22 Nisan 2022 Cuma

Merhaba Cuma

                 Bu ay ki Sabit Fikir dergisinde yazan , okumayı dört gözle beklediğim Orkun Galolar  Ters Karga köşesinde şöyle başlamış yazısına;

'' Sıkıldım, sıkılırım, sıkılıyorum. Ne çok duyuyoruz bu kelimeleri farkında mısınız? Yapacak şeyler bulma konusunda çoğu kez yetersiz kalıyoruz tamam da günü geçirmek gayesiyle bir ömür geçer mi?

Şimdi bir çocuk sıkılınca önüne bir tablet ya da telefon konuyor ya eskiden kendi oyununu kendin yaratırdın. Mandallardan oyun kurar, sandalyeleri ters çevirip üzerine binerek araba yapardın. Şimdi daha çok şey var ama amaçsız kalmış gibiyiz. 

İşe, okula, kahveye git gel, zamanı doldur. Hafta sonu dışarı çık, yaz tatilini planla, bir hafta tatil ancak yap. İşinle yat kalk, öğrenciysen sürekli ders çalış ama hiç kitap okuma! Bir sürü şeyle ilgilen ama ortada hiç bir şey olmasın. Ne çağ ama!

Hedeflerimizi kaybetmiş gibi değil miyiz? Daha doğrusu bir hedefimiz var mı? Hedefi olmayan insanın canının sıkılmasından daha doğal ne olabilir ki? ''



Günlerim yağmurlu ve soğuk havaya hatta ramazana endeksli oldukça yavaş geçiyor. Sahurla bölünen uykular, gün içi açlık, susuzlukla zorlaşan iş saatleri, bir an önce eve gitme hayallerim ve sonrasında iftara kadar yemek, temizlik vb. rutin işler devam edip gidiyor işte. 
Geçen haftalar da nisana yakışır günler yaşadık. Bir kez öğrencilerle okula yakın bir bahçeye gittik.


                  Onca kar, soğuktan sonra biraz güneşin çıkmasıyla tomurcuklar patladı, her yeri çiçekler sardı. Doğanın uyanışı meğer bir an da oluyormuş. Her sene tekrarlansa da bu döngü, hiç bıktırmıyor, hep merak ettiriyor ve yaşam enerjisi veriyor.
  Sevgili Peygamberimiz 'zikreden dile, şükreden kalbe ' sahip olmayı dilemiş. Dünyanın bunca kötü haline rağmen içinde  olduğum binlerce nimete hayranlık ve şükürle bakabildiğim için şanslı buluyorum kendimi. Ama bir de şöyle bir şey varmış; Tasavvuf ehli,  şükür nimeti değil,onu sana nasibedene görmektir diyor.  Sonra da şöyle ekliyormuş;
''Avam yenecek, içilecek, giyilecek şeylere şükreder, havas kalbe gelen feyze şükreder.''



Nisan ayında ki bir haftalık ara tatilden dönünce sınıfımızda ki tohumlarımıza geri döndük. Bahar uyanışını yakından gözlemlemek , çocukların soruları ve merakları, bitkilere bakım da çok heveslim olmaları ne güzel ..


Ara tatilde bisiklet sezonunu açtım. Durgun bir gün sahilde gezintiye çıktım tek başına. Uzun uzun denize yakın bankta oturdum. Bir kez daha şükrettim böylesine güzel bir kasaba da yaşadığım için. Denizin olması hayatımızda ne de büyük bir ayrıcalık.


                 Deniz çekilmiş olunca tüm güzel taşlar ortaya çıkmıştı. Marmara Denizinin çevresinde çok güzel taşlar yoktur aslında ama yine de işe yarayacakları bulup eve taşıyorum. Geçen sene bahçe duvarına taşları yapıştırmıştım. Bu sene de devam etmeye karar verdim. Bu işin en zor yanı duvara yapışabilecek türde taşları bulmak ve eve taşımak.


Bahçemi artık yaz sezonuna hazırlama zamanı gelmişti. Kıştan çıkan bahçeyi temizlemek, budama yapmak, toprağı bellemek, en sonda da baştan aşağı süpürüp temizlemek oldukça zor bir iş. Bunun için yardım  alarak tüm gün bahçe de çalıştım. Ama sonuçta çok mutlu oldum.


                     Kaktüslerimin bazılarının saksılarını değiştirdim. Tüm kış kar altında kalan kaktüslere bir şey olmuyor arkadaşlar. Hatta kaktüsler ev içinde yaşamayı hiç sevmez, açık havada bir arada olmayı çok severler.


Neredeyse iki haftadır elimde olana bu kitabı bitirdim nihayet. 



                     Cuma günleri bizim pazarımız. Aslında yaz tatilinde pazara gitmeyi çok seviyorum. Çünkü saat 9 gibi uyanır uyanmaz pazar arabamı alır hemen giderim. Dönüşte çayımı demler, pazardan aldığım tazecik sebzeler ile uzun uzun kahvaltı yaparım. 
Çalışırken bu imkansız tabi ki, okul çıkışı gidiyorum mecburen . Öyle kalabalık oluyor ki . 


