''Ne olup bittiğinin farkında olanlar için daha da berbattı. Farkında olmayanlara gelince, hayatın berbat olup olmadığının ne önemi var onlar için? Farkında olmak, ızdırab çekmek demek, hayata alışmamak, bir türlü rahat olamamak demek. Farkında olmak, varolmak demek, varoluşu idrak etmek demek. Farkında olmak, dahil olmak, oyuna katılmak demek değil, bilakis farkında olmak, oyunun farkında olmak, katılmaya değmeyecek bir oyunun oynandığını görmek demek. Oyuna katılmak, topluma katılmak demek. Toplumun içinde, toplumla birlikte ve toplum için oynamak demek. Hepsinden önemlisi topluma oyun oynamak demek.''
Katılmaya değmeyecek bir oyunun oynandığını görmek demek diyor, ne kadar da benim düşüncelerime uyuyor. Hayatımın her döneminde her şeyin farkında olup mevcut düzene, insanlara, düşüncelere karşı olup pasif etkiyle cevap verdim. Tepkisizlikte dese bir çokları hep böyleydim. Şimdi değişen bir şey yok. Hatta daha da karamsarım, bu insanlıktan hiç umudum yok. Kendim ve ve sorumlu olduklarıma faydam varsa yeter de artar şu dünya da.
Her zaman evimi ve içinde geçen zamanımı dünyaya karşı koyuş olarak düşünüyorum. Eşyaların benimle geçen yıllanmışlıkları, özenle seçtiğim, hepsinin ayrı hatırası olan objelerim, bir zamanlar dağ tepe gezerek çektiğim şimdi duvarda duran fotoğraflarım, çok severek yaptığım sonra da imkansızlıktan yapamadığım tadı damağımda kalan seramiklerim, son yıllarda bir heves ördüğüm battaniyeler, kırlentler, kaktüs koleksiyonum,filmlerim, CDlerim, minnoş oyuncaklarımız ve en sevdiğim onlarca kitaplarım. Hayatın saçma bir oyun olduğunun farkındayım ve evimde, sığınağımda kendimi koruyorum. Oyuna katılmıyorum Dücane Cündioğlu'nun dediği gibi katılmaya değmeyecek bir oyunun oynandığını görüyorum her an.
Hayat hep berbattı zaten dışarıda. Ama evimizde ya da her insanın evinde bambaşka. Ölmek üzere olan insan bile en son evine dönmek istiyor bu yüzden. Son bir kez evini görmek. Yorgun geçen günden sonra bir an önce eve gitmek isteriz, ne kadar gezersek gezelim evimiz burnumuzda tüter. Akşam olsa da tüm aile bir araya toplanalım isteriz gün içinde.Hayatın berbatlığına karşı kendimi koruduğum, huzurlu olduğumu hissettiğim yerdir evim. Neruda'nın filmini hatırlıyor musunuz ?
Neruda postacı Mario'ya yazdığı mektupta, "Denizi özlüyorum. Kuşları özlüyorum. Bana evimin seslerini gönder. Bahçeye gir ve çanları çal. İlk önce rüzgârın hareketiyle sallanan küçük çanların ince seslerini kaydet, sonra büyük çanın ipini beş altı kez çek. Kayalıklarda yürü Mario, dalgaların patlayışını kaydet," diyor.
Hayatın berbat anlarından kaçıştır evlerimiz. Hayat berbattır ama evimizde mutluyuzdur her zaman.
Katılmaya değmeyecek bir oyunun oynandığını görmek demek diyor, ne kadar da benim düşüncelerime uyuyor. Hayatımın her döneminde her şeyin farkında olup mevcut düzene, insanlara, düşüncelere karşı olup pasif etkiyle cevap verdim. Tepkisizlikte dese bir çokları hep böyleydim. Şimdi değişen bir şey yok. Hatta daha da karamsarım, bu insanlıktan hiç umudum yok. Kendim ve ve sorumlu olduklarıma faydam varsa yeter de artar şu dünya da.
Her zaman evimi ve içinde geçen zamanımı dünyaya karşı koyuş olarak düşünüyorum. Eşyaların benimle geçen yıllanmışlıkları, özenle seçtiğim, hepsinin ayrı hatırası olan objelerim, bir zamanlar dağ tepe gezerek çektiğim şimdi duvarda duran fotoğraflarım, çok severek yaptığım sonra da imkansızlıktan yapamadığım tadı damağımda kalan seramiklerim, son yıllarda bir heves ördüğüm battaniyeler, kırlentler, kaktüs koleksiyonum,filmlerim, CDlerim, minnoş oyuncaklarımız ve en sevdiğim onlarca kitaplarım. Hayatın saçma bir oyun olduğunun farkındayım ve evimde, sığınağımda kendimi koruyorum. Oyuna katılmıyorum Dücane Cündioğlu'nun dediği gibi katılmaya değmeyecek bir oyunun oynandığını görüyorum her an.
