İlkbahar başladı sayılır, gündüz yavaş yavaş uzamaya başladı. Ya da kışla bahar arasında gidip geliyoruz. Gün içinde çarkta dönen farecikler gibi hissediyorum kendimi. Oradan oraya koşturuyorum gün içinde, tamam yarım gün çalışıyorum ama vakit ellerimden akıp gidiyor sanki. Yapmayı sevdiğim şeylerin başında da yıllar önce kocasını ve beraber yaşadığı annesini kaybetmiş evinde yalnız yaşayan yetmiş küsür yaşında ki halamı ziyaret geliyor. Her zaman düzenli ve temiz olan halam şimdi de öyle. Kız halaya çeker derler ben de hep düzenliyimdir, evi toplamadan koltuklarda düzeltilmemiş bir tane yastık kalmadan kesinlikle yatmam.
Halama giderim ve sessiz evinde en sevdiğim köşeye otururum. Tam mevsimidir Marguerite Duras'ın Bir Kış Günü Öğleden Sonra kitabını hatırlamak için. Okuyanlar bilir kitabın kahramanı kadın şiirler yazar hep. Kocasına okur ama kocası anlamadığını söyler yazdıklarını. Yazmayı yine de bırakmaz.Karısı bir kış günü öğleden sonra ansızın bulutların arasından süzülen güneşi anlatır. Kış günleri “kimi öğleden sonraları gökten inen, parklara, kış ufuklarına, demir atmış teknelere vuran o olağanüstü ışığı” yazar. “Bu güneş mızraklarının açtığı, hiçbir görünür iz bırakmayan bu yaralardan” söz eder.
Bana ışıklar her zaman birşeyler anlatır. Her mevsim hissettirdikleri farklıdır. Kışın ışık yok değildir , tüllerimizden evlerimize girer tüm ağırlığıyla.
Halama giderim ve sessiz evinde en sevdiğim köşeye otururum. Tam mevsimidir Marguerite Duras'ın Bir Kış Günü Öğleden Sonra kitabını hatırlamak için. Okuyanlar bilir kitabın kahramanı kadın şiirler yazar hep. Kocasına okur ama kocası anlamadığını söyler yazdıklarını. Yazmayı yine de bırakmaz.Karısı bir kış günü öğleden sonra ansızın bulutların arasından süzülen güneşi anlatır. Kış günleri “kimi öğleden sonraları gökten inen, parklara, kış ufuklarına, demir atmış teknelere vuran o olağanüstü ışığı” yazar. “Bu güneş mızraklarının açtığı, hiçbir görünür iz bırakmayan bu yaralardan” söz eder.
Bana ışıklar her zaman birşeyler anlatır. Her mevsim hissettirdikleri farklıdır. Kışın ışık yok değildir , tüllerimizden evlerimize girer tüm ağırlığıyla.
Halama geldiğimde geçen gün, menekşelerin tüm güzelliğine , neşesine rağmen kitabı ve kış güneşini hatırladım. Işık mevsimlere, günün saatlerine göre nasıl da değişiyor. Ya da yaşlı bir insanın evinde hep böyle acı ve donuk mudur?
Halamın sesi beni bu ağır ortamdan çıkarır '' hadi kahve içelim ''. En büyük keyfidir Türk kahvesi. Babaannemden geçen bir alışkanlık belki de, o da her gün içerdi. Hatta küçükken onun evinde mangalda yaptığı kahveleri hatırlıyorum, mitoloji kahramanlarıyla dolu bir tepsi de servis yapardı kahveleri. Boş tepsiye uzun uzun bakarak hayal kurardım. Şimdi ki çocuklar gibi ne canımız sıkılıyor derdik ne de mızmızlanıp kafa şişirirdik. Bir tepsiyle zaman geçiren çocuklardık.
Beni eskilerden koparan halamın sesini daha çok duymak istiyorum. Bir o bir de babam kaldı şunun şurasında. Şule Gürbüz'ün dediği gibi :
Kendinizi yok etmeyi,en azından yok saymayı düşündüğünüz bir anda , birisi bir kahve ısmarlayıverir; ve bir kahveyle fit olup yaşama devam etmeye karar verirsiniz. Değişen bir şey yoktur tabii - ve bu kimse yeni biri de değildir. ''
Çok duygulanarak okudum bu güzel paylaşımınızı... Öyle belli ki sizin de sıcacık samimiyetiniz tıpkı bir kahvenin hatırı gibi... Halanıza da, babanıza da sizlerle birlikte sağlıklı, huzurlu uzun yıllar dilerim...
YanıtlaSilBelki birçoğumuzda olan duygular bunlar. herkesin etrafında yaşlı bir
Silinsan bulunuyor. o yüzden yazdıklarım herkese tanıdık. hepimizin
yüreğinde bir gün biz de bu duruma geleceğiz duygusu var. sonra
da büyük bir vefa oluşuyor. ya da ben de bu böyle oluyor
Işığı ne güzel anlatmış.Halanızla iyi keyifler.
YanıtlaSilçok teşekkür ederim..
Sil"İşe yarar bir şey", hep vardır galiba. Olsun da..
YanıtlaSilah Aze onlarda olmasaydı nasıl tutunurduk şu hayata..
SilHalaya ve babaya uzun sağlıklı ömürler diliyorum. Ferah kahveleriniz olsun.
YanıtlaSilçok teşekkür ederim Füsun, kahvelerimizin keyfi hep
Silolsun şu hayatımızda..
Biraz hüzünlü...
YanıtlaSilişin içinde yaşlılık , yaşlılar olunca hep hüzün var bence.
SilSevgili Buket hanım, yine çok güzel ifade etmişsiniz hissettiklerinizi....
YanıtlaSilBen de yaşlandığım için olsa gerek artık giderek sayıları azalan yaşlı akrabalarımı evlerinde ziyarete gittiğim zaman benzer duyguları ben de hissederim, hem de çocukluğumdan beri. Eski mobilyalar, biblolar, fotoğraf çerçeveleri ile sanki zaman durmuştur bu müze evlerde. Saksıdaki çiçekler bile tarihi misyon taşır, begonya, sardunya, kauçuk, deve tabanı, ıtır, yılbaşı ve en genci rengarenk afrika menekşeleri....
Siz Marguerite Duras'ın Bir Kış Günü Öğleden Sonra kitabını hatırlamışsınız, ben de çok yıllar önce okuduğum ama şimdi ismini hatırlayamadığım Nazlı Eray'ın bir kitabını düşündüm.....
Şule Gürbüz'ün sözlerini ilk defa sayenizde okumuş, öğrenmiş oldum ve bayıldım.....
Yaşarsak eğer ben de öyle olacağım kesin. Oda yıllarca biriktirdiğim, hatıra kalsın diye aldıklarım, örgü yastıklarım, duvarda ki resimler ve diz dize vermiş karı koca, dolu da hüzün. Haneke'nin Amour filmini seyrettin mi. orada ki yaşlılar işte hayatın gerçeği.
SilMerhaba, bloglar arasında dolaşırken yazınıza rastladım ve çok beğendim. Yüreginize ve kaleminize sağlık
YanıtlaSilçok teşekkür ederim, hoşgeldiniz..
SilBir yaz günü öğleden sonra kayıp bir şiirin peşinden geldim buraya. Emily L'nin ruhu buraya demir atmış.
YanıtlaSilincelikli yazınıza uzaklardan selam ederim.