              Dedemiz geçen sene entübe olup aylarca hastane de yatmıştı biliyorsunuz. Şükür şimdi ayakta ve kendi işini görüyor. Kayınvalidemin bile işini görüyor. Ama yaşlılık öyle zor bir şey ki. Yıllarca hayatını adadığın çoluk çocuğun bile yanında olmuyor ve bu dünya da tek başına kalıyorsun. Evlenmeyip yalnız yaşlanan insanların durumu daha vahim bence. Karı koca yaşlanmanın bile ne büyük bir nimet olduğunu onlar sayesinde görüyorum. Haa anlaşmazlıklar devam etmiyor mu, ediyor ama bir evde yapayalnız oturmaktansa bir can dostunun olması en iyisi.
Fırsat buldukça onlara ziyarete gidiyoruz. Ve şu bir gerçek ki, kadınlar aileyi birleştiriyor, düzenliyor. Eşimi kendi anne babasına karşı görevlerinde devamlı tetikte tutan benim.

Hayat olduğu gibi akıyor , biz yetişemiyoruz hissindeyiz belki ama geçen günlerde okuduğum Gökhan Özcan yazısında ne kadar doğru diyor ;

''Zihinsel olarak bir akış içinde olmamız bizi diri tutacaktır. Hayat, her şey bir tek anın içinde olup bitiyor olsa da bize verdiği his bakımından akan bir şey... İnsanın da hayatın ritminden kopmaması ve hayatın içinde kalması için o akışla uyumlu olması gerekiyor. Bu akışın bir bilinçsiz bir kapılmaya, bir sürüklenmeye dönüşmemesi şartıyla elbette... Her an yeni şeyler getiriyor bize, temel hayat bilgisini kaybetmeden her insan da yeni bir insan olmaya, kendini yenilemeye, daha doğru bir deyişle kendini tazelemeye açık olmalı. Kimliğini, hissiyatını, inançlarını, zamanın her an tazelenen imtihanıyla sınayabilecek cesareti gösterebilmeli. Aksi halde, bu imtihan kaybediliyor, kişilik ve zihniyet statikleşiyor, insan bir noktada takılıp kalıyor. ''
            


Bir hafta daha biterken yarın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı . Dünya da ki en güzel bayramlardan biri. Ulu önderimiz Atatürk'ün çocuklara ve Türk milletine verdiği bu bayramı bu sene de coşkuyla, minnetle kutlayalım, bayraklarımızı asalım .
Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı Kutlu Olsun!






































20 yorum:

  1. negüzel bir paylaşım olmuş yine dolu dolu içten insana mutluluk ve huzur aşılayan bir sayfanız var bayılıyorum...Güzel keyifli huzurlu bir haftasonu olmasını diliyorum size ve ailenize kucak dolusu sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim böyle güzel sözlerine. Yaşananlar güzel olunca
      paylaşımlarda da bahar açıyor. Allah bu günlerimizi aratmasın. Ben de
      güzel bir hafta diliyorum.

      Sil
  2. Bizim pazar da Cuma günü. :) Bundan sonra pazarların en sevdiğim, bolluklu mevsimi başlıyor artık, rengârek, çeşit çeşit olacak bir süre. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim cuma ve salı var. Ama cuma pazarı hemen evime yakın başlıyor. Dediğim
      gibi tatilde olduğum zamanlar pazara gitmeye bayılıyorum. Fazla insan olmadan ve yaz
      sıcağı başlamadan gidip rahat rahat gezmeyi, tanıdığım pazarcılarla sohbet etmeyi
      çok seviyorum. Hele şimdi en cümbüşlü zamanı başlyor. Ne ararsan buluyorsun.
      sonra eve gelip çayı demleyip aldığım yeşillikleri, peyniri ve yeşil zeytini çıkarıp balkona kahvaltı sofrasını kuruyorum. Gelene gidene bakarak
      çayımı içmenin keyfi hiç bir şey de yok :)

