10 Ağustos 2021 Salı

Zemheride Güller Açsın, Ağustos'ta Karlar Yağsın *

                             Haftalardır süren aşırı sıcaklar sonu biraz serinleyen havayla mutluluğuma diyecek yok. Cumartesi sabahı ezana yakın gök gürültüsü başlayınca hemen kalkıp pencereyi açtım. Hiç korkmam sesinden, şimşeklerden. Çok severim böyle havaları. Yağmur çok yağmadı ama iki gün bizim için ferah ve serin geçti bir nebze. Cumartesi ara sıra yağan yağmur eşliğinde bisiklet sürdük. Hatta ilk çıktığımızda öyle bir sağnağa yakalandık ki. Kendimizi bir ev girişine atıp yağmurun dinmesini bekledik. 

                       Pazar günü biraz yürüdüm. Yağmur yoktu ama hava oldukça bulutluydu. Eve döner dönmez bir filmi tekrar seyretmeyi aklıma düşürdüm. Böyle huylarım vardır; bazı zamanlara, mevsimlere ait filmlerim, yönetmenlerim vardır. Mesela Bergman kış yaklaşırken tekrar tekrar seyrettiğim yönetmendir. Yağmur yağarken Cherbourg Şemsiyeleri filmi seyredilmelidir. 60'lı yılların Paris'inde bir aşk hikayesidir aslında farklı bir hikayesi de yoktur. Yağmurlu ve gri günlerin inadına o şemsiyeler rengarenktir. Tekrar internetten bularak serin balkonumda izlemeye başladım. Açılış sahnesinde oradan oraya koşturan renkli şemsiyelerle içim nasıl mutluluk doldu anlatamam. Filmde Catherine Deneuve annesiyle birlikte şemsiye satan bir dükkan işletir. Şemsiyeli insanlar aynı başlangıçta ki gibi film boyunca gezinip durur. Bir taraftan da şarkılar etrafta uçuşur durur. Hatta bu film için Denevue'nun gülümsemesinin görüldüğü son film derler. 

                            


                       Yağmurlu iki gün geldi geçti. Bir an sonbahara özlem duydum, yağmurun tüm yurtta olmasını diledim yagınları söndürür umuduyla. Tekrar sıcak günlere dönüş yaptık ve bu sürecek uzun bir süre. Yaz bitmedi henüz. Ağustosta yağan yağmur beni nerelere götürdü. 

                       Şavkar Altınel'in bir şiirinden de haberim oldu bu film ile alakalı. Bir zamanlar güzel yazılar yazan blog Neolitikhanım'dan aldım şiiri.  Buyrun şiire..

                                                             BERKHAMSTED ŞEMSİYELERİ


Belli bir anlamları olmalı
sahipleri hakkında bir şey söylemeliler ya da;
küçük bir kızın elindeki eflatun rengi,
bir çubuğu kırık olan örneğin,
ya da genç bir çiftin altına sığındıkları,
küçük bir çadır büyüklüğündeki, metro haritalı.
Orta yaşlı bir kadındaysa
üstünde "Grauer Hotel - Bern" yazan
ve işlevinin kestirilmesi güç
bir cep olan, tarçın rengi bir tane var.
İncelip başkalaşmalarının örnekleri yok mu?
Renoir'in o resmi, Demy'nin filminde 
Cherbourg sokaklarını dolduranlar,
Hitchcock'un unutulmaz sahnesi;
Lawrence yarasalara benzetmişti onları:
Hayır, yarasaları onlara benzetmişti...
Ama fayda etmiyor bütün bunları düşünmek;
öğleden sonra süpermarketin kapısında durmuş,
birden bastıran yağmurun geçmesini beklerken,
düzen, anlam ve güzellik ulaşılamayacak kadar 
uzaktalar sanki ve her şey kalıyor olduğu gibi:
Sonunda havanın değişmesinden umudu kesiyor
ve kendiminkini açıp yola koyuluyorum
başımın üstünde meydan okurcasına çırpınan
yuvarlak, siyah bez parçasıyla.

Şavkar Altınel / Donuk Işıklar - Adam Yayınları




*Zülfü Livaneli'nin  ''Bana Bir şarkı söyle '' şarkısından.....

3 yorum:

  1. Bu hafta bizim buralara da iki kez yağdı yağmur dediğiniz gibi ben de sonbaharmış gibi hissettim kalkıp en sulusundan bir yemek pişirdim:) nicedir ocağa pek yanaşamazdım sıcaklıktan dolayı..
    Postunuz içimi umutla dolduruyor sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. burada az önce bir gök gürledi bir iki pıt attı o kadar, hasretiz yağmura bakalım yarın için yağış gösteriyor yine...

    YanıtlaSil
  3. Burda hala hasretiz yağmura... Yazı Başlığına istinaden yaşlı büyüklerimin söylediği söz geldi aklıma. "Ağustosun yarısı yaz, yarısı kış" :)

    YanıtlaSil

Merhaba Cuma

                          '' Kendini sevmezsen başkasını nasıl sevebilirsin ?'' diye soruyor Tina Turner Mutluluk Sana Yakış...