12 Temmuz 2020 Pazar

Gürültü Çağında Sessizlik

               Şu salgın döneminde insanların etrafta olmaması, uçakların bile gökyüzünden çekilmesi, yollarda arabaların gitmemesi büyük bir sessizlik oluşturdu hayatımızda, farkında mısınız? Bu huzurun niteliğini belki bu sayede farkettik. Sokaklar sessiz, gökyüzü sessiz, mahalle sessizdi. Sizin orada durum nasıldı bilmiyorum ama çoğalan gürültülerle bunun değerini şimdi daha iyi anlıyorum. Blog dünyasının kazandırdığı değerli arkadaşım Zeynep in hediyesi kitapla bu konu daha bir pekişti.Norveçli kaşif yazar Erling Kagge'nin yazdığı Gürültü Çağında Sessizlik sizi hemen içine alan şu cümlelerle açılış yapıyor:
'' Yürüyerek, tırmanarak veya yelkenleri açarak dünyadan uzaklaşamıyorsam eğer, onu tamamıyla dışarı da bırakmayı öğrendim.'

          İnsanın yaşı ilerledikçe daha az sese ihtiyaç duyması, bir zamanlar dinlediği yüksek volümlü ve tempolu müziğe daha az katlanıyor oluşu, kalabalık yerlerde oturmak istememesi yani sessizliğe muhtaç olması neden acaba diye düşünürüm hep. Geçen gün bir yerlerde Franz Kafka'nın kendisine yazdıklarını gösteren genç bir yazara çöyle dediğini okudum ;
'' içlerinde çok fazla ses ve gürültü var, çünkü daha gençsin.'' demiş. 
Yaşın göstergesi belki ne kadar ses taşıdığı hayatının. Yıllara meydan okuyanlarının geliştirdiği tepkileri saymıyorum ama dinlediğim müziğin bile daha çok chill out müziğe evrildiğini farkediyorum artık. Böylemiydi aslında, Ankara da üniversite yıllarında sabaha kadar kafa sallardık Manowar eşliğinde.
Şimdi hem insan hem ses azlığı istiyorum hayatımda. Söylenmesi gereken şeylerinde sessizlikte saklı olduğunu mu anladık acaba?

             


      Tarkovski gençlerde ki sessizlik yoksunluğunu bir eksiklik olarak görüyor ve şöyle diyor;
   '' Bugünün gençlerinin hatalarından biri gürültülü, bazen neredeyse agresif etkinliklerde bir araya gelmeye çalışmaları. Kendini yalnız hissetmemek için bu başkasıyla beraber olma arzusu bence çok talihsiz bir gösterge. Her insan çocukluktan itibaren kendiyle zaman geçirmeyi öğrenmeye ihtiyaç duyar. Yalnız olması gerekmez ama kendiyle kaldığında sıkılmamalıdır. Kendi kendine kaldıklarında sıkılan insanlar bana kendilerine verdikleri değer açısından bir tehlikenin içindeler gibi gelir.''
        Öyle bir çağda yaşıyoruz ki istediğimiz sessizliği bulmak neredeyse imkansız. Bulduğumuz zamanda neye uğradığını, neyle karşılaştığını anlamayan Tarkovskinin gençlerde gördüğü yalnız kalmanın değerini bilememenin telaşına düşmüş insanlara dönüştüğümüzü görüyorum. Gürültü çağında sessizlik bizi korkutuyor şimdilerde. Yazar kitapta bunca gürültü içinde bile sessizliği keşfetmemizi, ona yoğunlaşmamızı istiyor ve böylece asıl gerçek sesleri farkedeceğimizi söylüyor. Abramovic'in 2010 yılında New York'ta yaptığı performansa dikkat çekiyor. Eğer seyretmediyseniz bu performansı mutlaka youtube'dan bulup seyredin çünkü çok etkileyici ve öğretici bir belgesel. Bu performansta Abramovic sergi salonunda tam 736 saat oturmuş ve tek bir kelime etmeden 1545 ziyaretçiyle karşılıklı oturup doğrudan gözlerinin içine bakmıştır. Abramovic ilk günlerde dolu sergi salonunda olağan gürültüyü duyuyor. Bir kaç gün sonra binanın dışında arabaların geçtiğini duyabilmiş, bir kaç hafta sonra da belli belirsiz sokakta ki rögar kapağı üzerinden geçen arabaların vurma sesini farkeder hale gelmiş. 
              Abramovice göre sessizliğin karşıtı, çalışan bir beyindir. Huzuru bulmak istiyorsan düşünmeyi bırakacaksın der. Sessizlik dış dünyadan uzaklaşmak için bir araçtır. Abramovic'e göre insan bunu başardığında bu adeta ''beyin göçmesi '' gibidir. 
         Sessizliği bunca gürültü ve karmaşada yakalayabir miyiz bilmiyorum ama ona olan özlemim çok fazla. Bunu öğrenmem lazım. Yazarın dediğine katılıyorum ama; 
       '' Dünyayı dışarı da bırakmak, çevrene sırtını dönmek anlamına gelmez; tam aksine dünyayı biraz daha açık seçik bir şekilde görmek, bir yön tutturmak ve hayata aşık olmaktır.''

































