23 Mayıs 2025 Cuma

Bugün Cuma!

                    Evet bugün cuma.  Günaydın cumaseverler!

Geçen haftayla başlayalım o zaman. Pazartesi de bayram tatili olunca bu fırsatı kaçırmayalım dedik. Kızım da çalıştığı kafeden izin alınca artık deniz sezonunu açalım, şöyle otel tatili olsun, fazla hareket etmeden, yemek derdi olmadan , denize havuza girmeli bir tatil olsun istedik, kendimize uygun bir otel seçip yola koyulduk.

Artık uzun yol yapmayı sevmediğim ve çok yorulduğum için yakın yerlere baktık ve Foça'da karar kıldık. Oraya gitmek için otobanı kullanmamıza rağmen 4,5 saat yol yaptık. Otoban bile öyle yoğundu ki anlatamam. 

                Bir yere yola çıkacaksak sabah ezanıyla çıkıyoruz günü öldürmemek adına. Saat 10 civarı Foça'ya gelmiştik. Kahvaltı için küçük bir sepet hazırlamıştım, masa ve sandalyelerimizi de koymuş sıra güzel bir yerde kahvaltı yapmaya geldi.




Eski Foça çıkışlarında böyle bir yerde kurduk kahvaltı masamızı. Cumartesi  günü çok rüzgarlıydı ama burası korunaklı bir yer olduğundan rahatça oturduk. Hatta arka tarafta fırından simit, börek vb . aldık ve uzun süre burada keyifle kahvaltımızı yaptık.
Sonrasında 3 km ötede ki otelimize gidip yerleştik.



Bir yerde otel seçerken kriterlerimin başında az katlı olması, doğanın içinde, bol ağaçlı ve güzel bir denizinin olması geliyor. Yeme içme, oda, restoran yorumlarına da bakıyorum. Bu otelde bol ağaçların içinde , temiz bir otele benziyordu.  Mark Warner Phokaia Beach Resort adı merak edenlere.




                             Otel kriterlerimin biri de masa, sandalye koltuk vb. gibi eşyalarının görüntüsü de geliyor :) Evet gülmeyin ama durum böyle. Plastik sandalye, masaya dayanamıyorum ama böyle ahşap olunca çok mutlu oluyorum. 
Oda olarak en ucuz odayı seçiyoruz çünkü tüm gün dışarıda vakit geçiriyoruz. Oda fiyatları da çok farklılık gösteriyor , üç kişi için odamız o fiyata çok küçüktü ama önemli olan diğer faktörler benim için. Parası olan için ağaçlar arasında villalar da var, bakabilirsiniz.



                       Hava sıcaklığı 20-23 civarıydı biz orada kaldığımız üç gün boyuınca. Cesaret ettim ve her gün denize girdim. Tahmin edeceğiniz gibi buzz gibiydi ama ilk dakikayı atlatırsanız buna alışıyorsunuz. Deniz ve kumu çok seviyorum. Sabah erken kalkarak kumlara basarak deniz boyunca yürüyüş yapıyordum sonrasında kahvaltıya geçip bizimkilerle buluşuyordum. Uzun süren çaylı kahveli kahvaltımızı hala unatamıyorum.




                             Her zaman köşeleri  seçeriz masa olarak. Çünkü etrafta ki insan sayısını ne kadar azaltırsak iyidir. Otel böyle boş değildi tabi ki. Bizim gibi resmi tatil olunca gelen çoktu. Şöyle bir yaş ortalamasına baktım, 30-45 yaş arası, genelde 3-10 yaş arası çocuğu olana genç evbeveynler. Ama ne yazık ki şunu söylemek istiyorum, saygı bitmiş insanlarda. Parada olsa eğitimde olsa saygıyı kaybetmiş bu toplum.  Yemeklerde çocukların önlerine mutlaka tablet konuyor ve sonuna kadar sesini açıp öyle yemek yemelerini sağlıyorlar. Kendileri de yemekte bile uzun uzun iş görüşmeleri yapıyorlar telefonda. 
Şezlongta kafa dinlemek için yatarken yan tarafımıza gelen bir grup insanın tüm gün konuşmlarını dinledik hem de küfürlü. Bu insanlar sonuçta bir yerlerde çalışan beyaz yakalı anladığım. Ne hale gelmiş bu insanlar, biz de bu ailelerde yetişen çocuklara edep, haya, saygı öğretmeye çalışıyoruz öğretmenler olarak. Zaten toplumca yüksek sesle konuşma sorunu var, sınıflarda da bunu sürdürüyor çocuklar.



