Henry David Thoreau tanımalısınız. Kariyeri “yaşamak” olarak tanımlayan Thoreau, Emerson’a ait bir arazi içinde, Walden Gölü kenarında yaptığı barakada yaşayarak Walden, or Life in the Woods (Ormanda Yaşam ) kitabını yazmış. Throeau insanlardan ve modernizmden kaçarak ormanda yıllarca yaşamış. Kitabı büyük bir heyecanla okuduğumu hatırlıyorum.
Elime yeni bir kitap aldım. Ormandaki Yabancı..Yirmi yaşında evden kaçarak ormana yerleşen, yirmi yedi yıl boyunca yalnızca tek kelime eden, ihtiyaçlarını hırsızlık yaparak karşılayan ve sonunda tutuklanan Chiristpher Knight’ın hayat hikâyesini okuyorum şu sıralar. Michael Finkel sade bir anlatımla Knight yaşamını veriyor bize. Ormandayken düşünerek ve doğayı seyrederek, dinginliğin yardımıyla “kendisinin yargıcına dönüşen” Knight, “doğanın sessizliğinde geçirilen zaman bizi daha akıllı yapar” diyor. Böyle bir yaşam sürdüğü için “deli” olarak yaftalanmaktan hoşlanmıyor.
Kitabı daha bitirmedim. Pazar günü National Geo da bir belgesele denk geldim tam da bu okuduklarıma uygun. Live free or die..
Şansıma üst üste 4-5 bölüm yayınlandı. Colbert, Derik, Thorn, Tony gibi farklı özelliklere sahip karakterlerin çöl,orman,dağ gibi farklı coğrafi özelliklere sahip bölgelerde yaşam mücadelesini konu alıyor. Bazıları yeni evlenmiş ve dağda küçük bir kulübede yaşamaya başlamış, bazısı evini barkını işini bırakmış ormanda bir çadırın içinde hiçbir araç kullanmadan yaşamaya çalışıyor, kimisi yıllardır münzevi olarak derme çatma tahtalardan oluşan yapıda avlanarak hayatını sürdürüyordu.
Benimde bu tür hayata yakın yolu seçmiş bir arkadaşım var. Karı koca ve kızları ile bizim buradaki evlerini, işlerini bırakıp Ege de dağlarda bir arsa satın alıp yerleştiler. Fotoğrafta ki evlerini kendi elleriyle yaptılar. Öyle güzel bir yaşam kurdular ki onları izlemek ben de mutluluk yaratıyor.
Münzevi olarak hayat sürmek ilgimi çok çekiyor, yaşanan hayatlar, insanlar hakkında düşünüyorum bir taraftan , neden diyorum zorluğuna rağmen doğaya dönmek ister insan..
Düşünce ve isteklerimizin çok paralel olduğunu görüyorum. Benimde tüm imkansızlık ve olanaksızlıklara rağmen önüne geçemediğim en büyük hayalim. Pencereden bakınca dağları, ağaçları geniş çayırları görmek, hayvanlarımla iç içe yanyana yaşamak, ne zaman düşünsem tarifsiz bir huzur veren bir düşünce.H.David Throeau'nun kitabını okumuştum, bu konudaki deneyimlere yönelik belgeselleri de asla kaçırmam, kesinlikle deneyimlemek istediğim bir hayat. Bence şu an şehirlere ve sıkıştığımız apartman dairelerindeki yaşam oldukça yapay aslımız bizi kendine çağırıyor. İyi haftalar..
YanıtlaSilBu kitabı da mutlaka okumalısınız o zaman. Ortasını geçtim
Silben de. Bir insan nasıl dayanıyor böyle bir yaşama
diye hayretler içinde kalıyorum her sayfasında. Bu derece
yalnız yaşayamam ve konfordan da kopamam ama bu tür
hayatları okumak çok ilginç.
Insan doğadan koparıldı belki de o yüzden,zaman zaman en sıradan dediğimiz şeyi bile özlüyor insanoğlu örneğin yağmurda gerçekten ıslanmak gibi veya uyandığımda penceresini açıp ağaç görmek nefes almak gibi..
YanıtlaSilKitabın konusu güzelmiş böyle hayallere ben de dalarım bazen ama bilirim ki ailem olduğu için hayalini kurarım tek olsam heralde cesaret edemezdim.
Geçen gün bir diziye başladım çok ilginç ve gerçek olmuş
Silolaylar. Tavsiye ederim Unabomber. Ben netflixten seyrediyorum.
İnsanın doğadan koparılışının tepkisini veren bir adam . Vay be
dünya da neler oluyor diyor insan.
benim de en büyük hayalim doğanın ortasında müstekil bir evde yaşamak....emekli olunca eşimle bir likte bir köyde yaşamayı planlıyoruz...bakalım olucak mı...sevgilerimle....
YanıtlaSilah inşllah hepimiz aynıyız. Gerçi şu an bir kasabada müstakil
Silevde yaşıyoruz ama bu ilçe bile bana fazla kalabalık
geliyor. Büyük şehirlere hele hiç katlanamıyorum. İşimiz şehir de
ama yaşamı daha sakin ve yakın bir yerde yaşamayı seçtik.
Merhabalar.
YanıtlaSilSizin kırsaldaki yaşama özleminizi anladım. Ben de çok seviyorum kırsal da yaşamayı. Ancak ben bir taşla iki kuş vurmak için kırsaldaki yaşamı istiyorum. Birincisi gerçekten kırsal yaşamı sevdiğim için, ikinci nedenim de insanlardan uzak kalmak istediğim için. "Ormanda Yaşam" adlı kitabın yazarı Thoreau bile insanlardan ve modernizmden kaçarak yıllarca ormanda yaşamış. Tanıtımını yaptığınız "Ormandaki Yabacı" kitabı da çok ilginç. Ama biz hırsızlık yaparak değil de meşru yollardan geçimimizi sağlayalım. Yoksa bizim akıbetimiz de onunkinden farklı olmaz.
İnşAllah Cenab-ı Hakk, tüm ümmet-i Muhammedle birlikte gönüllerimize göre verir de, bizler de bir gün, hep hayalini kurduğumuz, kitaplarını okuduğumuz ve filmlerini seyrettiğimiz kırsal yaşama kavuşuruz.
Bu güzel paylaşım için emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.