10 yorum:

  1. Çok hoş bir derlemeydi. Çocuklu evlerde ilk 5-7 sene sessizlik bir lüks oluyor, devamlı bir koşturma, konuşma, gülüşme/ağlaşma halleri. Sessizliğe ihtiyacım oluyor bazen. Yoksa devam edemezdim....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki de bu yüzden sessiizliğe özlemim. Çocuklarla geçen 25 sene dile kolay, hem de 4-6 yaş. 5 yıldır köyde olduğumdan o huzuru tekrar yakaladım ama şehir de çalışırken ortalama 20 öğrenci aralıksız 5 saat bir de bizim. çok sesi önlemek için devamlı atraksiyon lazım. yorulmuşum :)
      valla biz anaokulu öğretmenlerini en fazla 20 yıl çalıştıracaksın sonrasının kimseye yararı yok.

      Sil
  2. Ahhh o güzel sessizlik... Ne çok ihtiyacımız varmış da farkında değilmişiz.

    Kitap güzele benziyor, bir ara inceleyeyim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu salgın döneminde sessiz sokaklara kavuştuk bence çok güzeldi. ya da
      artık yaşla beraber sessizliği mi istiyor bünye bilemedim.

      Sil
  3. Gerçekten sessizlik çok kıymetli bu dönem unuttuğumuz çokca da ihtiyacımız olanı hatırlattı. Eskiden müziksiz duramazdım illa açık olurdu şimdilerde kafam şişiveriyor rahatsız ediyor yaşla alakası hemen bu şekilde kendimden örneği vereyim Sessiz bir göl kıyısında saatlerce oturabilirim ama hadi gidelim artık sıkıldım diyen bir genç olmasa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaa bu ergenlerle nasıl olacak bu gezmeler, seyahatler değil mi? bizle artık
      gelmek istemiyor kızım ama onu da bırakmak istemiyorum bir yere. yalnızca anane ve babane şıkları var tabi ki. başka birine izin vermiyorum ama onlara da o gitmrk istemiyor. internet yok ya. daha dün evde sinir krizi yaşadım. bir kaç gün sonra bir geziye çıkmayı planlıyorduk. tutturmuş 3 günden fazla kalmazmış, otel olacakmış,
      internet olacakmış. babam bizi yaşadığımız kasabadan çıkarmadı üniversiteye gidene kadar. ağzının içine bakardık. şimdi bu yaşta kaç ülke gezdin diyorum
      yaptığına bak. hep hoşnutsuz, hep sorunlu...

      Sil
  4. Yaşadıkça kafamızın, kalbimizin içindeki sesler o kadar artıyor ki...
    Anacığımın dediği gibi, artık kafam ses götürmüyor :)

    YanıtlaSil
  5. kagge bilmiyodum thanx yu :)

    YanıtlaSil
  6. Sessizliği huzuru çok özledik değil mi? Şükürler olsun Rabbim'e yaşadığım mahalle metropol şehrin tüm gürültülerinden sıyrılıp beni kuş cıvıltılarıyla buluşturuyor. Arada haylaz gençlerin araçlarında son ses açtıkları müzik sesi bozuyor bu huzurlu sessizliği... güzel bir derleme olmuş, kaleminize sağlık, keyifle okudum.

    YanıtlaSil
  7. Sessizlik bence de bir ihtiyaç ve bunun her yaştan insana lazım olduğunu düşünüyorum. Çocukluk çağlarında da, sonraki yıllarda da hem ben hem de kardeşlerim sessiz zamanlar yaratır ve bunu paylaşırdık keyifle. Dedemlerin arka bahçesinde salıncağa biner, ağaçları izlerdik, kuşları dinlerdik ama konuşmazdık o anlarda...

    Ankara'da sakin bir semtte ve bahçeli bir evde yaşarken hayatımızda neredeyse hiç ses yoktu. Çok memnundum bu durumdan. Sonra okul, işe yakın olma ihtiyacı doğunca şehrin göbeğinde bir apartmana taşındık. Gece drift atanlar, evin önündeki caddenin trafiği, çocuk sesleri, okul zilleri derken beynim gerçekten uyuşuyor bazen. Tatilde Kaş'a gidiyoruz yıllardır. Mümkün mertebe ormanın içinde seçiyoruz kalacağımız yeri ve oradaki ilk gece hep şok oluyoruz sessizlik karşısında. Çünkü orman bile bir saattten sonra gerçekten uykuya daliyor ve resmen yıldızlarla baş başasın. Beyin de şaşırıyor tabi, alışkın olmayınca:)

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...