                  Akşamları bu güzel kafede oturduk. Hafif müzik eşliğinde biraz kafa dinleyelim isterken odalardan postalanmış ortaokul çocukları gelip tabletlerinde bağıra çağıra oyun oynadılar mesela. Bir ben mi bunu dert ediyorum diyorum kendime. Gidip her seferinde çocukları uyarıyorum, bir de yılların öğretmeni olunca hep görülen yanlışları düzeltme güdüsü oluşmuş. 





Otelde 19 MAYIS Gençlik ve Spor Bayramını büyük bir coşkuyla kutladık..





Salı günü işbaşı. Üç günlük güzel bir tatilden sonra zor oldu tabi. Okul sonrası elimde ki kitapları geri vermeye kütüphaneye gidip yeni kitaplar aldım. Çok sevdiğim bu kütüphanede biraz bir şeyler okudum sonra sahile inip bir çay içip kitap okumaya devam ettim.



Bu hafta okuduklarım..





                                    Okulda bana gelen güller..Renkli çocuk dünyası 💜



Sınıfta ektiğimiz tohumları bahçeye geçirdik. Geçen sene diktiğimiz ağacın boyuna bakar mısınız?




                      Sınıfımızın kapısının önünde elimle diktiğim ceviz ağacı büyümüş ve altında çocuklarla ders yapıyorduk sıcak günlerde . Ama biliyorsunuz geçen sene köylüler bize söylemeden kafasına göre kesmiş, aşılama yapmıştı. Bunu görünce çok kızmıştım, müdür arkadaşta aman hocam abartma falan deyince kıyameti koparmıştım. Ağaç bu sene biraz kendine gelmeye başladı.





                          Sokakta rastladığım bahçe kapıları..Sayıları her geçen gün azalıyor...



                                Vee kapanışı kardeşimden gelen fotolarla yapalım. Kendisi biliyorsunuz erken emekli olup hayatını yaşayanlardan. Sabah bisiklet sürme, kahvesini içme ve basketbol oynamayla başlıyor. 💛
Ne yazık ki şu günlerde acımasızlığını ve zalimliğini arttıran İsrail'in yaptıkları beynimin içinde dönerken yaşadığım bunca güzellik üzerime çöküyor bir taraftan. Onca insanın isyanına, protestosuna rağmen bu vahşet yaşanırken zamanında Avrupa'nın göbeğinde 4 yıl süren kıyımı, insanlık dışı savaşı hatırlıyorum. İçim hep kan ağlıyor. 
                 Sakinleşelim arkadaşlar, insan yönümüzü çokca besleyelim, her an elden gidebilir çünkü. Bugün ki yazısında Fatma Barbarosoğlu ne güzel yazmış;

                    ''Ki ben telaş ile yürümeyi hayata hakaret sayanlardanım. Telaş etmeden yolda olmak için vakitli çıkarım. Kendimi vaktin ritmine bırakırken sanki dünyanın bütün yükünden azat olurum. Şuradan gelen bir ses, kaldırım taşlarının arasından başını uzatmış bir kara hindiba, boynu bükük papatya, kendisini görmediğim ama havada kokusunu hissettiğim bir hanımeli. ''
                    Velhasıl yürümek benim için yürürlükte tutulan ve tadına bakılan, tadına varılan hayatı yudumlama bahsidir. Yürürlükte tutulan hayat kötü bir Türkçe gibi mi geldi kulağınıza. Gelmesin. Hayatlarımızın tadı bile yürürlükte olan ya da yürürlükten kaldırılan bir kanun maddesi gibi elimizden alınıyor. Yürümek, elden alınanlara karşı bir direnme biçimi. Yürürken sağa sola bakmak, selam vermek, eski ile yeniye, insanların temposuna dikkat kesilmek. Her bir yüzde hüznü ya da coşkuyu yakalamak. Yakalayamayınca o depresif, öfkeli, birbirine benzer ifadelerin ardındaki kesintisiz geçirilmiş ekran zamanlarına dair düşünmek.
























