anladığımı düşünmüyor musun?
var olmayı boş yere hayal etmek. öyleymiş gibi görünmemek, gerçekten olmak. uyanık olduğun her an. tetikte. başkalarına karşı sen ile yalnızken ki sen arasındaki uçurum. baş dönmesi ve sürekli açlık, açığa vurulmak için. içinin görülmesi için... hatta parçalara ayrılmak ve belki de tümüyle yok edilmek için. sesin her tonu bir yalan, her davranış bir aldatmaca, her gülümseme aslında yüz ekşitme.
Bergman farklı bir yönetmen.İnsanın derinliklerine inmeye çabalayan, karanlık taraflarına korkusuzca dalan, düşündüren bir yönetmen.Film zaten modern sinemayı etkileyen bir film..
Filmin konusuna gelince bir hemşire, konuşmayı reddeden, herhangi bir psikolojik rahatsızlığı olmamasına rağmen çevresiyle iletişimi tamamen kesmiş bir aktristin bakımını üstleniyor. İkisi bir yazlıkta birlikte zaman geçirirken, birinin sessizliği nedeniyle açılan kışkırtıcı ve korkutucu kişilik çukuruna diğerinin (hemşirenin) karakteri düşüyor ve kendini en ince detayları ile açık etmeye başlıyor. Ve bir süre sonra hemşirenin kendi karakteri yok olup tamamen aktristin karakteri içinde eriyerek şekil değiştiriyor.
...ama hareket etmeyi reddedebilirsin. konuşmayı reddedebilirsin. o zaman en azından yalan söylemezsin. böylece düşünceye dalıp, kendi içine kapanabilirsin. artık rol yapmaz, herhangi bir maske takmaz ve yalancı davranışlarda bulunmamış olursun. sen öyle sanırsın. ama gerçek inatçıdır. saklandığın yer su geçirmez değildir. yaşam dışardan sızar içeri. ve tepki vermek zorunda kalırsın. hiç kimse de bunun gerçek olup olmadığını, sen içten misin yoksa yapmacık mısın diye sormaz. bu soruların önemsendiği tek yer tiyatrodur. hatta orada bile fark etmez.
...seni anlıyorum, elisabet. kendini bırakmanı, hareketsiz kalmanı, hayali bir sistem içinde apatiye girmeni anlıyorum. seni anlıyorum ve seni takdir ediyorum. hevesin gecene, tüm ilgin bitinceye kadar bu rolü oynaman gerektiğini düşünüyorum.
o an geldiğinde diğer rollerini bıraktığın gibi,bunu da bırakırsın..."
YEDİNCİ MÜHÜR
Bu hafta benim için Bergman filmlerini seyretme haftam oldu. Diğer filmlerini de seyretmeye devam ediyorum. 7. Mühür 1957 yılında Cannes'da gösterilince Bergman'ın ünü daha da arttı. Film , 14. yüzyıl ortalarında geçer. Şövalye Antonius Block ve silahtarı Jöns on yıl süren haçlı seferinden dönmektedirler. Yorgun ve bıkkındırlar. O sıra da veba salgını vardır. O dönemde vebanın, tanrı'nın günahkar kullarını cezalandırmak için uyguladığı bir cezalandırma yöntemi olduğuna inanılırdı. bu sırada dış ses yuhanna incili'nin 10/7 babından şunları söyler: "ve kuzu 7. mührü açınca göğü bir sessizlik bürüdü. bu yarım saat kadar sürdü ve 7 melek ellerindeki 7 borazanı çalmaya hazırlandılar."
O sıra da siyah pelerini içinde ölüm gelir. Antonius Block ona satranç oynamayı teklif eder. Çünkü zamana ihtiyacı vardır. Satranç sürdükçe ölüm canını almayacak, şövalye de kendisi için gerekli olan zamanı kazanmış olacaktır..
İşte film böyle bir başlangıç yapıyor. 7. mühür’de Bergman, tanrı’yı arar, tanrı’nın varlığının işaretlerini görmek ister. İnancı sorgular, şövalye olarak kanıt ister. Bir bölümünde şöyle der :
...insanın duyularıyla tanrı’yı kavraması o kadar imkansız mı? o neden yarım vaadlerin ve görünmeyen mucizelerin ardına saklansın? kendimize inancımız yoksa, başkasına nasıl inanç duyabiliriz? benim gibi inanmak isteyen, ama yapamayanlara ne olacak?... ya inanmayanlar, inanamayanlar?... içimdeki tanrı’yı neden öldüremiyorum? onu kalbimden atmak istememe rağmen neden alçaltıcı ve acı verici şekilde içimde yaşamaya devam ediyor? neden her şeye rağmen bu şaşırtıcı gerçeklikten kurtulamıyorum?
