29 Eylül 2014 Pazartesi

Yağmurlu Bir Gün..

                              Elimde  kitabım  bir  taraftan  okuyorum  bir  taraftan yavaş yavaş  yağan yağmura bakıyorum.  Hava öyle güzel ki; durgun, biraz üşüten, bulutlar üst üste ve  koyu. Her ne kadar sıcağı  , güneşi sevsemde bu da  tam benlik. Bir kaç saat sonra  başlayacak ve strese sokacak iş  saatlerini  hiç  düşünmek bile istemiyorum.   Kendime  ait  bir  zaman dilimi  yarattım. Mevsimin  en  güzel  yerinde  ,  kasabamın  en  sakin  köşesinde  anlatabilir miyim  acaba buraları.  
                      '' Kitaplarda ki  mevsimler  şehrimizde ki  mevsimlere  benzemiyordu,  onlar  daha  güzeldi  yani ;  daha doğrusu  güzel  anlatılmışlardı.  Ben de  güzel  anlatırsam  ,  anlatabilirsem  şehrimiz  güzelleşir miydi  ,  bu  küçük  şehir de hayat  diye  yaşamaya çalıştığımız  bu  anlamsız günler bir şeye benzer miydi ?  ''
                     Denize  uzun  uzun  bakarak  derin  bir  nefes alıyorum. Nasıl da  iyi  geliyor bu .  Daha  ne isteyebilirim ki?  Dünya da  olan  kavgalar, savaşlar, katliamlar bir  an  aklıma geliyor yeniden. Şurada  kısa da  olsa  yakaladığım huzuru yerle bir ediyor. Yine  yüreğim  sıkışıyor,  elden  birşeyin  gelmemesi  sonrası oluşan  o  çaresizlik  daha da  boğazımı  sıkıyor. Ama atmalıyım kafamdan bunları. Bari yarım saat şu huzuru  yakalasam  diyorum. Kahvemden içiyorum yavaşça. 
                  ''  Derler ki  , içinde bulunduğumuz  anı,  yani  şimdi yi  çokta  sevmeyiz aslında;  endişe uyarıcı , tehditkar,  ciddiye almaya  değmeyecek denli  geçici  bulduğumuz için güvenilmezdir. O yüzden  geçmişe  ya da  geleceğe  kaçmak isteriz. Bazen de ne  yapacağımızı  şaşırırız.  En iyisi  susmak,  ve  kimseden izin almadan  yerine  oturmaktır. ''
                      Gerçekten de  mutlu  olduğumuz  anlar  aslında,  sonradan  düşündüğümüzde yaşanılanı  hatırlamak  ve  memnun  olmak  mı acaba. İçindeyken zamanı fazla mı  hoyrat  kullanıyoruz.  Geçiştiriyoruz anı, farkına  varmıyoruz dakikaların , saatlerin  kıymetini. Kaybolup  gidiyoruz her insan  gibi  hayat denen maratonun  içinde. Şuraya  bakın , yarım saatlik  zamanımı  nelerle  geçiriyorum.  Yarın  diyeceğim ki aslında,  ''  dün ne güzeldi,  deniz kenarında oturmuş anı  dondurmuştum '' diye.  Yine  de mutlu  ve  huzurluyum.

                 ''  O koca  dünya  dedikleri  aslında küçücük. Dükkanlar küçük,  evler küçük,  sokaklar öyle.  Ağaçlar  bile. Herkesin  küçücük bir hayatı  var. Öyle  büyütülecek bir  tarafı  yok  buralarda ki  hayatın ;  alt   tarafı  hayat işte.  Yaşarsın olur  biter.  Kocaman  gökyüzünün  altında insanoğlu  küçücük  sonuçta. Kendini  var etmesi için  uğraşması  gerekmez,  vardır işte.   Var  olduğu için  şükretmesi , elinde olanları kaybetmemek için azıcık  çaba harcaması yeter..



           Koyu  yazılan  cümleleri  Ethem Baran'ın  Emanet Gölgeler Defteri   adlı  kitabından aldım..


                         

6 yorum:

  1. Ne güzel anlatmışsın... Bir kez daha baştan okuyacağım şimdi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kısa da olsa birşeyler yazayım dedim işte :)

      Sil
  2. O dondurduğunuz anı sanki bende yaşamış gibi hissettim bir an. Ayrıca kitaptan aldığınız bölümler de harika. Merak uyandırıcı...

    YanıtlaSil
  3. Alıntılar çok hoş, sizin yazılarınızla daha da güzelleşmiş. Şöyle bir durup düşündüm de, gerçekten de yaşarken farkına varamıyoruz mutluluğumuzun. Yaşayıp gidiyoruz dümdüz, gün dolduruyoruz işte. . Her günümüz mutlu olduğumuzun farkına vararak geçsin inşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. güzel temennilerin için çok teşekkür ederim. iyi bayramlar şimdiden..

      Sil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...