Seyrettiğim bir belgeselle insana ait o gizemli tarafı, yaşamın niye böyle olduğunu, bilinmez bir çok yönünün bulunduğunu, ölümle sonuçlanacağını bildiğiniz hayat için ne kadar çok çabaladığımızı, hayata dair mucizelerin nasıl sürüp gittiğini, yaşamın nasıl kocaman olduğunu ama bir insanın da evrendeki yerinin küçücük yer kapladığını düşünüp durdum, göz yaşı döktüm. Seyrettiğim Finding Vivian Maier .. Belki içimde ki fotoğrafçılık aşkı yüzünden böylesine etkilendim bilmiyorum, Vivian kimdir , ne yapmıştır biraz anlatmak istiyorum ama asıl onu anlatan belgeseli seyredin.
Vivian Maier'in keşfedilişi ne yazık ki ölümünden sonra oluyor. Chicago'da yaşayan John Maloof adında, 26 yaşındaki genç bir emlakçının bir müzayede salonunda, içinde 1950 ve 60 lardan kalma bir sürü siyah beyaz fotoğrafın olduğu bir kutu bulmasıyla başlıyor. Bu gencin çabalarını izliyorsunuz filmde. Çünkü bu negatifleri önemseyip basıyor ve birbirinden güzel kareler görüyor. Hayat çok ilginç, tüm yaşamı boyunca bu kadar çok fotoğraf çek, çok değerli olabilen bu fotoğrafların keşfedilmemiş olması , öldükten sonra bir tesadüfle hayat bulması.
Maloof bu kadının izine düşüyor, google da araştırıyor ama yakın zamanda ölüm haberinden başkasına rastlamıyor. Diğer negatiflerinin peşine düşüyor, onu tanıyanları bulmaya çalışıyor, uzman insanlara gösteriyor fotoğrafları. Belgeseli izlerken onun bu çabasına şaşırıyorsunuz.
Ekim 2009'da, fotoğraf paylaşım sitesi flickr'da sokak fotoğrafçılığı üzerine bir gruba, Vivian Maier'in ününün duyulmasında bir dönüm noktası olan mesajı gönderiyor : "Elimdeki bunca negatifi sizlere vermenin dışında ne yapabilirim?" Bu arada, Maier'in negatiflerinden bir kısmını gücü yettiğince dijitize edip internette, kurduğu Vivian Maier blogunda paylaşmaya başlıyor.
John Maloof'un bir ayakkabı kutusunun altında bulduğu Avron Gensburg adlı birine ait bir adres, Vivian Maier gizemini çözmesinde önemli bir adım oluyor. Meğer Vivian, 1956'dan 1972'ye kadar Avron ve Nancy Gensburg çiftinin John, Lane ve Matthew adlı çocuklarının dadısı olduğunu öğreniyor.
Vavien bir çok aile de dadılık yapıyor. Belgeselde onu tanıyan insanlar onu anlatıyor. Dadı olmasının yanında asıl tutkusu fotoğraf çekmek. Her yerde fotoğraf çekiyor, kutulara istif yapıyor. Yalnızca negatifler değil, gazeteleri, elbiseleri, tren, otobüs biletleri, makbuzlar herşeyi biriktiriyor. hayatının sonlarına doğru iyice istifçi oluyor.
Maier dadı olarak başkalarının evinde kaldığı için yıllar yılı adeta bir göçebe gibi yaşamış, ama bu sırada hiçbir şeyi atmamış, eşyalarını kolilere doldurarak peşinde sürüklemiş. 1987'de, Chicago Üniversitesi'nde matematik profesörü olan Zalman Usiskin ve ders kitapları editörü eşi Karen'le çocuklarına dadılık için iş görüşmesi yaparken onlara, "Şunu belirtmem lazım ki, hayatımla birlikte gelirim ve hayatım kutular içindedir" demiş biri o. Kendisine verilen çatı katlarında yaşamış kimseyi bu odaya sokmayarak.