Hayat hep berbattı zaten dışarıda. Ama evimizde ya da her insanın evinde bambaşka. Ölmek üzere olan insan bile en son evine dönmek istiyor bu yüzden. Son bir kez evini görmek. Yorgun geçen günden sonra bir an önce eve gitmek isteriz, ne kadar gezersek gezelim evimiz burnumuzda tüter. Akşam olsa da tüm aile bir araya toplanalım isteriz gün içinde.Hayatın berbatlığına karşı kendimi koruduğum, huzurlu olduğumu hissettiğim yerdir evim. Neruda'nın filmini hatırlıyor musunuz ?
Neruda postacı Mario'ya yazdığı mektupta,
Hayatın berbat anlarından kaçıştır evlerimiz. Hayat berbattır ama evimizde mutluyuzdur her zaman.
Buketttttt,ne guzel bir yazi ve o kadar su son gunlerdeki halet-i ruhiyemi anlatiyor ki.Ben de katilamiyorum Buket,katilamayacagim icin de kendimi cok kotu hissediyorum,patlayacak gibi.Bu yaznini FUF'a koyacagim bu hafta:)
YanıtlaSilSibel benim de ruh halim hep böyle aslında. Bir taraftan oburcasına işler yapıyorum, ordan oraya atlıyorum birçok şeyi bir anda yapmaya çalışıyorum
Sildiğer taraftan off ne saçma bu hayat , sonunda herşey sıfıra çıkıyor karamsarlığı içinde oluyorum. dönüp duran hamster lara benzetiyorum
hepimizi. ama yaşam bu işte öyle de olmuyor böyle de. herhalde
ölene kadar hep bir şeyler apan insanlardan olacağım. ama evler
ne güzel kalelerimiz değil mi. saf mutluluğumuz burada. ne kadar
gezersek gezelim dolaşalım hep dönmek istiyoruz oraya.
Tahmin edersin Buket'cim bende bilinçli reddedenlerdenim senin gibi.dünyaya karşı koyuş tarzını da gayet iyi anlıyor ve doğru buluyorum. Benim yöntemim daha aktif olsa da ;) lakin düşün,aşık olmuş,yuva kurmuş ve bir çocuk getirmişsin bu Dünya'ya.İtiraf et kendine içinde geleceğe dair ufacık bir umudun inancın olmasa buna hiç girişmezdin;)Sanaldan da olsa dost bildiğim hocama sevgilerle...
YanıtlaSilBalthus ne güzel yazmışsın. Sanalda olsa ne güzel bir
Sildostluğumuz var, üç beş yorum yazınca nasıl iyi geliyoruz birbirimize. bu
yüzden çok seviyorum blogu. instagram görsel şenliğim benim, onu da akşamdan akşama kahve eşlikçisi görüyorum.
evlilik ve çocuk olayına gelince annem bile hiç ummuyordu bunları gerçekleştireceğimi. ama gerçekten yalnızlığımı paylaştığım birini
buldum, karakter ve yaşam olarak çok zıttız hatta. ama kaç yıl oldu
hata yaptığım hiç aklıma gelmedi. kızım konusunda çok karamsarım. o da benim tam tersim, birçok konuda üzüyor. hele bu ülke ve şartlarda
ne olacak çok diyorum, ergen halleri karşısında çok krizler geçiriyorum ama evlilik , hayat bu işte zaten diyorum , ne bir eksik ne fazla.
mutlu olacağım şeylere yoğunlaşıyorum.
yazılarını da kestin. daha çok yazsan keşke. bu arada senin gibi
VNF nin blogunu da çok seviyorum. onu okuyor musun? tavsiye ederim. bilmiyorsan biraz sonra altta link veririm bir bak istersen. sizler
hep ihtiyaç duyup sahip olmadığım arkadaşlarım gibisiniz.
https://verbumnonfacta.blogspot.com.tr/
SilHa canım ya arkadaşız zaten,mesafelerin önemi yok ki ;) Ben seni ve bir kaç blogger arkadaşımın adını dost sohbetlerinde çok geçiriyorum.
SilHayır bilmiyordum çok az blog takip ediyorum ama senin referansın yeter hemen takibe alıyorum.
Yazmaya gelince her gece hadi Levo bu gece bir kaç şey yaz bari diyorum ama öyle işte...
Buket, tez zamanda Lady Bird'ü seyretmeni rica edeceğim.
YanıtlaSilAnne kız hikayesi:)
hemen akşama bakıyorum
Sil