19 Kasım 2012 Pazartesi

Güzel Bir Sabah

                                       Sabah kalktığımda güneşli  bir hava ile  karşılaştığımda hemen  dışarı  attım  kendimi.  Nasıl olsa  kış  gelip  uzun  uzun  evde  oturacağız.  Yanıma  sandviç,  kitabım,  makinemi de  alıp  sahile  doğru  koyuldum.  Kafamda  da  dün gece  otobüste okumaya  başladığım bir  kitap  var.  Dün aslında  İstanbul'daydım   günübirlik.  Onu da  başka  bir  sefer  anlatacağım.  İşte   dün gece  Kadıköy'deki  otobüs  şirketinde  saatimin gelmesini  beklerken  Kabalcı  Kitapevini   farkedip  hemen  sevinçle  içeri  girdim. Kitapların  kokusunu  içime  çekerek  büyük bir  mutlulukla  kitaplar  arasında gezdim. Birkaç kitap alıp  otobüse  bindim. 
                                     Otobüste  hemen  başladım  birini  seçip  okumaya.  Bir anda kitabın  dünyasına girmiştim. Okuduğum kitap  Peyami Safa'nın  Bir  Tereddetüdün  Romanı.. Kahramanlarından  Mualla  da  benim  gibi  eline  yeni bir  kitap alıp  okumaya  başlamıştı.  Onun  kitabındaki  kahraman bir  otel  odasında  ölümle  burun  buruna  gelmiş,  acılar içindeydi. Peyami Safa  basit bir olayı bile, örneğin; hasta  olan  bu  kahramanını,   yatağından kalkıp, lavoboya kan kusmasını bile tam dört sayfa yazıyla anlatıyor,  anlattığını okuyana hissettiriyor.
İçerisinde öylesine gerçekçi tasvirler var ki, her detayıyla o anda okunulan mekanın içerisinde buluveriyor insan kendini.  Mualla  bir  türlü  doktora  gidemeyen bu  adam karşısında çaresiz kalıyor, o da bunalıma  giriyordu. Sonraki  sayfalarda  kitabın yazarıyla  karşılaşmaları  vardı.
                                     Ben de  elimde  kitabım bir  masaya  oturdum.  Bir  taraftan  sandviçimi  yiyerek okumaya  başladım . 


 
 
Yazar   şöyle  diyordu :
...''  Hep  karanlıkta  kalan ,  benim için  meçhul   binlerce  okuyucu  arasından  bir tanesinin  daha  yüzü  aydınlandı.  Ben  yazı  yazarken  nereye  ve   kime  göndereceğimi   bilmediğim  adresi  meçhul  bir  mektup  yazar  gibi  oluyorum.  Kim  okuyor,  kim  okuyacak  bunu?   Ve  içinden  ne  cevap  verecek  . Her   ne  olursa  olsun  ben bu  cevabı  asla  öğrenemiyeceğim.  Okuyuculardan  bazıları  mektupla  bu  karanlıkları  yırtmağa  çalışırlar.  Fakat  bu  kadarcığın  ne  ehemmiyeti  var?
 
Bu  satırları  okuyunca  akşama  bloga yazarken  ,  ben  de  böyle  düşünüceğim  diyorum.  Biraz  başımı  kaldırarak etrafa  bakıyorum. Hava  puslu  biraz,  martılar  üzerimde  çığlık  çığlığa,  biraz  ötede ki  ağaca da  kargalar  konmuş.  Yan tarafa  bakıyorum;   yaşlı  bir  amca  yürüyüşe  çıkmış  bu saatte.  Allahım  nasıl  güzel herşey  !
 
 
 
 
 
Yeniden  kitabıma  dönüyorum :
''  Eğer  insanları  evlenmekte   tereddüte  sevkeden  şey  bedbaht  olmak  korkusuysa  ,  ben de böyle  birşey  yoktu ;   çünkü   hiçbir  hareketimin  gayesinden  tam bir  saadet  beklemiyordum.  Hayattan aldığımız  her  zevkin  ona  muadil  bir ızdırapla  ödediğimizi  bildiğim için  hiçibirşeyden  yüzdeyüz  saadet,  ümit   etmiyor  ve  yüzde yüz   felaketten  korkmuyordum.  Bunun  ikisi de  imkansızdır.  Çünkü  ruhi  varlığımız  hazla  kederin  muvazenesine  istinat  eder,  işte  en büyük  adalet  ve  müsavat!  
İnsan,  çektiği  ızdırap  nispetinde  zevk  duyar.  Ne  kadar  acıkırsa  yemekten  ,  ne  kadar yorulursa  dinlenmekten,  ne  kadar  ararsa  bulmaktan  zevk alır..''
 
