4 Ocak 2015 Pazar

VAH !

                                 Şu sıralar eski  Türk yazarların kitaplarını  okuyorum. Vah   Ahmet Mithat Efendi'nin  yazdığı bir  roman. Daha  tam bitmedi. Kitabın  başında Ahmet  Mithat Efendi'nin  hayatı  anlatılıyordu. Yazılanları  okuduktan  sonra  kızıma DA  anlattım. Amacım biraz  ders  vermekti tabi ki :)   Çocuklarımızı  her türlü  olanağımızı seferber  ederek  büyütmeye  çalışıyoruz. Bir çok uyaran  ve imkan onlar için  önlerine  seriliyor ama  bunca  yıllık  öğretmen olarak  -  kolay değil elimden  300 çocuk geçti-  diyebilirim ki en önemli etken ,  kişinin karakteri.  İnsanın  doğuştan  getirdiği bir  öz  var ve bu  hayatını  belirliyor çoğu  kez.


                            Neyse  asıl  anlatmak  istediğim  Ahmet  Mithat  Efendi  kimdir,  nasıl  yazar olmuştur. Öyküsü  tabi ki  anne  ve  babasıyla başlıyor. Annesi  Nefise  Hanım  Kuzey  Kafkasya da Hüseyin Ağa ile  evlidir.  Bu  sırada Ruslar onların  yaşadığı  köyü kuşatmıştır. Hüseyin Ağa  bu köydeki en önemli  direnişçilerdendir. Köy  rusların eline  geçmek  üzeredir. Bunun  üzerine Hüseyin Ağa  karısını   kahyası Süleymana emanet ederek  onları göçmen  kafilesi  ile  İstanbula gönderir.  Daha sonra ondan  haber alınamaz. Büyük  ihtimal şehit düşmüştür. Kafile  İstanbul'da  Tophane Kumbaracı Yokuşunda  küçük bir  eve  yerleşir. Kahya  evin alt  katında  Nefise  Hanımda  üst  katta  oturur.  Çok  zor şartlarda  hayatlarını  sürdürmeye  çalışırlar. Zaman  ilerledikçe Hüseyin Ağa'dan  ses  çıkmaması  nedeniyle  mahalle  birleşir  ve  ikisini  nikahlar.  Bu  zorlama  nikah  zamanla  rayına  oturur. Nihayet  1832  yılında  Halime  Şerife , 1834 yılında İsmet, 1840' ta  Hafize  ve  1844  yılında  Ahmet  dünyaya  gelir.
                         İşte  Ahmet  Mithat Efendi'nin  doğumuna  kadar  geçen yıllar  bunlar. Ahmet  oldukça  yaramaz  biz  çocuktur. Mahalleli  onun  yaramazlıklarından usanmıştır. Babası  en sonunda  baskıya  dayanamayarak onu  Mısır Çarşısında  bir  aktara  çırak  olarak  verir.  Burada  akşamalara  kadar  çalışır  ve daha çok dayak yer. O sırada  yavaş  yavaş  aktarlığı da  öğrenir . Hatta  kendisi  bile  bitkisel karışımlar  yapar.  Kısa  süre de  ünü de  yayılır bu  konuda. Paşalar,  vezirler bile  bu  dükkana gelir. Ama  Ahmet  Mithat  Efendi'nin  asıl  içinde bir aşk  belirir. Bu  etrafta  birşeyler  okuyan  insanları  gördükçe  oluşan okuma aşkıdır. O da okuma yazma öğrenmek ister  ama okula  gönderen yoktur. Dükkanının  yanında  bulunan  Hacı İbrahim adındaki  ihtiyardan kendisine okuma yazma öğretmesini  ister. Dede  sevinerek  kabul eder  ama  ustası  buna  izin  vermez. O da  bundan  vazgeçmeyerek  geceleri evine giderek öğrenir. Bu kadar  işin arasında  çocuk  yaşında  bir deri  bir  kemik kalsa da  okumayı  6 ayda  öğrenmiştir. Diğer  yandan da  yabancı  bir dil öğrenme çabalarına girer. Galata'da  bir  Frenkten  sabah akşam  dükkanını  süpürmenin  karşılığında  Fransızca  dersi almaya  başlar. 
                   Daha  sonraki  yıllar  babası  vefat edecek  o da  sübyan mektebine gidecektir. Yavaş yavaş  eğitimi  ilerleyecek   ve  birçok  olay  yaşayacaktır. Amacım  tüm hayatını anlatmak değil. Gerisi de  bir  o kadar  ilginç. Ama  asıl  önemli  olan bir çocuğun içinde bir cevher, ilgi, istek varsa onun  zamanla yolunu  bulup ortaya  çıkacağıdır. Bazen  düşünüyorum ,  bir  ebeveyn olarak bu kadar
 çok  çırpınıyoruz ama  kendimizi  yıpratmaktan  başka bir işe yarayacak mı bu ?








