'' Bir özgürlük beldesidir bisiklet, bir araç olarak hiç kullanmadım onu. Gövdemin havayla çarpışmasını, hızını alıp götürmesi, yokuş çıkarken kasları zorlamak ve yokuş aşağı süzülüş, insan elinden çıkmış hiçbir ulaşım aracıyla kıyaslanamaz o. Söz dinler, ayak uydurur, kendini zora sokar.
Ne de güzel anlatmış bisikletin anlamını değil mi? Avrupa da özellikle insanların vazgeçilmezi olan bisikletle olan ilişkimiz çok zayıf. Düzgün bisiklet yolları olan kaç şehrimiz var ki. Hiç bence. Bizim kasaba da da uzun bir sahil yolumuz var Allahtan. Sağda deniz solda yeşil ağaçlar ve özellikle sabah erken saatlerde giderseniz bomboş uzanan yol. Öyle çok seviyorum ki bu saatleri. Bir yere yetişme derdi olmadan hatta terlemeden aheste aheste sürülen bisikletin verdiği tat ne güzeldir.
Bir ay önce bisiklet yolum böyleyken şimdi şöyle...
diye bir söz okumuşum ve not etmişim. Haklılık payı yok mu? Bisiklete sahip olma bilinci ne yazık ki ülkemizde fazla yok. Aile üyelerine teker teker artık araba alınırken bisikletin yüzüne bakan yok.Sokakta artan bisiklet neleri getirecektir hayatımıza bir düşünelim; birbirine gülümseyen yüzler, etrafta daha az taşıt, daha az gürültü, çevre bilinci, empati ve saygı.
Sanatta da ne çok yeri var değil mi bisikletin. Jules veJim'in üçlüsünün bisikletli gezileri, hiçbir filmini bisikletsiz geçirmeyen Tati'den üst üste sekanslar, Bisiklet Hırsızları'ndan sahneler, Gökhan Akçura'nın renkli çalışması '' Bisiklet Tarihi ''..
Mutluluğu, bisikletle geçirdiğim saatlerde yakaladığım çoğu zaman Dostoyevski'nin Budala kitabında ki satırları düşünürüm. Kahramanı Prens Mişkin benim için çok özeldir. Katıksız saflık içinde ;
“...gerçekten mutsuz olabilir mi insan? Ah, mutlu olmaya gücüm varsa, hüzün ve felaketin ne anlamı olabilir? Biliyor musunuz, bir ağacın yanından geçeceksiniz, onu göreceksiniz ve mutlu olmayacaksınız ha, işte bunu aklım almaz! Sevdiğiniz bir insanla konuşacaksınız ve mutlu olmayacaksınız! Ah, anlatamıyorum... Kötü durumdaki bir insanın bile adım başı göreceği bu kadar çok güzel şey varken mi mutlu olamayacaksınız? Bir çocuğa bakın, güneşin doğuşuna bakın, bir otun boy atışına bakın, sizi seven insanların gözlerinizin içine bakışına bakın!” der.
İşte bisikletimi durdurup soluklandığım yabani incir ağacı.
''Zaten sıkmadan uzun uzun anlatmasını bilen yegâne geveze denizdir,'' diyen Sabahatin Ali'yi hatırlarım her seferinde..
Mutluluğun bisiklet sürmeyle ilişkisi var. Hafta sonu yine bisiklete bindim ve yine mutlu oldum!
'
Ne güzel, her bir cümle nasıl da birbirine bağlanmış gibi...