 
 
 
Bunları  okuyunca  düşünmeye  dalıyorum.  Ne  kadar  doğru,  herşey  tezatlıkta  anlam  buluyor.  Yine  karşımda  bulunan ,  usul  usul  sallanan  teknelere  bakıyorum.  Şimdi  mutluyum  diyorum,  yarın  üzüntü de  olabilir,  herşey  insanlar için..
Kitabımı  alıp  kalkıyorum  ama  kafamın içi  kitapla  dolu.  Akşamı  bekleyeceğim  devam  için.  Peyami  Safa'nın  bu  güzel  romanını şiddetle  tavsiye  ederim...
 
 
              

21 yorum:

  1. Be kadar güzel anlatmışsın Buket ! Kitabı çok merak ettim. Fotoğraflarında çok güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. beğendiğine sevindim didem, sizi de bir rüzgar atsa buralara :))

      Sil
  2. notumu aldım kitabı listeme ekledim :))

    YanıtlaSil
  3. Daha dün gece, "bir proce" için yeniden elime almıştım. Kitap için aynı fikirdeyiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bak merak ettim proceni:))

      Sil
    2. Bir dergi procesi için destek istenmişti de bendenizden :)

      Sil
  4. Güzel kitapmış. Hayatımızda hep tezatlar içinde devam ediyor. Her zaman hayat süpriz derim.. sevgiler.

    YanıtlaSil
  5. merak ettim,ama okuyacak o kadar kitap birikti ki ona sıra yakınlarda gelmez. ömür o kadar kitabı okuyacak kadar uzun mu diye düşünmeden edemiyor insan. kıskandım sizi ben çok güzel gezmişsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. biz de seni andık zaten. uysaydı sen de gelirdin
      adalar gezimize..

      Sil
  6. Kabalcı yayınevine ait iki kitap okumuştum.Michael Ende -momo ve bir de Rafik Schami kitaplarının yayıneviydi yanlış hatırlamıyorsam.Peyami Safa romanının Kabalcı'da olduğunu bilmiyordum ben:(
    Kadıköy'de gözüme çarpmamıştı.bir dahaki gidişimde bakarım:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. doğru söylüyorsun, p.safa'nın kitapları zaten
      kabalcının değil. içeride başka yayınevlerine ait kitaplarda
      vardı. sonra hepsiburda.com a baktım, fiyatlar yarı yarıya.
      aslında internetten en karlı. ama kitapçıya girince de almadan edemiyor insan..

      Sil
  7. Öyle güzel anlatmışsın ki sanki yanıbaşında oturuyordum:))teşekkürler arkadaşım...Güzel yüreğin güzelliklerle yaşasın!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler natalicim,
      önceki yazımda sorduğun soruyu yanıtlayayım. kitabın adı ''hayatın kaynağı''..

      Sil
    2. Teşekkürler, kitap adı için:)

      Sil
  8. İnsan, çektiği ızdırap nispetinde zevk duyar. Ne kadar acıkırsa yemekten , ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan zevk alır..'' bu söz beni bir basamak yukarı taşıdı :)

    YanıtlaSil
  9. Peyami Safa hiç okumadım Buket’cim, alıntılar bile ne kadar etkileyici insanı düşündürtüyor ve iz bırakıyor okuduktan sonra. İlk alıntıyı okurken benim de aklıma yazdığımız postlar geldi, karanlığa uçurulan bir fener gibi yazıyoruz okuyuculardan gelen sözler kadar ulaştığımızı düşünüyoruz, belki çok daha uzağa gidiyor sesimiz. Bunu hiçbir zaman tam olarak bilemiyor oluşumuz Peyami Safa ile aynı noktada buluşturmuyor mu bizi? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. peyami safa lisedeyken 'mahşer' ini okumuştum. o da aklımda kalmamış. ama çok beğendim , diğer kitaplarını da alacağım.

      Sil
  10. hımmmm okurum.
    arada senin iki paragrafın ne güzeldi, çevreyi fark edip mutlu olduğun.
    bugünkü yazımla aynı tema.
    :)

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...