"Gençliğin gözüyle bakıldığında yaşam sonsuz uzunluktaki bir gelecektir. Yaşlılık gözüyle ise epey kısa bir geçmiştir. Başlangıçta yaşamı bir opera dürbünüyle bakıyormuş gibi, sonlara doğruysa büyüteçle bakıyormuş gibi görürüz. Yaşamın ne denli kısa olduğunu öğrenmek için yaşlanmış olmak, yani uzun yıllar yaşamış olmak gerekir. İnsan ne denli yaşlanırsa insani olaylar tümden ve teker teker o denli küçük görünürler. Gençliğimizde sabit ve kararlı bir biçimde önümüzde duran yaşam, şimdi günübirlik olayların hızlı bir akışına dönüşür. Bütünün hiçliği öne çıkar."
Schopenhauer nasıl da haklı.. Yıllar hızlıca aktı, hayatta bir çok şey rayına oturdu, beklenmedik olaylar olmazsa ömür bir çizgide geçiyor. Bu monotonluk gibi görünse de aslında rutinlerin güvenliğinde süren sorunsuz yaşam büyük bir lütuf. Yaş elliyi geçti, yolun yarısına geldik bile. Mart ayının 20'sinde doğmuşum, 70li yıllar. Bizim kuşak bir çok şeyi yaşamış, hatta bu hıza hala yetişememiş bir nesil bence. Şükürler olsun ki çok güzel şeyler yaşadım, harika bir eşim ve kızım var. Çocukluğumda ve gençliğimde il sınırlarından dışarı çıkmamış biriydim çünkü babam gezmeyi, bir yerlerde kalmayı hiç sevmemiş, bizi elimizden dahi tutup şehir içi bile gezdirmemiştir. Belki bunun etkisi gezmeyi dolaşmayı hep sevdim. Uçak fobime rağmen bir çok yere de gittim.
Bu yeni yaşımı da ailem, öğrencilerim ve arkadaşlarımla karşıladım..
Birlikte kahve pasta keyfi yaptık iftar sonrası. Bazı yakın arkadaşlarımın bu sene bana uzak kaldıklarını, sadece bir mesajla günü geçiştirdiklerini de gördüm. Her güzel görüntünün arkasında can sıkıcı olaylar da oluyor. Bu gerçeği de paylaşmak istiyorum. Bir anda yakınındakiler farklı bakış açılarının kabul edilmemesiyle ağır ithamlara uğrayarak sizden uzaklaşıyorlar.Herkes gibi bu olanlara üzülüyorum, arada ki sürtüşmelerin uzamamasından yanayım ama benden bu kadar çabuk uzaklaşılmasına da yapacak bir şeyim yok. Ne olursa olsun hayat devam ediyor, sahne de roller değilşiyor. Bu da hayatın bir yönü..
Her zaman yoluma bakarım, beni kaybedenler düşünsün :)
Öğrencilerimin bana hediyelerinin güzelliğine bakar mısınız 💚
Ramazanı ortaladık, bereketini daha iyi hissediyorum. Elimizden geldiğince ibadetlerimizi yapmaya çalışıyoruz. Sadece oruç tutulan bir ay değil bu ay da zekat ve fitreler de veriliyor. Düşünüyorum da gerçekten tüm insanlar mallarının paralarının belli bir oranını verse, paylaşsa bu kadar yoksun insan kalır mıydı? Maldan, paradan vazgeçebilmek de büyük bir aşama.
Sahurda sokağımızın fotoğrafını çektim. Apartmanlarda ki o karanlık gözler aydınlanmış, insanlar ortak bir duyguda birleşiyor. Sabah ezanıyla üzerimizde ki o karanlığa nurlar yağıyor.O sırada canım annem de aynı hisler içinde tesadüf, o da camından bu anı fotoğraflıyor.
Günler oruç açmaya hazırlıkta yoğunlaşıyor akşam üzerleri. Fırından pideler alınıyor, sofralar kuruluyor. Velilerimden biri iftar yemeğine davet etti ona gittik. Kendisinin doğum günüydü, süpriz yaptık çok mutlu oldu.
Cuma çiçeğimi aldım, eve geldim vazoya koydum. Sonra da bu güzelliği her açıdan seyrettim tüm hafta boyunca.
Evde çiçekler, boyalı taşlar, kitaplar, küçük objeler, nakış işlemeli örtüler, örgü battaniyeler ve yastıklar bulundurmayı seviyorum. Hatta zaman zaman değişim yapıyorum, mevsime göre güncelliyorum.
Okulda pazartesi ve salı günleri baharı yaşadık. Hatta arka bahçemizi çapaladık, taşları temizledik. Daha tohum ekilmez, hava sıcaklığı geceleri düşük. Bahçeyi hazırlamış olduk. Bahçede derslere bile başladık.
Amaaa....
