13 Kasım 2012 Salı

Rodin, Camille ve Roark

                             Geçenlerde  Google  kendini  Rodin ile değiştirdiğini  görünce ben de  birşeyler  yazayım  dedim. Bildiğiniz  gibi  Rodin  Fransa'nın  yetiştirdiği  ünlü  bir heykeltraştır.  Bugün 172  yaşında.  Rodin  deyince  aklımıza  ilk  ''düşünen  adam ''  heykeli  geliyor.  Paris'te bulunan Rodin Müzesi`nde sergilenen Düşünen Adam heykeli, bronz ve mermer karışımından üretilmiş olup, sıklıkla felsefi düşünceyi anlatan bir simge olarak kullanılmaktadır.
Küçük boyutta ilk alçı dökümü 1880 yılında yapıldı. Büyük boyuttaki ilk haline bronz döküm olarak 1902 yılında başlayan Rodin, bunu 1904 yılında tamamladı. Son halini alması 1906'yı bulan Düşünen Adam, 1922 yılında o dönemde otel olan Rodin Müzesi'ne taşındı.



                                           BUGÜN RODİN'İN DOĞUM GÜNÜ



              Bu heykelleri nasıl yapıyorsun  diye  soranlara ;

          “Taşın fazlasını atıyorum, geriye heykel kalıyor ,  diyor.

Rodin  bir çok  sanatçı  gibi  insan üstü  bir  insan.  Rodin  denince  aklıma  gelen  diğer isim  Camille  Claudel..  O  da  hırslı,  yetenekli,  sıradışı  bir  sanatçı.  Küçük  yaşta  çamurla  buluşup büyüdüğünde  Rodin'in  atölyesinde  yeteneğini  pekiştiren  Camille.  Asi  ve aklına  geleni yapan,  yontan bir  sanatçı.  Sakuntula   adlı  eserinde  bir  erkeğin  heykelini  bir  kadının  önünde  diz  çökmüş  şekilde  yontacak  kadar  cesur.
           İkisini  bir  kitapta  birleştiren  Anne Delbee'nin  "Bir Kadın"  adlı biyografik romanını  unutmamak  lazım. 

                                            

              Kİtabı  gibi o  güzel  filmide  unutmamak  lazım.  Claudel’in yaşamını anlatan 1988 yapımı film, 2 Oscar dışında 1989’da (en iyi film ve en iyi kadın oyuncu ödülleri de dâhil olmak üzere) beş tane César Ödülü ve aynı yıl Berlin Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü de aldı. Bruno Nuytten tarafından yönetilen ve başrollerini Isabelle Adjani ile Gérard Depardieu’nün oynadığı film, Camille Claudel’in göze çarpmayan yaşamını sinema diliyle gün ışığına çıkardı. Filme konu olan romanı Camille’in erkek kardeşinin ikinci kuşak torunu Reine-Marie Paris kaleme almış.
            Google  Rodin'i  logo  yapınca  neler aklıma  geldi işte.  Devamı  var.. Geçen hafta  Hayalkahvem den  aldığım  kitaplardan  Ahmet  Cemal'in  Giderayak   adlı  deneme  kitabını  okuyorum  şu  sıralar.  İçinde   uzun  süre  önce  okuduğum  Ayn Rand ' ın   Hayatın  Kaynağı  kitabından  bahsettğini  gördüm.  Bu  kitapta  ,  sıradışı  ve  gerçek  anlamda yaratıcı  bir  mimarın, Howard Roark' un sürünün  dışında  var olma savaşını anlatıyor.  Roman  ,  Roark' un  ' modernist'  diye nitelendirilen  mimarlık anlayışı nedeniyle , Stanford Teknoloji  Enstitüsü  Mimarlık  Fakültesi nden  atılmasıyla başlar. Oysa  Howard  Roark  ,  hiçbir  izm 'in insanı  değildir.  Bu  durum romanın  başında  Roark'un kovuluşundan sonra  odasında kendi çizimlerine baktığı sırada şu satırlarda yansımıştır :
                 '' Bir  tek  ayrıntı  bile  herhangi  bir üslubun emri değildi.  Binalar  klasik  olmadığı  gibi  , Gotik te  değildi. Rönesanas  da  değildi.  Howard Roark 'tu  onlar  sadece...''
                 Howard  Roark  şöyle  der  başka  bir  yerde  :
                 ''   İfade..  ama  neyin  ifadesi  ?   Her  biçimin  kendi  ayrı  anlamı  vardır.  Her  insan  kendi anlamaını , biçimini  ve  amacını  yaratır.  Başkalarının  neler  yaptığı neden  bu  kadar  önemli  oluyor?  Sırf  kendinizin  değil  diye neden  kutsal  sayılıyor?  Neden  sizin  dışınızdaki  herkes  haklı  oluyor dabir tek  siz  olamaıyorsunuz?  Neden  başkalarının  sayısı  ,  gerçeğin  yerini  alabiliyor ? Gerçek  neden yalnızca  aritmetik meselesi  oluyor?  Neden herşey eğilip  bükülüp  mantık dışına  çıkarılarak  başka  şeylere uydurulmaya  çalışılyor..  En  iyi  demek ,  bir  standartlar  meselesi  demek. Ben  kendi  standartlarımı  koyarım. Bana  hiçbirşey  miras  kalmış değil. Belki  bir geleneğin  başlangıç  noktasında duruyor  olabilirim. ''

                Bugün  sanat  dünyasında  gerçek iki kişiye değdim  biraz.  Buradan  bir kitap  kahramanıyla  bağlantı  kurdum.  Amacım  yoktu,  yalnızca  bugünlerde  bana rastlayıp kafamı biraz  kurcalayanları  paylaşmaktı  niyetim..












                              














7 yorum:

  1. Camile Claudel en sevdiğim kitaplardan biridir, filmini de bir kaç kez izledim, muhteşemdir:)Aşk ve rekabet dolu, sonu trajik hayatlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayn rand ın kitabını da öneririm. ben de ilk kez
      sinan çetin den duymuştum bu kitabı. her sanatseverin okuması
      lazım diyordu..

      Sil
    2. Buketcim Ayn Rand'ın hangi kitabı? :)

      Sil
  2. bu tür yazılar aklındaki parça parça duranları bir araya topluyor güzel bir platform oluşturuyor.. ben çocukken ve daha büyük yaşlarımda ders çalışırken böyle bir yöntem uygulrdım.. zavallı annemi o uygun değilse.. ayımı ya da bir yastığı oturtup onlara öğrendiklerimi anlatırdım ki.. bilgi bütünleşsin..=)..
    yazılarda da bunu seviyorum..
    çok güzel bir derleme olmuş..
    camille claudel içimi eriten bir kadın.. hep rodin'in onun zayıflığından faydalandığını düşünürüm.. roarke da ne kadar güzel dile getirmiş.. sanatta ya da yaşamda farklı olmanın ve buna karşı çıkılmasının getirdiği dip dalgalarını ..
    çok keyifle okudum yazıyı..

    sevgilerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. beğendiğine sevindim :)
      rodin ve camille için düşündüklerine katılıyorum. zavallı kadın
      onun yüzünden needeyse çıldırmış..

      Sil
  3. kitabı çok severek okumuştum. filmi çok net hatırlayamadım... Camille, utrillo'nunda annesiydi sanırım, annem söylemişti..

    YanıtlaSil
  4. Rodin’in heykellerini D’Orsay’de büyük hayranlıkla incelemiştik. Detayların muhteşemliği karşısında insan kala kalıyor. Camille C.’i ilk kez duyuyorum ve okunacaklar listeme eklendi bile :)

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...