8 Kasım 2021 Pazartesi

Harikalar Odası

                  17. ve 18 . yüzyıllarda Avrupalı aristokratlarla zenginlerin evlerinde mutlaka birer wunderkammer bulunurmuş. Ev sahipleri bu odaların tavanlarıyla duvarlarını dünyanın çeşitli yerlerinden topladıkları ya da getirttikleri deniz kabukları, değerli taşlar mücevherler , doldurulmuş hayvanlar, kurutulmuş kelebekler , fosiller ve sanat eserleriyle donatırmış. Bunu bende Gülenay Börekçi'nin Sabit Fikir'de ki yazısından okudum. Sonra şöyle bir düşününce '' ee ben bunu yıllardır yapıyorum '' dedim. Çünkü hem evde hem okulda harikalar odası olmasa da bir köşem var. Nereye gitsem aldığım, topladığım malzemeler hep benimle. Sonrasında odamın bir köşesine koyup seyretmeyi çok seviyorum. 
                   Mesela evimde ki bu köşe. Yurt dışından getirdiğim baykuşlar, kar küreleri, mumluklar, kitaplarım vb. zaman zaman değişen objelerle oluşturulmuş , zamanın dondurulduğu bir köşe.


                Büyük müzeler gibi kişisel oluşturulmuş wunderkammer'ler içinde önem yüklüyor bir çok insan. Orhan Pamuk ; 
''  Müzelerin daha küçük, daha bireysel ve daha ucuz olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak Bu şekilde tek tek insanların hikayelerini ifade edebilirler; tıpkı romanlar gibi . Birey olmanın , insanlığın unutturulup devletin, cemaatlerin, kalabalık halk kitlelerin hatırlatıldığı koca kapılı müze modelleri , bizi müzeye gitmekten uzaklaştırıyor. Wunderkammer'ler bireysel hikayelerin insanların evlerinde sergilenmesinin ilk örnekleriydi.Günümüzün ve geleceğin müzelerinde gereken şey , devletin temsili değil, insanı ortaya çıkarmak.Büyük, anıtsal sembolik müzelere giden para ve kaynaklar artık tek tek insanların hikayelerini anlatan küçük müzelere gitmeli. Ve insanları kendi küçük evlerini ve hikayelerini müzeleştirmeye teşvik edip onlara destek olmalı. '' demiş. 
                      Okulda ki anılar köşem de şöyle. 


             Daha çok köyde gezerken topladıklarımdan oluşan bir köşe bu. Çocukların gün içinde gelip bir sandalyeye oturup tek tek objeleri inceleyip hayal kurdukları köşe burası. Çok sevdiğim bir yer burası. 
            Almanların wunderkammer, ingilizlerin cabinet of curiosities, Fransızlerın cabinet de curiosities dedikleri bu oda ya da dolaplarda başlangıçta nadir eşyalar saklanırken sonrasında insanlar kendilerince anlam yükledikleri her şeyi koyar olmuşlar.
              Peki sizin var mı  wunderkammer'iniz?





14 yorum:

  1. Kesinlikle yok :) Çünkü inanılmaz toz oluyor ve temizlemeye vaktim yok..
    Evimde 1 adet bile biblo bulunmaz, taş boyadığımda ya da dönemlik elişleri yaptığımda en fazla 1 hafta (bir sonraki temizliğe dek) tutarım elimde, sonra yallah çöpe ya da çok güzel olmuşsa sevdiğim birine hediye.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. valla doğru her yer obje benim ve elimde de toz bezi hep :)
      çok yorucu gerçekten temizlik sırasında indir bindir ama onları da
      karşımda gördükçe mutlu oluyorum. boş bir oda da huzurlu olamazdım herhalde.

      Sil
  2. Olmaz mı? :) Satın aldıklarım bir yana, "Benimle gelir misin?" diyerek izin aldığım ve taşıdığım taşlar, kabuklar, yapraklar, dallar dolu evde:) Seviyorum onları. Dünyanın enerjisini hissediyorum. Bizden sonra bu eşyalara ne olur bilmem, kendi adıma söyleyeyim deli işi gibi biraz:)

    YanıtlaSil
  3. Benim de vitrinimde köşem var baktıkça mutlu olduğum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlu olduğumuz için biriktiriyoruz değil mi:)

      Sil
  4. Ohoo benim ev baştan sona wunderkammer ama yakında çöp eve dönüşeceği kesin :) Hiçbirini atmaya kıyamıyorum ki, her birinin çok özel bir anısı var. Öldüğümde ardımdan çok küfredecekler gibi geliyor. Düşün ya, hala fotoğraf tabettiren ve albümler dolduran biriyim, deli miyim neyim :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aa ben de fotoğraf bastırıyorum :)
      sonra ne olacak diye çok düşünürüm ben de. hele kitaplarım ne olacak diye de
      üzülürüm. yavaş yavaş kitaplarımı hediye ediyorum. ama bu biriktirme de nereye
      kadar bilmiyorum.

      Sil
  5. klasik bir yengeç burcuyum, biriktirmek bizim doğamızda var. :)) gittiğim yerlerden hatta bu yanımı bilen arkadaşlarımdan alıp topladığım, mini bir kahve fincanı kolleksiyonum var. benden kızıma hatıra kalsın istediğim. ayrıca dostlardan geldiği için kıymetli olan nispeten daha küçük bir kupa kolleksiyonum. Bence her insan ve her yaşam nevi şahsına münhasırdır. Kendinden geleceğe bir kayıt bırakmalıdır. Mesela bu blog bile benim için böyle bir mana taşıyor . sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kahve fincanı ben de büyüklerimden alıyorum. mesela ananemin babanemin , ölen halamın en sevdiği fincanlarından almıştım birer tane. yakın çevremde
      olanlardan hatıra olarak almayı seviyorum. ara ara kahve de içerim.

      Sil
  6. Buket baykuşsever olarak objelerine bayıldım. Evet benim de gittiğim her yerden/ülkeden aldığım minik çanları sergilediğim camlı bir bölmem var. Sanırım herkesin bu tür istiflediği bir şeyleri vardır. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. minik çanlar da çok güzelmiş. bir ara fotoğraflasan da
      görsek, merak ettim şimdi.

      Sil
  7. Sanırım defter köşem var benim de, çok fazla küçük obje sevmiyorum ama o seneye veya bana mutluluk vereceğine inandığım çok çeşitli defterlerin var. Birine hediye edeceksen de eğer defter verirsem ki :) sevdiğim bir insana ancak verebilirim ona bembeyaz tertemiz bir sayfa ve kalem ile yeni bir şans yeni bir umut getireceğine inanıyorum:)

    YanıtlaSil
  8. Tahmin ettiğim ve buradan görüntülediğin kadarıyla bireysel müzen veya keyif köşelerin çok güzel, benimde yok diyemem minimale takınca biraz azaldı ama bana göre az ve öz oldu neyseki yok olmadı :)

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...