Çarşamba günü köye gittiğimde gözlerime inanamadım. Evimden arabayla on dakika sürmüyor okulum. Ama mevsim değiştiriyorum resmen.Sıcaklık gece düşmüştü ama kar yağacağını hiç sanmazdım. Kar yağmış, mevsim kışa dönmüştü..
Okuldan eve gelince annemin turşusu beni karşıladı. Kış bitmeden tekrar lahana turşusu yapmış, çocuklarını unutmamış. Dinlenmek için biraz da dikiş makinemin başına geçiyorum. Biraz patchwork işler yapıyorum.
Sonat'ın hatırlatmasıyla yeni bir diziye başladım. Daha önce kitabını okuyup çok beğendiğim Amor Towles tarafından yazılan Moskova'da Bir Beyfendi diziye çekilmiş. Gayet başarılı yapılmış, o dönemi yansıtan görüntüler eşliğinde dizi oldukça keyifli..
İki etkili film de izledim bu hafta.
Belçikalı Lukas Dhont'un 'Girl' filmi bir büyüme hikayesi. Trans bir çocuğun kimliğini bulma sancıları, akran zorbalığı ile beraber olunca insanın içine işliyor.
84 Brüksel doğumlu 'Laura Wandel' ilk uzun metrajlı filmi Un Monde çocukların dünyasındaki güç savaşının, yetişkinlerin kendi arasındaki çekişmeden pek de farkı olmadığını anlatıyor. Akran zorbalığı, farklı olanı kabul etmeme daha ilk yaşlarda başlıyor ne yazık ki. Kendi öğretmenlik yıllarımda da buna benzer çok şey gördüm. Çocuklar biraz farklı, güçsüz ve sessiz arkadaşlarını kabul etmiyorlar, zorbalık yapmasalar bile aralarına almıyorlar. Bu tür olaylar daha anasınıfı yıllarında oluyor.
İki filmde de çekim tekniği birbirine benziyor. Yönetmenler hızlı kamera hareketlerini kullanmışlar. Genç yönetmenler de hareketli yaşama ayak uydurmuşlar sanki.
Bu hafta aslında kendime hediye kitap sipariş vermiştim. Ama hala gelmedi. Ben de kütüphaneden üç kitap alıp ikisini okudum. Safiye Erol'un Leylak Mevsimi. Safiye Erol'u biraz araştırınca ne kadar değişik bir yaşam sürmüş olduğunu gördüm. Hayatı yurt dışında da geçmiş, edebiyata gönül vermiş.
Diğer kitap Ayşegül Genç'in Kuğu Boynu. İlk kez okuduğum bir yazar, daha önce Sabitfikir dergisinde yazılarını okudum sanırım. Dilini, romanını beğendim.
''Sonsuzluğu açıklamak için geçmiş ve gelecekle bağlarını koparıp anı anlamlandırır insan. Ol denilendir an. Olmaya çabalayan, ya da olduktan sonra çürüyen değil. Bu yüzden sonsuzlukta çürümek ve çabalamak yoktur. Ummak ve boşa çıkmak da. Öyleyse saatin çalışması ve çalışmaması değil, bu saatin size hatırlattıkları ve unutturdukları vardır. Zamanın unutturdukları ve hatırlattıkları.''
''İnsanların duygularının netleşmesi için ya acı çekeceksin, ya acı çektireceksin bu kadar basit.''
Bu hafta da bu kadar . Mutlu ve huzurlu haftasonları herkese..
Doğum günün kutlu olsun canım, sağlıklı ve huzurlu ol her daim, ailen, öğrenci çocukların, çiçeklerin, bahçen, hobilerin, seyahatlerin eksik olmasın hayatından. Bu hafta çiçeklerimiz pişti olmuş, bende de arpa çiçeği (bizim buralarda frezyanın adı arpa çiçeğidir) ve sümbül aldım ama sümbüy pek çabuk soldu sarardı, sağlık olsun diyor, sevgiyle kucaklıyorum...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim güzel dileklerin için. Arpa çiçeği mi, ne komikmiş :)
SilÇok dayanıklar ama hala duruyorlar. Dediğin gibi sümbüller üçüncü gün ölmeye
başladılar. Attım bile onları. Bugün de yeni cuma çiçeğimi aldım, bu sefer
farklı cins..
Sevgili Buket, yeni yaşın sana mutluluk sağlık huzur bereket getirsin, bu yıl daha çok seyahat edersin umarım. İyiki doğdun!
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Sağlık en başta inşallh sonrasında seyahat en sevdiğim, o olunca huzur ve mutluluk :)
SilGüzel bir hafta olmuş. Sevdiklerinizle sağlıklı, mutlu yıllar diliyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim..
Silgirl çok sevdiğim filmlerden :) yemek fotoları en güzeli yine :) maşallah sana madem bu yaşta kal artık yeter :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Deep!
SilDoğum günün kutlu olsun Buket nice senelere, ayrıca Schopenhauer yazısını da beğendim.
