yerlerinde de bulunan Guggenheim müzeleri içinde binasıyla en meşhuru. Bu sürreal yapının sadece çevresini gezerken bile başınız dönebilir. Çiçeklerden oluşan meşhur “Puppy” de şehrin önemli simgelerinden biri haline gelmiştir. Koskocaman çiçeklerden oluşmuş bir köpek..
Müzenin iç mimarisi de dışı kadar ilginç. Müzenin lokantası Michelin yıldızlı. Müzenin önünde Mama adlı dev bir örümcek varmış ve anneliği temsil ediyormuş. Bir araya gelmiş 73 çelik küre de ilginç bir görünüme sahip. Dünyanın faniliğini, gelip geçen zamanı simgeliyormuş. Aynı zamanda yedi renkli lale de ayrı bir güzellik vermiş müzeye..
Şehrin ortasından geçen Nervion Nehri ayrı bir güzellik katmış şehre. Tüm nehir boyunca koşan, yürüyen insanlar çoğunlukta. UNESCO Dünya miras listesinde bulunan Zubizuri Köprüsü görülmeye değer.
Bu rotada karşılaşacağınız sanatçılar ve eserleri ise sırası ile şunlar : Vincente Larrea / Dodecathlos, Salvador Dalí /Muse of the Dance, Jose Zugasti / Drifting, Angel Garraza / Sites & Places, Ulrich Rückriem/ İsimsiz, William Tucker/ Maia, Markus Lüpertz/ Judith, Eduardo Chillida/ Meeting Place IV, Jedd Novatt/ Chaos, Anish Kapoor / Tall Tree & The Eye, Yves Klein / Fire Fountain, Fujiko Nakaya / Fog Sculpture, Louise Bourgeois / Maman, Daniel Buren / Red Arc, Enrique Barrós/ Muse, Joaquín Lucarini / Reading. Geri dönerken çağdaş mimarinin en güzel örneklerinden birisi olan Cesar Pelli imzalı gökdelen Torre İberdrola’yı incelemeyi unutmayın.
Casco Viejo Bilbao'nun en eski bölgelerinden. 1400 lerde yapılan Las Siete Calles adı verilen yedi caddesi var. Biz ocak ayında gitmemize rağmen bahar tadında bir hava vardı. Ağaçlarda
çiçekler açmaya başlamıştı.Buradan Arenal Caddesi boyunca kıyıya paralel yürüyüp, Viskaya Köprüsü’nden geçerek keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.
İspanyollar dinlenmeyi çok seviyor. Siesta saatlerinde (14:00-17:00) ve Pazar günleri çoğu dükkanın kapalı olacağını, sokaklarda turistlerden başka kimseyi bulamayacağınızı unutmayın.
Avrupa’nın en büyük kapalı yemek pazarlarından birisi olan Mercado de La Ribera’yı ziyaret edebilirsiniz. 1930’da inşaa edilmiş Pazar yeri, yeni bir renovasyon geçirerek, renkli cam ve fayansları neoklasik detayları ile güzel bir mekan.
Casco Viejo'da Bilbao’nun en eski binası olan ve İspanya’nın en önemli mimari eserleri arasında yer alan Santiago Katedrali’ni ziyaret edebilirsiniz. Diğer kiliseleri de gezmek istediğimiz de devamlı kapalı olduklarını gördük nedense.
Bilbao da üç gün geçirdik. Sonrasında San Sebastian'a geçtik. Bir daha ki post burası.
Gerçekten muhteşem
YanıtlaSilBir kaç ay önce bir arkadaşım da gitmişti. O da çok beğenmişti. Barcelonayı görmüştüm ben, Bilboa'da güzel görünüyor. Teşekkürler.
YanıtlaSilÇok kez gittiğim İspanya'nın gidemediğim kuzeyi. Umarım yolum düşer.
YanıtlaSilSayesinde Bilbao turu attık. Bilmediğimiz sanatsal aktiviteler, doğal güzellikler, mimari hepsi mükemmel.
YanıtlaSilÇok güzel ;)
YanıtlaSil