4 yorum:

  1. Ahmet Mithat Efendi gibi hırslı çocuklar çok fazla yok sanırım. En azından benim etrafımda yok. O yüzden oğlum için çabalalam gerektiğini düşünüyorum. İnşallah karşılığını da görürüm :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle çocuklar adam oluyor zaten. Çocuklarımıza çok şey yüklüyoruz biliyorum
      ama çok şeyde veriyoruz. Ama akan su da yolunu buluyor , bazende kaderci mi
      olmak lazım bilmiyorum.

      Sil
  2. Bu hayat hikayelerini çok severim hem dinlemeyi hem okumayı, insana hayat yolunda ilham veriyor. Güzel bir kitapmış ben de notlarıma ekledim.
    Ve gelelim alttaki sorunun kendimce cevabına, hiçbir çaba yanıtsız sonuçsuz kalmaz inan. Önemli olan özde iyiliği anlamak ve ona göre hareket etmektir. Ben bazen hayattan hiç bir şey öğrenemedim derim söylenirim ama anne babam bana en güzelini öğretmişler bunu bilirim ve bana yeter! Aileler ki bir çocuğum yok ahkam kesmek için demiyorum sadece tecrübelerimden yola çıkarak anlatmaya gayret ediyorum, böyle düşüncelere düşerler zaman zaman, bir keresinde babamın benim için çok çaresizce söylediği bir üzüntü cümlesine şahit olmuştum bana hatırlamak hep iyi gelir, benim adıma umutsuzluğa düştüğü bir zamandı ama şimdi hayatımda maşallah ki çoğu şey yolunda çünkü onların bilmeden de olsa verdikleri tüm iyi şeyleri almış kendime yerleştirmişim...Ahh sen beni ergenliğimde göreydin tam dayaklıktım!!! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitap o dönem kadın-erkek ilişkilerini anlatıyor. Bu yazarın hiç kitabını okumamıştım
      merak etti aldım bende. Başında yani önsözde bunlar yazara ait bilgileri okuyunca bunları
      düşünmeden edemedim. Çünkü okuma tutkusu doğuştan geliyor bence. Bizim ailede bir kişi yoktu okuyan. Babam hayatım boyunca bana bir kitap almıştır. Onu da hiç
      unutmam. Ama gece gündüz okurdum. Model aldığım kimse yoktu. Geceleri bile kalkar gece
      lambasında okurdum. Birçok konuda imkan sağlanmadı. Herkes dersaneye giderken beni
      gönderen olmadı. Hatta okumamam için kız meslek lisesine gönderildim. Kendi çabalarımla
      öğretmen oldum. Bu yazıda da bunları anlatmak istedim. Ahmet Mithat Efendi de daha çocukken ne çabalar ile okuma yazma öğrenmiş. İnsanın içinden gelen bir şey bu. Şimdi de ne zorlamalar yapıyorum kızıma, off böyle mi olacaktı diyorum sonra..

      Sil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...