8 Aralık 2011 Perşembe

Gün Bitti Ağaçta Neş'e Söndü

                                                  

                                                      ağaç anlatabilir kendini yağmura,
                                                      hiç değilse fısıldayabilir-bunu biliyorum.
                                                      kuş nasıl tarif edecek; konsa yeryüzünde av,
                                                      uçsa bir ömür boynunda vebal.
                                                      ve kimim ben, düşe kalka dolaşan
                                                      yorgun ruh, dolaşık gönül, som gurur?
                                                      ve kim, beni omzumdan öpüp o siyah
                                                      yolculuğa çağırır?.....

                                                                                            Birhan  Keskin







                          Kendi çizgilerinin içinde uyuyakalmış gibi görünen ağaçların uzaklığına, insanların hayalgücünü harekete geçiren kıpırtıların yokluğuna ve bu yoklukla birlikte ortalıkta dolaşan sessizliğin oraya buraya takıldıkça yırtılıp parçalanan gevşekliğine bakılırsa, orman da tıpkı benim gibi, bu noktada oyalanıyordu sanki." (s.84)

                                                                                              Hasan Ali Toptaş - Bin Hüzünlü Haz










BİR ARDIÇ KUŞU AKASYA AĞACINDA
O yaz,
bol bol roman okudum,
denize girdim kimsesiz kumsallarda;
rüzgârların, balıkların adlarını öğrendim.
Nice cümlelerin altlarını çizdim
kırmızı kalemimle.
Örneğin,“Asker dolu bir tren tarihi değiştirebilir.”
Sonra gene aynı kitaptan,
“Bir ardıçkuşu şakımaya başladı akasya ağacında.”
Geceleri,
sararan otların üzerine uzanıp
bir açıkhava sineması seyrettim
gökteki yıldızlardan
ve altını çizdiğim cümlelerle konuşturdum onları.
uzaktan bir çağlayanın sesi karışıyordu
yıldızların mırıltılarına.
Gene de duyabiliyordum Adil Nuşiran’ın huzurunda
hayat denilen bu acılar denizinde
en acımasız dalganın ne olduğu konusunu tartışan
üç bilge kişiyi.
Odama çekilip yatmadan önce,
tarihi değiştirebilecek asker dolu o treninhızla geçtiğini duydum,
sonra da
akasya ağacında şakımaya başlayan ardıçkuşunu.
Karşıda Midilli,
denizin ötesinde, sessiz.
Bu sessizlik sanki
o sevdalı kadının
bin kulaklı geceye fırlattığı çığlık
binlerce yıl önce

Cevat ÇAPAN


                                                
                                                                                                             başlık : Ahmet Haşim

5 yorum:

  1. Oh, Buket.. Henüz eve girdim. Bazı dizeler kederli görünse bile, kederli his verenlere hiiiç aldırmadım. Ağaçların ve görmek istediğim dizelerin güzelliğine daldım. Bir baktım ormandaydım:))

    Harikulade hepsi. Yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Buket,
    Dizeler de alıntı metin de nefis! Doyamadım okumaya. Kendi kendime edebiyat gibisi yok dedim bir kez daha! Yazmadan edemedim.
    Sevgiler:)

    YanıtlaSil
  3. hayal kahvem, işte kederli dizelerde bana çok güzel gözüküyor. aramızdaki fark bu işte.senin gibi olmak isterdim..

    YanıtlaSil
  4. teşekkürler alkım, okuyupta düşüncelerini paylaşmana. bence de edebiyat gibisi yok..

    YanıtlaSil
  5. Cevat Çapan’ın şiirindeki gibi geçirmek istiyorum günlerimi. Bol bol kitap okumak, denize girmek ve rüzgarı dinlemek… Okumak bile huzur verdi canım bana, seçilen dizeler de görseller de müthiş, ellerine sağlık.

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...