'' Hayatı gözlerimiz yarı kapalı, kulaklarımız sağır, zihnimiz uykuda yaşıyor olmamız ne tuhaf ! Belki böyle olması iyidir, ancak bu sayede insanlığın büyük bir bölümü hayatı çekilir ve değerli buluyordur. Bununla birlikte yeniden hoş bir uykuya dalmadan önce bir çok şeyi - herşeyi- görüp , işitip anladığınız o bir kaç saniyelik uyanış anlarından birini hiç tanımamış olanımız çok azdır , ''
diyor Conrad son okuduğum kitabında.. Yani Lord Jim ' de.. Conrad çok iyi bir yazar. Biraz ağdalı dili var, sizi alıp denizler ötesi ülkelere, insanlarına , denizcilerin az bilinen dünyasına götürüyor. Çok iyi insana dair gözlemlemeleri var. Yeni bitirdim bu kitabı.. Anlatmamın sebebi bir gün rastlarsanız Conrad'a alın , okuyun istiyorum ..
Conrad erkeklerin dünyasını anlatıyor bize, gemicidir hepsi. Kitabın baş kahramanları Marlow ve Jim 'dir. Karanlığın Yüreği kitabında olduğu gibi burada da anlatıcı olarak Marlow'u seçmiştir Conrad..
Lord jim kitabı, iki temel bölümden oluşuyor: birinci bölüm, lord jim'in başına gelen talihsiz olay ve marlow'a içini dökmesi ve sonrasında bir ticari temsilci olarak çalışırken, yaşadığı o talihsiz olayın sonuçlarından budalalık derecesinde bir gururla kaçındığı zamanlar. ikinci bölüm ise lord jim'in mezara girer gibi patusan denilen küçük bir ülkeye gidişi ve onurunu kendine yeniden ispatladığı bölüm.
'' Gerçekten de olmuş bir olaydan,"kötü niyetli birtanrı tarafından hazırlanmadıysa, şeytanın son derece amaçsız bir işi olmalıydı," (s.147)
dediği bir olaydan esinlenerek yazmış bu kitabı Conrad...
Marlow yine usul usul anlatır olayları dinleyenlere, aynı zamanda bize. Conrad'ın özelliğidir bu . Yazım tekniğidir , mesela karanlığın yüreği'nde "ben" olan anlatıcı, çok sıradan, biraz da ağdalı bir tazla büyük İngiltere'nin tarihteki gemicilerini, tüm dünyaya yelken açan maceraperest ingiliz ruhunu över. sonra marlow sözü alır ve bu cafcaflı lafları, bu gerçeği ve çirkinliği gizleyen yalan sözleri neredeyse keserek, karanlığın yüreğini, ingiltere'nin ve tüm batı uygarlığının çirkin yüzünü görmüş biri olarak anlatmaya başlar. şaşırırız, biz "ben" anlatıcıyı dinliyorduk bambaşka havada. şimdi, "ben" anlatıcı ile birlikte yüzümüzü marlow'a dönüp onu dinlemeye başlarız. bir sürü anlatı katmanı yani.
Diğer Conrad kitapları gibi Lord Jim de çok beğenerek okuduğum bir kitap oldu. Yazımı kitaptan bir paragrafla bitirmek isterim :
"bir insanın yüreğinin derinliklerini anlamaya çalıştığımızda, yıldızların görüntüsünü ve güneşin sıcaklığını paylaştığımız bu varlıkların ne kadar anlaşılmaz, değişken ve belirsiz olduğunu kavrarız. yalnızlık sanki varoluşun mutlak şartıymış gibi, önümüzdeki et ve kemikten ibaret kılıf, elimizi uzattığmız anda gözlerimizin önünde erir, geriye hiçbir gözün izleyemeyeceği, hiçbir elin tutamayacağı hercai, avutulamaz, kaypak bir ruh kalır sadece."
(s.165)
Kitaptan sonra izleyip etkisinde kaldığım bir filmi yazmak istiyorum. Haneke filmlerinden biri olan Kent Üçlemesi' nin ilk filmi olan 1989 yapımı The Seventh Continent / Yedinci Kıta..

The Seventh Continent Michael Haneke’nin 1989 yılında kendisi 47 yaşındayken çektiği ilk sinema filmi. Yani başka bir deyişle bu film Haneke’nin TV’den sinemaya geçiş yaptığı film. Almanya doğumlu Avusturyalı yönetmenin “duygusal buzlaşma” adını verdiği üçlemesinin ilk filmi bu, diğer ikisi ise 92 yılında gelen “Benny’s Video” ve 94′te 71 kısa fragmanla dağınık ve zor bir anlatıma sahip olan “71 Fragments of a Chronology of Chance”. “The Seventh Continent” ise çoğu çevrelerce Haneke’nin en güzel filmi.
Haneke; filmlerini izlerken insana rahatsızlık veren bir yönetmendir. Ancak bunu kan, şiddet gibi klişe ve kolay yöntemlerle yapmaz. Haneke filmlerinde seyirciyi suçlar, seyirciyi izleyici olmaktan çıkarıp konuya dahil eder ve bunu başarır. Hatta gerekirse Funny Games’teki gibi bir oyuncu bize döner izlediklerimizden hoşnut olup olmadığımızı bile sorabilir.
Haneke filmlerinin bir başka özelliği de hiçbir sahnede müzik olmaması. Bu yüzden anlatılmak istenen fazlaca çıplak ve gerçekçi bir şekilde karşımıza seriliyor.

Bugün bir filmi ve bir kitabı kısaca tanıtmak istedim. Yarın gece 4 günlük süpriz bir geziye çıkıyoruz. Dönüşte güzel kareler paylaşacağımı ümit ediyorum. Şimdiden yeni yılınızı kutlarım.
Nice güzel günlere!