Belgeseli izlerken şaştığım bir nokta da , beraber yaşadığı aileler onun hakkında çok az şey biliyorlardı. Mesela biri onunla 10 yıl yaşamış ama hangi ülkeden, annesi-babası nerede yaşamış , nerede yetişmiş gibi özel konuları hiç bilmediğini söylüyordu. Bizi düşününce toplum olarak meraklı olmamızın yararını da gördüm. Çünkü biz en kısa zamanda birbirimizin herşeyini öğreniyoruz. Onlarda konuşmalarında bereber bu kadar uzun yaşayarak niye böyle uzak kaldıklarına şaşıyorlar.
Rolleflex marka fotoğraf makinesiyle Chicago sokaklarında gezen Maier 'in fotoğrafçılık eğitimi bulunmuyor. Birleşik Devletler’in görünmeyen yüzünü anlatan fotoğrafları nedeniyle tarz olarak Edward Hopper’a benzetiliyor.
Sokakta bulup çektiği çocuklarla Diana Arbus'a da benzettim ben.
Bu kadar yetenekli bir insanın fotoğraflarını diğer insanlarla paylaşmamasına bir anlam bulamıyor onu keşfeden Maloof. Neden yıllarca fotoğraf çekip kendini insanlardan sakladı ? Ölümüyle bu bir sır halinde onunla gitti. Hayatı boyunca evlenmeyen, çocukları, ailesi , akrabası olmayan ama dadılık yapan bu insanın çektiği fotoğrafları incelemenizi isterim. Her fotoğrafın kendine ait bir değeri var bence. Her fotoğrafta böylesine yalnız olan bu kadın insanların en yalın halini nasıl yakalamış diye hayret ettim.
Siyah beyaz fotoğraflardan ayrı bir keyif alan biri olarak onun tüm fotoğraflarına bakmaktan sıkılmadım bütün gece. Yaşamının son yıllarını yalnız geçirmiş, parklarda oturmuş, kimselerle görüşmemiş, kutuları evinde sıra sıra beklemiş. İşte bu yüzden hayat ve ona dair yine derinlere daldım. Belgeselin sonunda gözyaşlarımı tutamadım yine. Son olarak onun otoportresini paylaşacağım.
Artık onun fotoğrafları birçok büyük kentte sergileniyor, insanlar akın akın gidiyor , sıraya giriyorlar görmek için. Acaba bunların olacağını bilseydi Vavien nasıl olurdu diye düşünmekten alamıyorum kendimi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Cuma Gelmiş!
Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...
-
Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...
-
Hangimiz karışık duygular içinde şu hayatı sürdürmüyoruz ki? Gün içinde bile inişli çıkışlı ruh halleri, temelde ki m...
-
Güzel kasabamızdan merhaba! Geçen gün kasabamıza ait bu fotoğrafı görünce kaydettim sizlerle paylaş...
çok ilginç,
YanıtlaSilsayende öğrendiğim bir isim,belgeselin peşine düşeceğim.
teşekkürler sevgiler
Çok ilginç ve başarılı bir paylaşım yapmışsınız.
YanıtlaSilFotoğraf çekmeyi seven biri olarak izlemeliyim bu belgeseli:) Teşekkürler... Sevgiler...
YanıtlaSilİyi akşamlar! Ben belgeseli izledim çok etkileyici gizemli bir yaşam. Fotoğraf çekmek güzel çok güzel hatta becerebilene. İnstagramda paylaşımım az beceremedigim için. Şükran Kılınç
YanıtlaSil50'li 60'lı yıllarda instagram olsaydı keşke.
YanıtlaSilNe guzel bir anlatim Pelin'cim sanki belgesel izliyormusum gibi hissettim ve tabiki belgeseli izlemeyi cok isterim..
YanıtlaSilSosyal medya sayesinde herkes en özeli dahil her şeyini herkesle paylaşırken, sadece kendisine ait bir dünya kurmanın ne demek olduğunu algılamaya çalışmak çok düşündürücü.
YanıtlaSilBiraz gizem iyidir ancak bu kadarı çok fazla galiba, taş olsa çatlardı bu kadar sır dolu bir yaşamda.......
Ayrıca fotoğraflara da bayıldım.......
YanıtlaSilBayıldım yorumuna! O kadar güzel cümleler seçmişssin ki<3 Açık ara kendim yorumum da dahil bu yazı favorim:))
YanıtlaSilhoşgeldin canım, çok etkilendiğim bir belgeseldi belki bunun üzerine çıktı bu yazı. beğenmene çok sevindim.
Sil