İş bir haftaya kadar bitecek ve tatil gelecek. Mutlu olmak istiyorum ama bunca yaşanan şey varken mutlu olmaya utanıyorum. İşin tekdüzeliği, ev-iş döngüsü, aynı sokaklardan gelip gitme, aynı yüzleri görme..Alışkanlıklar, sıradanlıklar..Aynı şeyleri yaşamaya dikkat ediyorum, birşey değişsin istemiyorum. Yağmurlu günlere yakışır evde kitap ,film seansları fazla . Bu monotonluktan hiç sıkılmıyorum. Eşimde aynı. Hatta arkadaşları nasıl böylesine mutlu ve güleryüzlü olduğunu soruyorlarmış. Salakça bir polyannacılık oynuyor sanmayın. Şikayetin, daha fazlasını istemenin, halinden memnun olmamanın anlamsızlığını kavradık biz. Bu tek düzeliğimiz hiç bozulmasın istiyoruz. Hayatın tek gerçekliği çünkü sağlıklı olup olmadığın.
Eve gelip hemen yeni aldığım Dino Buzzati'nin Tatar Çölü'nü okumaya başlıyorum. Özellikle Mehmet Eroğlu'nun insanları Tatar Çölü'nü okumuş olanlar ve okumamış olarak ikiye ayırdığını öğrendikten sonra okumamı hızlandırıyorum. Orada ki hava beni hemen sarıyor zaten..
Bir şeyleri beklerken hayat geçiyor. Bir şeyleri beklerken neyi beklediğimizi unutuyoruz. Bir şeyler gelmiyor, geliyor ve değersizleşiyor. Buzzati'nin şu sözleri çoğumuzun duygularını yansıtmıyor mu :
'' Daha çok yol var mıdır? Yoo, şu ilerdeki nehri geçmek, şu yeşil tepeleri aşmak yeterlidir. Belki de varmışızdır bile. Şu ağaçlar, şu kırlar, şu beyaz ev belki de bizim aradığımız şeylerdir. Bir an bunun doğru olduğuna inanıp, orada durmak isteriz. Sonra, kulağımıza ilerde daha iyisinin olduğu çalınır ve tasasız biri biçimde yeniden yola koyuluruz.
İnsan böylelikle umut dolu, kendi yolunda gider durur; günler uzun ve sakindir, güneş yukarıda gökyüzünde parlamakta ve akşam bastığında üzülerek yok olmaya yüz tutmaktadır.
Ama bir noktada, belki de içgüdüsel olarak, insan geri döner ve arkasında bir kapının kapanarak dönüşü olanaksız kıldığını fark eder. İşte o zaman bir şeylerin değişmiş olduğunun ayırtına varırız; güneş eskisi gibi kıpırtısız değildir, hızla hareket etmektedir; ne yazık ki henüz bakmaya bile fırsat bulamadan, onun ufkun ucuna doğru hızla kaydığını, bulutların da gökyüzündeki mavi koylarda hareketsiz durmadığını, birbirlerinin üzerine çıkarak kaçtıklarını, iyice acele ettiklerini görürüz; zamanın geçtiğini ve günü gelince yolun zorunlu son bulacağını anlarız."
-Şükrü Erb
selam,Mehmet Eroğlu'nun olduğu yazma kursuna gittim. Tatar Çölü'nü sonuna kadar okuyamadım. İnşallah siz bitirirsiniz.
YanıtlaSilneredeyse yarısına geldim. bu tarz kitaplar beni sıkmıyor aksine keyifle okuyorum. bakalım sonunda ne olacak :))
SilSevgili Buket,her yazını okuyorum,bana benzemeyendin ve bana benzemeyenleri ancak bilgisayar karşısında takip edebiliyorum...hayatımda hiç yurt dışına çıkamadım,senede birgün köyümüze gitmeyi
YanıtlaSiltatil kabul ettik...istedimi olur yada gerçekten istesen olurdu gibi sözlerin gerçekliği çoktan kayboldu ..evden dışarı çıkamayacak kadar bir maaş bizim, benim beceriksizliğim mi ,kader mi bilemiyorum ama gezebilenlerin yazılarını okuyarak,görsellerine bakarak mutlu olabiliyorum,az ile mutlu
olmaya mecburen alıştık...köye giderken tatar çölünü de bavuluma atmayı umut ediyorum:)
çok teşekkür ederim yazın için. beğenilerek okunduğunu bilmek ayrı bir
Silövünç kaynağı. parasal etken en önemli faktör. ne diyebilirim ki. sanal dünyada paylaşım ve etkileşim küçümsenmiyecek kadar önemli aslında.
bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi ol(a)mayacak...
YanıtlaSilhangi anlamda vbf ??