12 yorum:

  1. Yazık ya çocuk tatilde bile anne babasıyla değil tabletle.... Hadi anlarım bazen insan yorgun olabilir, uzun zamandır görmediği biriyle iki laf etmek isteyebilir ama tatil yahu, bari tatilde çocuğunla ilgilen. Zaten okula yolluyorsun işe gidiyorsun günün belki 2-3 saati anca görüyorsun, insan özlemez mi yahu??? Ay büyük büyük konuştum şimdi başıma gelir kesin :)))) Hani olur ya, burda kes, bir sonraki sahne ben kahvaltıdayım çocukların elinde birer tablet :)))) Büyük konuşmamalı, sustum.
    Güzel bir mekan seçmişsiniz, fakat anlaşılan daha yaz gelmemiş, bomboş her yer ne güzel... Okullar kapanana dek tatiller çok güzel oluyor ;) Bak bir de daha 2 satır önce çocuk özlemek falan diyordum hahahaha

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hadi tabletten bir şeyler açıyorlar da son ses açıp onu dinlemek zorunda mıyız?
      Eskiden insanlar ne yapardı tatilde, gezme de çocukla beraberken. iyice
      zıvanadan çıktı millet bak bunu görüyor ve söylüyorum. Bebekken ben de
      Pelin yesin diye çizgi film açıyordum ama artık laf anlamaya başlayınca
      gezmeye başladık.
      Aslında otel baya bir doluydu çoluk çocuk. Yok artık artı 16 yaş otellere
      gideceğim :)

      Sil
  2. İnsanlardan uzaklaşma isteği içimi dolduruyor, yaşla ve çevreyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Gittikçe arttı. Benim de kalabalığa, sese, saygısızlığa tahammülüm kalmadı. Hele başkasının çocuğunun gürültüsüne asla tahammül edemiyorum. Çocuksuz otelleri ve mekanlar tercih ediyoruz bu yüzden. Tatil ne güzel, ben de gelecek hafta Akyaka'ya gideceğim için çok heyecanlıyım, emekliliği iple çekiyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yukarı da dediğim gibi artı 16 yaş seçmek lazım. Hele ben
      bunca yıldır çocuklar içindeyken dinlenme sırasında çığlıklar, çizgi film sesleri
      de duymak istemiyorum.

      Sil
  3. Tatil yeri ararken ben de olabildiğince sakin bir yer olmasını arzu edenlerdenim. Yeşili bol olsun, öyle açık büfe ile yemek ziyanlığı olmasın, mümkünse aile işletmesi olsun, bir dostun evine misafirliğe gitmişim gibi hissedeyim kendimi... Sessiz olsun ki doğanın sesini duyabileyim. Kitabımı rahat rahat okuyayım. Seçtiğim yerler oranın yerli halkının yaşam standardını geliştirsin ama onların hayatlarını değiştirmek zorunda bırakmasın isterim. O kendi hayatına devam edebilsin ve ben de orada o huzuru görebileyim. Şehir konforunu küçücük kasabalara götürmeye çalışanları anlamıyorum mesela. O zaman neden ayrılıp gidiyor insanlar oralara? Bir de yerel halkın yaşam şekline saygı duymayan tatilcilerden de haz etmiyorum. Örneğin plaj kıyafeti ile (Bir bikininin üzerine bağlanmış şeffaf bir pareo ile) köy kahvesinde oturmayı ya da köyün sokaklarında gezinmeyi de mantıksız buluyorum. Yıllar önce Behramkale köyünde görmüştüm bunu. Denizden uzaktaki köye arabayla bu kılıkta çıkıp sokaklarda gezmek, ben tatildeyim ve canım ne isterse yaparım demek de bana çok doğru gelmiyor. Oradaki insanlar ses çıkarmayacak kadar açık görüşlü olsa da yaşam değerlerine saygı duymak gerektiğine inanıyorum. Bir de işletme isimlerindeki yabancı adlara sinir oluyorum. Mark Warner Phokaia Beach Resort nedir mesela? Neden güzeller güzeli dilimizde bir isim kullanmayıp böyle isimler kullanılıyor anlamıyorum. Daha mı havalı duruyor bu haliyle acaba? İşletmecisi yabancı bile olsa bulunduğu ülkenin dilinde bir isim kullanması gerekmez mi? Kısacık tatili keyife döndürmüş olmanıza sevindim Buket'cim. Özledim oraları. Yakında görüşmek dileğiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harika konulara değinmişsin. Senin gibi ayrıntılı düşünen o kadar az ki. Ben de
      artık minik, kendine has işletmeleri seviyorum. Hatta fazla turistik olmayan beldelere gitmek istiyorum ama kızım yüzünden böyle tam teşekküllü havuzlu, tam pansiyon bir otel bulduk mecburen. Biraz da o dinlensin , isteği olsun istedik.
      Bu otelde bir zincirmiş sanırım. Hatta ingiliz çalışanlar vardı.
      Ama kafelere , marketlere kadar artık yabancı isimler her yeri sardı ne yazık ki.
      Çok çok selamlar canım Sonat.