..ben bilgi istiyorum! inanç ya da varsayım değil, bilgi! tanrı’nın elini uzatıp kendini göstermesini ve benimle konuşmasını… karanlıkta ona sesleniyorum, ama sanki hiç kimse yok..
Amanin o tavuğa kitlenmekten yazıyı okuyamadım ki ben :(
YanıtlaSilOh..Oh.. Buket çok derin sularda dolanıyorsun:) Nefis bir yazı olmuş.
YanıtlaSilEllerine sağlık!
noni, hangi tavuktan bahsediyorsun diyecektim sonra bloga google dan değil firefox da girince tavukları gördüm. o nedir ya bilen var mı??
YanıtlaSilyoksa böyle foto yok yazıda...
o yönetmenin filmini izlemedim herhalde.gerçi benim en kötü huyum fimleri izlerim ama yönetmenlerine dikkat etmem.Aslında nasıld a önemli kahramanlardır onlar...Bergmana ait bir filmi en ksıa zamanda izlemek istiyorum sayende...Emeğe haksızlık olmasın değil mi ???
YanıtlaSilBuketcim senin bu araştırmacı film izlemelerine hayranım.Ne iyi yapıyorsun...
YanıtlaSilPek duymadığım ama değerli yapımları bize aktarıyorsun...
Teşekkür ederim,iyi seyirler:)
Bu filmleri çok merak ettirdin bana, eve geçtiğimde bir bakınayım bakınayım bakınayım :)
YanıtlaSilhttp://kacikturuncu.blogspot.com
Bergman gerçekten de sinema tarihinde önemli bir yönetmen.izlemeden önce nette hakkında araştırma yapmanızı tavsiye ederim.filmlerin imdb puanları zaten çok yüksek..
YanıtlaSilSon postun görünmüyor :(
YanıtlaSilBen fazlaca cahilim ya, yaşıma verin artık.. Ama fena merak ettim bunları hemen izlenmeli :)
YanıtlaSilpostlarını göremiyorum:(
YanıtlaSilmerhaba buket,
YanıtlaSilbergman'a sıkı bir başlangıç yapmışsınız; devamı da gelecek gibi gözüküyor...
"fanny ve alexandre" ile "güz sonatı"nı sakın es geçmeyin.
"yaban çilekleri", "bir evlilikten manzaralar", "çığlıklar ve fısıltılar"sız da olmaz herhalde.
bu toplu gösteriyi bergman'ın "imgeler" kitabı ile zenginleştirmenizi de öneririm ayırca. bendeki baskısı nisan yayınlarından, 1999 tarihli. belki başka yayınevi tekrar yayınlamıştır.
sizi zorlu günler bekliyor :)
bari, kapanışı bergman'ın opera filmi "sihirli flüt" ile yaparsanız, biraz ferahlamış olarak geri dönersiniz aramıza.
Danzon, yaban çileklerini seyrettim ve işte benim filmim dedim.çünkü yaşlılık konusunu fazla fazla kafaya takmış biriyim.
YanıtlaSildiğer dediklerini zaten arıyorum, bakalım bulacakmıyım.dediğin kitabı hemen not aldım.ben de büyülü fener'i var, bu o mu acaba?
"büyülü fener" otobiyografisi, "imgeler" ise filmleri üzerinden sinemasını ve kendini anlattığı, bol görselle desteklenmiş bir kitap; daha sinemasal.
YanıtlaSilkolaylıklar ve keyifler dilerim :)
Buket, ben Danzon'un bahsettiği
YanıtlaSil"fanny ve alexandre" adlı filmi seyredince "kızkardeşim mommo" adlı bir Türk filmiyle benzeştirerek yazı yazmıştım. İlgilenirsen okumanı isterim.. Ve her ikisini de şiddetle tavsiye ederim:)
http://hayalkahvem.blogspot.com/2010/12/iki-yonetmen-ve-iki-film-iki-abi-ve-iki.html#comments
Teşekkürler Danzon, öyle tahmin etmiştim ama yine de sorayım dedim..
YanıtlaSilHayal kahvem, mutlaka danzonu takip et, istabul, sanat bağlantım o benim.yazını hemen okumaya gidiyorum..
Aaaa çok enteresan gerçekten de! Şimdi yok tavuk kaçmış gitmiş :)
YanıtlaSilkızıma aşılamaya çalışsam da başarısız oldum:(
YanıtlaSilumarım sen başarılı olursun.
http://babaymben.blogspot.com/2011/11/sanat-kzm-icindir.html