21 Eylül 2014 Pazar

Tatil Kitaplarım

                      Herkesin  yaşadıkları ,  hissettikleri  birbirine  benzer  aslında. Bu yüzden başkalarının  yazdıkları  cümlelerin  altını  çiziyoruz, yaşananlara ağlıyoruz  ya da gülüyoruz. Samuel Johnson da aynı  fikirdeydi :
         '' Hepimiz  aynı güdülerle  harekete geçer, aynı  hilelere  kanar, aynı  umutla  canlanır , tehlikelere  karşı benzer biçimde kendimizi dışa  kapatır , arzularımız yüzünden aynı  şekilde başımızı derde sokar , zevklerle de baştan çıkarız ''
İnsanlar  birbirinden farklı olmalarına  karşın aslında evrensel bir ailenin üyesiyiz.  Yaşanan  acıları , çekilen çileleri , umutsuzlukları,  üzüntüleri onlara sahip  değilsek  bile  etkilenmemizin  sebebi budur.  Yani insan olmamız. Bütün  bunları  tatilde  okuduğum ,  başlarda beni  sıksa da iyi ki  tatilde bu  kitabı  yanıma  almışım  dediğim kitaptan yazdım.  Yazacak  dolu alıntı  var aslında.  Alain de Botton ile  tanışmam  geç  oldu  ne yazık ki. Şimdi de  elimden  bırakamıyorum.  Daha önce  Felsefenin Tesellisi ni  okudum yine  beğenerek.  Sade  diliyle  sizi  derin  sulara  indiriyor. 



Kitapta  aldığı  konu  etrafında  bir  hikayeyi oluşturuyor ve  sizi   zorlamadan  fikrini  ispatlamaya  çalışıyor.  Bu  kitabı  bir  haftalık  tatilimiz  boyunca okudum. Tatillerde   çok  kitap okuyanlardan değilim. Evdeyken sıra sıra  gidiyor  ama  tatilde  özellikle şezlongta kitabı  elime alır almaz uyumaya  başlıyorum. 
Okuduğum  ikinci  kitap  Atilla Dorsay'ın   bana  birçok  seyretmediğim kitapları not etmemi sağlayan  Düşen Yapraklar Geçen Yıllar ..


Kitaplarım , taşlarım  ve  kahvem  her zaman  yanıbaşımda.  Sinema yazarı denilince aklıma ilk gelen ad Atilla Dorsay oluyor. Kitap hakkında gazetede Ülkü Tamer şöyle  bir  yazı yazmış, aktarıyorum :

'' Kitap beş bölümden oluşuyor. İkinci bölümde, "Birkaç Usta Üzerine"de John M. Stahl’dan Nejat Saydam’a kadar birçok sinemacıya ilişkin özgün saptamalar var. Ben çok yararlandım. Sözgelimi, zaten sevdiğim bir yönetmen olan Claude Sautet’nin filmlerini, "Sinemacıların En Fransız’ıydı" yazısını okuduktan sonra, dağarcığıma eklenmiş yeni ayrıntılarla daha keyifle seyredebilirim artık.
     Üçüncü bölümde, "Büyülü Yaratıklaröda oyunculardan söz ediliyor. Gerçekten de Gary Cooper’larla, Maria Montez’lerle hangimiz büyülenmedik ki... "Yüzü Tanınan, Ama Adı Bilinmeyenler Üzerine"de anılan yardımcı oyuncular olmasaydı, o yıldızlar bizi tek başlarına böylesine büyüleyebilirler miydi? "Kazablanka"yı Humphrey Bogart’la, Ingrid Bergman’la hatırlıyoruz. Claude Rains, Sydney Greenstreet, Conrad Veidt, Peter Lorre, S.Z. Sakall’sız bir "Kazablanka", "Kazablanka" olabilir miydi?
     "Bizim Ülkemiz, Bizim Sinemamız, Bizim İnsanlarımız" bölümünde Onat Kutlar üstüne yazılmış yazı beni çok duygulandırdı. Okuduklarım arasında, çocukluk dostum sevgili Onat’ı en güzel anlatan yazılardan biri bu.
     Son bölüm "Eleştiri Üzerine" başlığını taşıyor. Okurken yirmi yıl önceye gittim, Atilla’yla Aziz Nesin’in "Amarcord" üstüne tartışmaları geldi aklıma. Karşılıklı yazılar bir serüven filmi gibi izlenmişti.
     Baştan söylediğimi sonda bir daha yineleyeyim: "Düşen Yapraklar, Geçen Yıllar" her sinemaseverin kitaplığında bulunması gereken bir yapıt. ''





3 yorum:

  1. İnsanı ne güzel anlatmışAlain de Botton. Böyle bakınca bütün insanları sevesim geliyor :) bu aralar hiç kitap okuyasım yok, ama bu alıntı hafiften bi istek yarattı bende. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. peter lorre olmadan olmaz nice film vardır :)

    YanıtlaSil
  3. Botton'a karşı nedense ön yargılıyım, sevmeyeceğimi düşünüyorum:)
    Atilla Dorsay kitabıysa bir filmsever olarak ilgimi çekti:)

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...