Lauterbrunnen dağların arasında kalmış bir vadide kurulmuş bir kasaba. Yaz kış 72 tane şelalenin aktığı, yazın yemyeşil, gelen turistlerin çokluğunun görüldüğü küçük bir yer.
Şelalelerin en meşhuru olan Staubbach, Avrupa’nın da en yüksek şelalelerinden biri. Yaklaşık 300 m yükseklikten dökülen şelale, vadiyle aynı adı taşıyan Lauterbrunnen kasabasının hemen yanında. Merkezden buraya 5 dakikalık bir yürüyüşle varıyorsunuz. Şelalenin altına girmek için biraz tırmanmak gerekiyor.
Fotoğrafta görülen şelale zaten en çok fotoğraflanan şelale. Görüntüsü çok güzel, buraya giden yol da çok zevkli zaten. Etrafa baka baka gidiyorsunuz zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile.
Şelaleye tırmanmadan önce bazı yerlerde bu kovalardan görüyorsunuz. Tahmin ettiğiniz gibi içinde ki batonları isteyen alıp kullanabiliyor.
Kayaların arkasına gizlenmiş olan Trümmelbach şelalesi ise tam bir doğa harikası. Saniyede 20 bin litre suyun aktığı şelaleye erişim, sadece yaz aylarında bir tünel asansörüyle sağlanıyor.
Lauterbrunnen şelaleriyle olduğu kadar zengin doğal ve kültürel mirasıyla da biliniyor. Unesco Dünya Mirası listesindeki Jungfrau-Aletsch bölgesinde yer alan vadide gezi rotaları var. Nerede nasıl gezeceğiniz size kalmış. Biz de daha çok bütçemize göre bir rota çizdik burada olduğumuz sürece.
Bu vadinin bir de şöyle bir özelliği varmış. J. R. R. Tolkien, 1911 yılında yani henüz 19 yaşındayken, Avrupa Kıtasına yaptığı bir okul gezisi esnasında Interlaken kasabasından Lauterbrunnen Vadisine tırmanmış. Vadinin muhteşem manzarası çok daha sonraları ona, Elrond Yarıelf ve halkının yaşadığı Ayrık vadi‘yi kurgularken, konsepti belirlemede ve görsel bir model çıkarmada yardımcı olmuş. Ayrıca, Tolkien Ayrıkvadi‘den geçen nehrin adını Elfçe “Bruinen” koymuş, bu nehrin dilimizdeki karşılığı “Gürültülü su“dur. Lauterbrunnen ismi de Almancada aynı anlama gelmekteymiş.
Başka ilginç bir bilgi de şöyle;
Lauterbrunnen, 1969’da çekilen On Her Majesty’s Secret Service adlı James Bond filmine de ev sahipliği yapmış. Bond’un da yer aldığı bir arabayla kovalamaca sahnesi bu vadide yer almış ve vadinin Schilthorn zirvesindeki Piz Gloria adlı restoran filmin kötü karakterlerinden Blofeld’in gizlenme yeri olarak kullanılmıştır.
Konaklama noktası olarak İnterlaken'i seçmemizin en önemli noktası fiyatlar oldu. Çünkü Lauterbrunnen de ki fiyatlar oldukça yüksekti. Seçenekte İnterlaken de daha fazla ve her keseye göre olanak var.
Bu bölgede çok fazla gezgin var. İnsanlar ya karavanlarıyla ya çadırlarıyla ya da bisikletleriyle buradalar. Her yöne giden, trekking yapan, bisiklet süren insan var. Önemli olan kendinize bir rota çizmeniz. Biz yarım günümüzü burada geçirdikten sonra çok yakın ve dağ treniyle gidilen Wengen köyüne gittik. Diğer postta da bu köyü anlatacağım.
Lauterbrunnen nüfusu 3000' geçmiyormuş. Yaz ve kış gelen turistlerle bu katlanıyor tabi ki. Kasabanın en çok fotoğraflanan yerlerinden biri de bu kilise..
Lauterbrunnen kasabası aslında tam olarak gezilse bir gün de yetmez. Yakın tepelere doğru yapacağınız yürüyüşle saatler hızlıca geçecektir. Ama burası şelaleri ve dağlarıyla harika bir yer oldu bizim için..
Bankların kırmızı olması çok hoş. Yeşil renk ile harika bir uyum yakalamışlar. Fotoğraflarda da çok şirin gözüküyorlar.
YanıtlaSilMuhtesem fotolar Buket.
YanıtlaSilRuhu dinlendiren bir gezi. Onlar nasıl manzaralar öyle?:)
YanıtlaSil