YanıtlaSilRamazan bitti bile, bereket kumbaram var bir niyet ile oluşturmuştum, hadi bunu da ramazanda kullanayım dedim, şükür boşalttık yenisi oluşur Allah'ın izni ile.
Annenin çektiği resim güne başlangıç muhteşem.Allah ömrüne ömür versin.
Ah pide hiç sorma fırın tam karşımızda, iftara yakın almak yada malzeme vererek pide yaptırmak güzel bir duygu.
Cuma çiçeği muhteşem, keşke bizde de pazarda satılsa.
Lahana turşunun biz bulgurlu acılı yemeğini yaparız ekşili çok güzel olur. Afiyet olsun.
Diziye bakacağım, kitaplardan birini kütüphanede buldum KOHA da alacağım bende.
Güzel bir hafta diliyorum hayırlı cumalar,
Çok teşekkür ederim Özlem. Dediğin gibi bu ramazan da bitmek üzere. Ne
Silgüzel fikirmiş bu bereket kumbarası. Allah bereketinizi arttırsın, hayırlı yerlerde kullanın. Lahana turşusunun yemeği de mi oluyor, hiç duymamıştım acaba
nasıl olur. ama lahanayı çok severim. eminim yemekte güzel oluyordur.
Tarifi vereyim bir dene ufak bir tencerede. Turşu olduktan sonra bir miktar alıyorsun ve suda yıkıyorsun. Sonra ufak ufak yemeklik doğruyorsun. Tencereye biraz yağ koy bir soğan doğra kavur domates rendele karıştır lahanayı ekle, yarım çay bardağı pirinç, bulgur karışımı ilave et, eğer acılı seversen bir kuru kırmızı acı biberi 2 ye böl koy, tuz ilave et. Biraz harmanla sonra lahana pişicek kadar sıcak su ekle pişir. Afiyet olsun.
SilBu yemek dağlı olarak adlandırılan kesimin yemeğidir, benim annem de dağlıdır.
SilNice güzel güzellik ve huzurla taşan yılların olsun canım resimler yine harika her zamanki gibi aldın götürdün beni resmen :)
YanıtlaSilçok teşekkür ederim :)
SilNice mutlu yaşlar, nice mutlu baharlar. :) Seninle aynı gün (tahminen aynı sene) doğan yakın bir arkadaşımın doğum günündeydim ben de perşembe günü. Pastalar mumlar benzerlikler gülümsetti. Boyalı taşlara bir kalp bırakıyorum.
YanıtlaSilGirl ne sarsıcıydı. Yönetmeni takip ettiklerimden.
Renkli haftanın devamı tüm senene yayılsın.
çok teşekkür ederim :)
SilBen 73 doğumluyum. Ah o da bir balık. Biz balıklara çok acıyorum ne de olsa.
Arkadaşınında güzel, mutlu yaşları olsun, çok selamlar..
Buketciğim güzel anlarla dolduracağın yeni bir yaş yılı dilerim sana @>---- Yine dolu dolu bir yazı ve fotoğraflar eşliğinde hoş geldin bu hafta da. Önerdiğin diziye bakacağım. Bu arada ben de sana beğeneceğini tahmin ettiğim bir Netflix dizisi önereceğim. "Adolescence"
YanıtlaSilSevgiler gönderiyorum... :)
Teşekkür ediyorum Momentos. Diziyi diğer bloglarda okudum, merak
Silettim ve dün gece başladım bakalım. Zaten kısa , bugün biter..
Daha bugün Ayşegül Genç'in Kalbin Arka Odası kitabını bitirdim. Tesadüfün böylesi... :)
YanıtlaSilDoğum gününüz kutlu mutlu olsun dilerim. :)
Güzel bir anlatımı varmış değil mi? Ben beğendim, başka kitaplarını bulursam
Silyine okurum. Güzel dilekler için çok teşekkür ederim..
Doğum günün kutlu olsun:)
YanıtlaSilVe yine enfes fotoğraflar, kitaplar, filmler, yiyecekler.... Yazılarının okuru bir seyyah yaptığını düşündüm birden... Bu bugün blogunu okurken birden fark ettiğim bir durum. Elbette gezilerinden yola çıkarsak bir seyyahsın... Ama kastım, her yazının içindeki çeşitliliğin ve fotoğraf yerleştirmelerinin , bir yazı içindeyim ama sanki onu okumuyorum, sanki bir sayfanın içinde seyahat ediyorum hissi yaşatması:)
Hayatta seyahat mi desek ona Buraneros :)
SilBilmiyorum işte ben de böylesini seviyorum, bir çok şeyden de
besleniyorum. Hatta ne bulursam paylaşayım istiyorum. İyi ki
şurada sizlerde varsınız, etkileşim olmasa keyfi de olmaz bu blogların.
Bu yazı pazar günümü şenlendirdi. Özellikle taş boyamaların ve işlemelerin birer harika. Nice 21 Mart'larda sağlık, huzur, keyif ve mutluluk içinde olman dileğiyle :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Zeugma..
Sil