Otelimize yerleşir yerleşmez keşfe çıktık. Zaten 300 metre ilerde meşhur Floransa Katedrali Duomo'yu gördük. Flippo Brunelleschi tarafından 1926 yılında yapılmaya başlanmış. Önünde uzun kuyruk her saat var. Sıcakta beklemeyi göze alamadık. Etrafında bile gezerken sizi büyülüyor.
Ara sokaklara girerek birbirinden şirin kafeler keşfedebiliyorsunuz. Biraz soluklanıp Floransa Güzel Sanatlar okulu Accademia yı aramaya koyulduk.1551 yılında Medicilerin isteği üzerine üç kişilik ekip tarafından kurulmuş. Michelangelo'nun meşhur heykeli Davut 1853ten beri burada sergileniyor. Şimdi Accademia’da Pazartesi günleri hariç 8:15– 18:50 arasında görülebilir.
Floransa sanatın ve rönesansın başkenti. Medici ailesi şehirde sanatın gelişmesine destek olmuş ve büyük izler bırakmış. Banker olan Mediciler, zamanın yetenekli ressamlarını ve mimarlarını Floransa'ya çekerek onlara sponsor olup sanatlarını yapmalarını desteklemişler. Leonardo da Vinci, Botticelli, Michalengelo, Raphael, Donatello gibi büyük sanatlçılar bu aile tarafından yetiştirilmiş.
Santa Maria kilisesi.
Uzun yürümelerin sonu eninde sonunda bir dondurmacı da bitiyordu. Nereden alırsanız alın hepsi şahane bence. Biz özellikle Duomo'nın tam karşısında bulunan Cannoli Siciliani' yi çok beğendik.
Ardından çok beğendiğim Piezza della Signoria meydanını gezdik. Burada Neptün çeşmesi, Davud heykelinin kopyası ve daha birçok büyüleyici heykel ve Palazzo Vecchio bulunuyordu. Senyörler Meydanı yani "Piazza della Signoria" Floransa'nın en güzel meydanı. Duomo'dan yürüyerek kısa sürede buraya ulaşmak mümkün. Bir yanda Palazzo Vecchio yani Eski saray, Medicilerin ilk sarayı. Bir yanda dünyanın en büyük Rönesans sanatı kolleksiyonu Uffizi galerisi, bir yanda sokak sanatçıları,bir yanda güzel kafeler. Bir o kadar da kalabalık yaşayan bir meydan.
Floransa'da beni en mutlu eden şey sokak grafittilerdi. Daha önceden öğrendiğimiz ünlü muralcilerin çizimlerini Floransa'da sokak sokak aradık. Bir ara bunlar hakkında ayrı bir blog yazısı yazmayı planlıyorum. En sevdiğimiz Exit/ Enter grafittilerini bulmak için tüm gün yarıştık.
Uffizi Müzesi kesinlikle görülmesi gerekenlerden. Ama ne yazık ki burada da uzun kuyruklar var. Sabırla beklemek gerekiyor. Özellikle de Boticelli ve Leonardo da Vinci’nin eserleri görmeye değer. Uffizi , 1560 yıllarında, çalışma ofisleri olarak Vasari tarafından yapılmıştı. Meydan yine birçok sanatçının da heykelleri vardı. Sütunlara yerleştirmişler.
Piezza della Signoria meydanındaki heykeller..Kendinizi bir anda açık hava müzesinde buluyorsunuz. Bu gidişimizde İtalya'da heryerde polis ve askerin olduğunu gördük. Olağanüstü önlemler İtalya da da var.
Ponte Vecchio
yani eski köprü. 1345 yılında inşa edilmiş ve halen ayakta. Manzarasıyla harika bir köprü. Üzerinde ve yanıbaşında dükkanlar, satıcılar, insan seli , turistler yine her yerde. Arno nehri gün batımında ayrı bir güzel.
Floransa da yeme içmeye gelince.. Her yerde olduğu gibi bu şehirde de her keseye göre yerler var. Floransa seçkileri yaparsak şöyle;
1. Gusta Pizza’da odun ateşinde birbirinden güzel pizzalar .. (Via Maggio, 46R)
2. All’Antico’da birbirinden güzel sandviçler..
3. Rivoire kafesinde macchiato ..
4. Ditta Artigianale, şehrin en iyi kahve dükkanı..
5. Venchi 'de dondurma ..
Iyi gezmeler
YanıtlaSilFloransa merak ettiğim bir şehirdi :)
şu an tv'de Ayhan Sicimoğlu'nu izliyorum Floransa'da dolaşıyor :)
YanıtlaSilBüyüleyici şehir Floransa, beni gerçekten çok etkilemişti.
YanıtlaSil1 Temmuz 2016 Cuma tarihli blog yazımda "Hiperkültüremi – Sanat Zehirlenmesi- Yüksek Sanata Maruz Kalma- Stendhal Sendromu - Floransa Sendromu" başlığıyla bu hayranlığımı satırlara dökmeye çalışmıştım.
Ponte Vecchio'ya benzer dünyada üç çarşılı köprü daha varmış. Bursa Irgandi Köprüsü, Bulgaristan'ın Lofça kentinde Osma Köprüsü ve Venedik kentinde Rialto Köprüsü.
Okumuştum o yazınızı, güzeldi ;)
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil