6 Nisan 2022 Çarşamba

Sezai Karakoç Okuma Saati *

                        Enis Batur'un Pervasız Pertavsız kitabını okurken geldiğim bölümde Sezai Karakoç'la ilgili yazıya rastlayınca aylar öncesi aklıma geldi. Çünkü kıymetli yazar, şairimiz kasım ayında vefat etmişti hatırlarsanız. Ülkemizden bir yıldız kayıp gidince o ay olmasa da , gelen ayda vefat eden hakkında bir çok şey yazılır çizilir. Özellikle dergiler o ayın konusu olarak bu dünyadan göçüp giden sanatçıları seçerler. 

Özellikle dikkat ettim, Sezai Karakoç'u siyasi ve dünya görüşüne yakın medya dergileri yer verdiler. Ama belli başlı büyük dergilerden ses çıkmadı, içinde ki yazarlarından da değinen fazla olmadı. O ay dergiye tema olarak ısıtıp ısıtıp önümüze sürdükleri Dali, Kafka vb. yazıları devam etti. 

Acaba bu durumu kafaya takan ben miyim yalnızca diye düşünmedim değil. Çünkü bizden olan, kıymetli ve gerçek sanatçılara vefa, ölümünde bile görüş farklılıkları süzgecine takılıp kalmıştı. Çok çok kızdığım bir konu bu, sanat, bilim vb. bir çok konu da ortak değerlerimizde bile ayrışmamız, sahip çıkmamamız.


                            Dün Enis Batur okurken şu paragrafa rastlayınca gerçekten de doğru analiz yapanlar da var bu ülke dedim. Şimdi okuyalım;

             '' Yirmi yıl olmuş, edebiyat dünyamızda iki ''cephe'' nin biribirine sağır kalışını eleştiren yazılar kaleme almıştım peşpeşe. Şüphesiz, o dönemde de bu ayrışmaya yüz sürmeyen iki avuç has şair, yazar vardı, şimdi de olduğunu gözlemliyoruz; ama önyargılar , dünya görüşü ya da hayat anlayışı farklılıklarının körüklediği kafa çevirişler okur çoğunluğunu hep etkiledi, sonunda kaybedenlerin kendilerinden başkası olmadığını bile algılayamadığı insanlar. Bu körelme, gün geldi, ait sayıldıkları ''cephe'' lere bakışlarını da miyoplaştırdı kaldı ki: Görmemeye alışmışlardı. 

               Kimi ilgilendirir bilemem ama , anımsatmak isterim. Benim Sezai Karakoç'la ortak yönüm çok fazla olmasa gerektirir - aynı kuşaktan değiliz, dünyagörüşümüz ve hayat anlayışımız neredeyse iki ayrı uçtadır; onun yeri cennetse benimkisi  besbelli cehennemdir, konumuz burada şiir olduğuna göre; Gün Doğmadan'ı okumadan , ince eleyip sık dokunmadan olmaz derim.''

                   Büyük üstadı rahmetle anarken Enis Batur'un da işaret ettiği bu muazzam şiirle bitirelim .


                                ŞEHZADEBAŞINDA GÜN DOĞMADAN
Yerleşecek yer aramak
Camiinin avlusunda
Soğuk bir taşa oturmak
Gün doğmadan şehzadebaşında
Başı avuçlara almak
Kuşların kanatlarını toplamak
Gecenın çatı katından
Gün doğmadan şehzadebaşında
Yoldan geçen birkaç çocuk
Kubbeyi tutan aydınlık
Mezarlarda yeni sesler
Gün doğmadan şehzadebaşında
Lale gibi çeşmeleri
Menekşeden sebilleri
Türbeleri bir şelale
Gün doğmadan şehzadebaşında
Külahıyla yunus Emre
Sarığıyla Akşemseddin
Kavuğuyla Mimarsinan
Gün doğmadan şehzadebaşında
Tek başına veli ağaç
Dallarıyla taşır göğü
Köklerine bağlı Toprak
Gün doğmadan şehzadebaşında
Kafdağından daha yüksek
Çin Seddinden daha uzun
İçimizde med ve cezir
Gün doğmadan şehzadebaşında
Gün doğmadan şehzadeler
Ellerinde meşaleler
Şehzadebaşını gezerler
Gün doğmadan şehzadebaşında
Cin Halkından kafıleler
Katır sırtında geçerler
Kıra kıra kemanları
Gün doğmadan şehzadebaşında
Kızaran ufka selam
Süleymaniyeden beyazıttan
mutlaka olmak isterim
Gün doğmadan şehzadebaşında
Gün de doğar gün de doğar
Bir gün mutlaka gün doğar
Gün doğmadan neler doğar
Gün doğmadan şehzadebaşında

Fotoğraf ve şiiri buradan aldım
* Pervasız Pertavsız  - Enis Batur












9 yorum:

  1. Bir kitabını seslendirince tanıdığım yazardır. Yarım sayfalık cümleler kurmuştu o kitabında :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok fazla bilinmeyen, belli çevrelerle sahip çıkılmış, gereken önemi veremediğimiz kıymetli yazarlarımızdan biri. kolay da değildir onu anlamak..

      Sil
  2. Şairin "Anneler ve Çocuklar" şiirini podcastte seslendirmiştim öldükten 1 gün sonra. O şiiri beni çok etkiler. Rahmet olsun canına.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aa daha gelmedim oraya, en gerilerden başladığımdan. merakla
      ilerleyeceğim.

      Sil
  3. Bu da Türk Edebiyatı'nda söz sahibi olanların ve köşe başlarını tutanların büyük utancı... Faşizmi orada bile hortlatıp yeşertmiş, yaşatmışlar. Ama kendilerine hiç de toz kondurduklarını görmedim. Bu bağlamda Enis Batur'u takdir etmek gerek. Ucunda şucu bucu ilan edilip aforoz edilmek de varken, suya sabuna dokunabilmiş. Kalemi cesur, vefalı, sağduyulu, kalbi de aklı da selim yazar-şairlerimiz artar dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazının devamını okumalısın. Editörlerinden yasak yemiş, sen kendi işine bak
      denmiş, ama hakkını vermiş insanların. Dediğin gibi böyle sanatçıların artması dileğiyle.

      Sil
  4. Bize ne olduysa bu eli kalem tutanların, ötekini öcü ilan etmesinden oldu zaten. Okur yazar takımı aydın olmalı, farklı bakış açılarına açık olmalı ya hani. Her şeyden daha önce en temel vasfı bu olmalı ya hani. Malesef koca bir yalan. Onca okuduğumuz neremize gider bilmem. Hala at gözlüğü, hala oryantalist bakış açısıyla "gavur" kıymetli biz tüü kaka.
    Bizim aydınımız en çok kendi kültürüne karanlık bence.
    Ayrıca özgür dünya görüşü, fikir ve ifadeler hür bir şekilde dile getirilsin, başka pencereler açılsın, deriz ama çoğu kere bunu en çok diyenler, önlerindeki pencere hariç diğer tüm pencere kapı ne varsa kapatmaya meyyal insanlar, çok üzücü çok.

    YanıtlaSil
  5. Keşke herkes Sezai Karakoç gibi yaşayabilse, ondan ders alabilse. Dünya hayatı geçip gidecek, bunu idrak etmek çok mu zor. Kötü zamanlardayız, ahireti ölümü düşünen bir avuç insan kaldı belki. Özümüzü kim kaybettirdi bize? :/

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...