YanıtlaSilBen de çok seviyorum bisiklete binmeyi, hiç büyümemişim gibi hissediyorum ne zaman binsem <3
Kitapları okudukça not alıyorum hep sonra birşeylerle
Sililgisi oluyor. ben de yazarken kullanıyorum.edebiyatın hayatın içinde
olmasını seviyorum :)
Şimdi şöyle de bir durum var, o bahsettiğiniz Avrupa ülkeleri hep düzlük. İstanbul'da sahil yolu üzerinde uzunca sportif amaçlı bisiklet parkuru var veya insanlar bisiklet sürmek için düz yolları tercih ediyor. İnegöl e yolunuz düşerse burada da bisiklet kullanımının ne kadar yaygın olduğunu görebilirsiniz.. :D
YanıtlaSilDoğru diyorsunuz Avrupanın yollar düz, parklar geniş ve insanı da az.ama
Silbizde özel araç kullanımı çok fazla. ben istanbulda oturmuyorum. kocaelinin
bir kasabasında. burada her yere ulaşım yürüyerek çok kolay ama sahile gezmeye gelen
insan bile arabasıyla geliyor. küçük çocuğu olana lazım belki ama
bu kadar da araba her yerde sinir oluyorum.kızım küçükken bizimde arabamız vardı ama
neredeyse 9 yıldır arabasızız.her yere toplu taşıma ile gidiyoruz, bu denli
dikkat ediyorum.yoksa araba istesek karı koca ayrı ayrı olurdu.
şikayet ettiğim konu önceliklerimiz de yok bisiklet.
Bisiklet çocukluk anılarım içinde kalmış, bir daha da gün yüzüne çıkmamış benim için ama hep severek bakarım kullananlara...özenirim. Ne iyi ediyorsunuz, keyifli sürüşler :) Bide Budala kitabındaki sözler=kalp=ben :)
YanıtlaSilKüçükken çok bisikletim olsun istedim ama babam almadı hiç. bir çocuk vardı,
Silbisikletini bize kiralardı bir kaç turuna :) sonra evlendim,aradan yıllar geçti, ee
bizim buralarda bisikletle gezenlerin sayısı arttı ben de aldım bisiklet. yıllar sonra
kavuşunca acısını çıkarıyorum.
Ben de kardeşimin bisikletini yada başka arkadaşlarınkini kullanırdım. Şimdi korkuyorum binmeye ama bisikletin verdiği özgürlük, yüzüne vuran rüzgarın hissi düşününce bile hoşuma gidiyor :)
SilNe güzel anlatmışsın bisiklet yolculuğunu. Malesef bizim buralarda mümkün olmuyor. Sahile giderken yanımızda taşıyoruz. Şehir içinde araçlar illa sıkıştıryor bisikletlileri.
YanıtlaSilBizim burada çarşı içine girsen iki adım atamazsın zaten
Silbir çok yerin sorunu. Allahtan sahile akın oturuyoruz , bir de çok uzun sahil şeridi
var şansımıza.
Neredeyse her sabahım bisiklet üstünde geçiyor. Kara kış bastırana dek de geçmesini umuyorum. Bisikletle geçtiğim yol kadar, bisiklet sürmek de dinlendiriyor, mutlu ediyor beni. O nedenle dediklerinize ve bizden önce denenlere de harfiyen katılıyorum.
YanıtlaSilBu arada, yazıyla alakasız ama, "köyüm" etiketine dair tüm yazılarınızı okudum demin, köy öğretmenliği ve köy yaşamı, renkleri, hatta kokularına kadar bana da geldi, sabahımı güzelleştirdi.
Gerçekten mi, nerden aklınıza geldi köy yazıları :)
Silbu köyde kaç yıl kalırım daha belli değil ama çok sevdiğim için kırsal yaşamı paylaşıyorum bende. hasretiz doğal yaşama..
Ben de H.G.Wells'ten bir söz paylaşmak isterim. Bisikletli bir IG fotoğrafımda kullanmıştım:) "Ne zaman bisiklet üzerinde bir yetişkin görsem, insanlığa dair umutlarım artar".
YanıtlaSilFotoğraftaki bisiklette ben yoktum ama. Çünkü kullanamıyorum ve bu beni üzüyor. Ne çocukken becerebildim, ne daha sonra denediklerimde. O yüzden, benim için de çevir pedalları:) Çok hoş,çok keyifli.
Söz harika! ve tamamen katılıyorum. Bisiklet çocukken öğrendiysen
Silhiç sorun değil. 30 sene sonra bile tekrardan deneyince
hiç unutmamş olduğunu görüyorsun.