Silkitabı da not aldım , ama yazdıklarınızı çok haklı görüyorum.Üzülmemek elde değil yin de kendi dünyamızda mutlu olmayı bilmek gerek.
YanıtlaSiltüm bunlara rağmen mutlu olacak şeyler de buluyoruz ya işte insanın ikilemi
SilAhh ahh ki ne ahh. Gerçekten bazen insanın içinden mutlu olmak da gelmiyor veya mutlu olunca, etrafımda onca olan biten kötü şey varken sanki mutlu olduğuma pişman oluyormuşum gibi hissediyorum. Keşke hastalıklar ölümler hiç olmasa. Burada biz bir nebze de olsa uzağız pek çok şeyden, hele internet olmasa haber almasak oradan inziva bile sayılabilir. Böyle olması iyi oluyor. O yüzden bazen dönmekten korkuyorum çünkü oraya her geldiğimde kendimi bir anda kocaman bir kalabalığın içinde büyük bir gürültünün tam ortasında kalmış gibi hissediyorum, afallıyorum, yoruluyorum. Bu yüzden her şeyin içinde yaşamak oldukça zor. Çoğu zaman haber izlemiyorum bazen seçerek okuyorum. Artık hiç korku filmi izlemiyorum, çünkü o zaman hep dünyadaki kötü şeyler düşüyor aklıma üzülüyorum. Keşke şu aldığımız üzücü haberler de hiç yaşanmamış olsaydı, ama hayat böyle bir şey işte, daha çok kıymet bilelim daha çok hayata tutunalım diye mi bilmem ama bazen bana tam ters etki yapıyor. Mutlu olmaya mecburuz aslında, yoksa üzülerek ağlayarak hayat geçmiyor, baksana insanoğlu öyle bir canlı ki en yakınlarının ölümünü bile belli bir süre zarfında sineye çekiyor, devam ediyor, öyle büyük bir güç var içimizde. Ama keşke bu kadar güçlü olmak zorunda olmasaydık.
YanıtlaSilKitabı merak ettim. Hele ki okuyanlar ve okumayanlar ayrımı beni de çok etkiledi. Gelince bir bakayım:)
Keyifli zamanlar diliyorum, mutlu olmayı hak ediyoruz, tüm yaşamayı sevenler gibi...
Sevgilerimle
duygularında yalnız olmadığımı bilmek insana iyi geliyor. yeni bir kitaba başladım, karamsar duygularımı daha bir tetikleyecek gibi. bunu da yazarım yakında. aslında yaz geliyor, mutluluk istemesende kapıda. nasıl bir ikilemdir bu değil mi..
Silyeni bir kitaba başlamak tatar çölü'nü bitirmiş olmak anlamına geliyorsa ve hayatınız kaldığı yerden devam edebiliyorsa hâlâ tatar çölü'nü okumamışlar zümresine dahilsiniz demektir.
Silzira oradaki "okumuş olmak" bambaşka bir şeydir.
ah vnf , tatar çölü dün gece bitti. dün geceden beri de düşünüyorum kaledeki teğmeni. kitabı 20 li belki 30 lu yaşların başlarında okusaydım bu derece etkilenmezdim. beklemenin, ertelemenin , alışkanlıkların kölesi olmamak için savaşır dururuz ama sonuç aynı..
Silbu arada yorumun için teşekkürler..
Buketcim ilk paragraftaki duyguların ve düşüncelerine kalpten katılıyorum zaman zaman aynı şeyleri düşünür bunu bir hayat felsefesi haline getirmeye ve olanla mutlu olmaya çalışırım, insanız tabi bazen aksini düşünüp kendimizi hırpalıyoruz ya neyse...
YanıtlaSilÇok güzel anlatmışsın çok teşekkürler tekrar hatırlattığın için:) yaşama sevincimiz hiç eksilmesin hep artsın canım:))
Victor Hugo'mu söylerdi emin değilim. Zaten tüm savaşımlarımızı rutinlerimizi muhafaza etmek için vermiyoruz mu manasında bir şeyler. Girizgahını anlıyor ve katılıyorum.Sanırım bende bu hafta sonu tatile çıkıyorum ve artık eskisine oranla daha az suçluluk hissediyorum.
YanıtlaSilİyi eğlenceler :)
doğru aslında, alışkanlıklar, rutinler insana güven veriyor. bunlarla sürüp gidiyor
Silömür. belki böyle olması gerekiyor . sana da şimdiden iyi tatiller. huzursuz ruhlara
en iyi ilaç bence yolculuklar..
sevgili Buket,
YanıtlaSilellerine sağlık, çok güzel bir yazı.
"tatar çölü" bir yıldır listemde... zamanını bekliyor...