      Sil
  3. Bu çocuklara ve yaptıklarınıza baktıkça, binlerce lira verilip “organik” yedirilen, “bahçeye çıkan” anaokullarına giden çocukların ailelerine gülesim geliyor Buket :) En kaliteli eğitimi köy çocukları alıyor, büyükşehir çocukları değil <3 Sayende tabii ki!
    Sıkılma konusuna gelince. Bizim nesil sıkıldım diyemezdi çünkü sıkı can iyidir kolay çıkmaz der yollarlardı bizi yerimize. Aslında şimdiki nesil de demez ama çok fazla elektronik kirliliği var ortada ve ailelerin işine geliyor çocuğu bir alete kitleyip onunla ilgilenmek yerine onlar da ellerindeki aletle ilgilenmeyi tercih ediyorlar. Sanırım hayata bakışımız değişti dediğin gibi, yaşamak yerine göstermek öne çıktı, olmak ya da olmamak değil artık mesele olmak ya da sahip olmak sanki :/
    Bu bloğu ve bunun gibi mütevazi yaşamı güzel gösteren, insana “istendiğinde her coğrafyada yapılabiliyormuş işte!” dedirten blogları okumayı çok seviyorum çünkü umutsunuz! Çok öpüyorum, Allah kabul etsin bu arada neredeyse sonuna yaklaştık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şehirde ki anasınıfları bir devlat okulunun yani ilkokulun bünyesinde genelde. Mesela bizim buradakileri düşünüyorum kaç tane anasınıfı var ama çoğunun kendine ait oyun parkı bile yok. Benim daha önce çalıştığım okul kasabanın en büyük ilköğretimiydi. 800 öğrenci vardı. Anasınıfları zaten 100 civarıydı. Okulun büyük bir bahçesi var ama anasınıfı çocuklarının çıkabileceği bir oyun parkı yoktu. Hep sınıftaydık tüm gün. Ben zaten sevmiyorum bu kadar beton içinde yaşamayı.
      nne yaptım ettim yakın bir köye çıkardım tayinimi. Hayal ettiklerime de
      kavuştum. Etrafımızda doğa ve çiftlik hayvanları çok fazla. ama yine de
      köy çocuğu da olsa velilerde soğuk hava fobisi var ve bu sizi hep engelliyor.
      hocam bugün hava çok soğuk dışarı çıkmayın, hocam bugün rüzgarlı aman çıkmayın diyen veliler çok. çocuk hastalansa senden biliyorlar. veli klasik aymı
      sonuçta. ben de baharı bekliyorum daha çok :)

      Sil
  4. Buketciğim şükür ettiğin kadar var, gerçekten güzel bir yerde yaşıyorsun ama bunun farkındasın asıl mutluluk bu :)
    Duvara yapıştırdığın taşları da bir gün fotoğrafla bizlere, merak ettim.
    Çocuklara toprağı ve toprağa tohum verip ürün almayı öğrettiğin için teşekkür ederim, zira önümüzdeki yıllarda en gerekecek hayat dersini veriyorsun onlara <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duvarımı instagramda paylaştım, sen instagramda var mısın bu arada
      bak bilmiyorum. ama bu cuma yazısında paylaşacağım kısmetse. bloglara
      sık giremiyorum bak bu yorumlara bile yeni bakıyorum. kusura bakma momentos.

      Sil
    2. Buketciğim,
      Radyo Momentos'da, "blog dünyasında bu hafta" isimli yeni bir yayına başladım bugün. Her perşembe yayınlanacak. Bugünkü ilk programda seni de konuk ettim. Linki ekliyorum :)
      https://open.spotify.com/episode/39cuV0r7nxhn4cjtMqtW9y

      Sil
    3. AA GERÇEKTEN Mİ? HEM DE İLK KONUK! ÇOK MUTLU OLDUM:)

      Sil
  5. liv & ingmar (2012) belgeselini kaçırma o zaman :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. izlemez miyim o belgeseli, ilk çıkınca çok sevinmiştim.

      Sil
  6. Neden erkekler böyle? Evet, evlilik sonrası veya belli bir yaştan sonra anne ve baba ile daha doğrusu evle çoğu iletişimi koparıyor. Kendi egolarıyla dış dünyaya daha çok zaman ayırıyorlar. Evlilikle beraber eğer karısı iyi niyetle hassassa anne babaya yönlendiriliyor ve tabii yapması gerekenler hep hatırlatılıyor. Ola ki, karısı bu hassasiyeti taşımıyorsa hepten anne babadan uzaklaşıyor ve malesef hep suçlu karıları!! Galiba anne babalar durup evlatlarına bakmalı bu durumda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eşlerden erkek olanların tutumu ne yazık ki karılarına endeksli bence de. evlatları onca büyüt , yetiştir sonra da ortadan kaybolsunlar. çok empati yapıyorum ve
      ona göre davranıyorum bende.

      Sil
  7. bisiklet taşlar çilek hayat ne güzeel :)

    YanıtlaSil
  8. Sabit Fikir dergisini çok severim epeydir almadığımı farkettim yazı da ayrıca güzel, kesinlikle katılıyorum hayatın akışına katılmazsa insan orada sorun başlıyor. Bizzat gözlemledim, bahar ne güzel gelmiş hem köye hemde bahçeye, bisiklet binmeyi özledim Çınar'ın yeni bisikletine ayaklarım yetişmiyor öylede sürülür tabi ama benim gibi 40ında öğrenince illaki isteyince ayağım yere değsin istiyorsun :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dergiye aboneydim ama bitti şimdi de ara ara alıyorum. çok nitelikli
      bir dergi değil mi? arada başka dergilerde deniyorum. Bisiklete de inan o günden başka binemedim. oruçlu olunca sürerken çok susuyorum, ben de riske atmayayım diyorum. şu bayramda geçince kısmetse devamlı binme isteğim var, bakalım..

      Sil

Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...