      Sil
  4. tatil yapmak ne hoş bir şey. eski foça da ne güzel de temmuzdan önce giremem ben denize vallahi bravo :) barbarosoğlu, birsel, gürpınar, biricikler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benimde ilk oldu bu ay. Hatta hava sıcaklığı en fazla 22 olmasına rağmen nasıl cesaret ettim ben de bilmiyorum. Çok buz gibi ama bu da yaşanmalı.
      İlk dakikayı geçirince insan alışıyor denize.
      Foçayı çok gezdim daha önce. Bu sefer üç gün otelden hiç çıkmadık .

      Sil
  5. "telaşla yürümeyi hayata hakaret sayarım"
    Fatma Hanım yine vermiş bana uyarıyı. Ne kadar çok koşturuyorum ben ya hu. Resmen vicdan yaptım. Çok koştuğumdan mı hayatın tadı kaçtı acaba.
    insanlar artık en temel görgü kurallarını bile umursamıyor. Ben de sınıfta saçını tarayan bir öğrenciyi uyardığımda "neden taranmaz" demişti bana. Bir yerde çok büyük hata yaptık biz.
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Liseye gelmiş bir öğrenci bunu soruyorsa. Gerçi kaç yaşına gelmiş
      insanlarda bile artık görgü, naziklik kalmamış.

      Sil
  6. I definitely agree with you on so many points. I do not like high rise hotels at all and always look for ones surrounded with natural elements. Looks like you had a nice holiday. Walking is my favorite form of exercise, though I do hate how trashy my neighborhood has gotten over the years; and really hate seeing all the abandoned kitties, especially now that summer heat has arrived. I had a horrible encounter with a 10 year old boy on the walking path last night. He didn't even know me and I have never seen him before but he said many horrible things in Arabic for no reason. I chatted with his buddies a bit to make sure they knew his behavior was not appropriate and they agreed. As I left, he shouted you are crazy -- so I retorted with "inta shaitan" -- i really, really do not like such disrespectful kids. But also was not happy with the way I managed myself since I'm the adult, so I keep replaying it in my head. I have an aversion to excessive noise or loud volumes and it is frustrating when adults and kids are listening to their loud devices on planes or in restaurants. I also have a hard time with what's happening in Palestine and feel like I live a double life -- only IG only posting about what's happening, and on my blog trying to share beauty.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. I am so sorry for what you have been subjected to. How can people be like this?
      Everything is getting worse day by day. People are so insensitive.
      I love the friendships on blogs.

      Sil

Haziran Cuması

                 Haziran olanca sıcaklığı, etkisiyle başladı ve devam ediyor. Bu yılki dini bayramlarımızı bitirmiş bulunuyoruz, kısmetse se...