Soğuk havanın insana huzur veren tarafı var. Dünyaya sakinlik çökmeye başlar, hayat durgunlaşır. Kuşlar etrafta fazla gözükmez yalnızca kargalar büyük gruplar halinde çığlık çığlığa uçuşurlar . Ağaçlar son yapraklarını da dallarından bırakmışlardır. Rüzgar esmiyorsa zaman donmuş gibidir. En sevdiğim şeydir bu hava da uzun uzun yürümek. Soğuk diye işi gücü olmayan dışında kimse yoktur sokaklarda. Yazın kalabalık olan sahil şeridi terk edilmiştir. Sessiz yürüyüşlerin zamanı gelmiştir.
Sırtını dünyaya dön
kendin kadar yürü
sonra yönünü dünyaya dön,
aradaki mesafe yabancılıktır
diyen Cahit Zarifoğlu'nu anlamaya çalışırım. Bu havada yapılan yürüyüşte çıkar yabancılaşmanın mahiyeti ortaya. Daha çok kendinizle olursunuz, daha çok düşünürsünüz..
Bir de deniz kenarındaysanız böyle, içiniz uçsuz bucaksız yalnızlıkla dolar. Mutlu musunuz yoksa mutsuz mu karar veremezsiniz. Çevrede ki durgunluk içinize işlemiştir, düşünceleriniz donmuştur.
''Ah şu yalnızlık kemik gibi, ne yana dönsen batar! ''
diyen yine Zarifoğlu. Yine de seçilmiş yalnızlıksa yaşadığım, memnun olurum içten içe. İş güç, hayatın içinde ki insan kalabalıkları, girmek zorunda olduğum toplum katmanlarını bırakmak ne iyi geliyor şu anlarda.
Bir zamanlar Anadolunun bir kasabasında çiçeği burnunda öğretmenken aklımı kaçıracakmışım gibi gelirdi. Çok yalnızdım,çevre de benim gibi öğretmen arkadaşlarım vrdı elbette. Uzun yıllar Ankara gibi bir büyükşehir de üniversite de okumak, yaşın getirdiği hareketlilik, geniş arkadaş çevresi, okul ayrı kalabalık yurt ayrı kendi kendine istemesende kalamama hali sonucu daha 22 yaşlarında atandığın bu kasaba da tek başına kalınca ne olduğumu şaşırmıştım. Çok üzülüyordum. Ankara'ya arada giderdim , Kızılay meydanına gider o akan insan selinin ortasında dururdum hareket etmeden. Ne iyi gelirdi o kalabalık..
Bir zamanlar Anadolunun bir kasabasında çiçeği burnunda öğretmenken aklımı kaçıracakmışım gibi gelirdi. Çok yalnızdım,çevre de benim gibi öğretmen arkadaşlarım vrdı elbette. Uzun yıllar Ankara gibi bir büyükşehir de üniversite de okumak, yaşın getirdiği hareketlilik, geniş arkadaş çevresi, okul ayrı kalabalık yurt ayrı kendi kendine istemesende kalamama hali sonucu daha 22 yaşlarında atandığın bu kasaba da tek başına kalınca ne olduğumu şaşırmıştım. Çok üzülüyordum. Ankara'ya arada giderdim , Kızılay meydanına gider o akan insan selinin ortasında dururdum hareket etmeden. Ne iyi gelirdi o kalabalık..
Nerden nereye diyorum. Şimdi köşe bucak kaçıyorum kalabalıktan, insanlardan. Daha fazla evdeyim, daha az ilişki kuruyorum. İçimde ki yolda yürüdüğümü hissediyorum. Beni besleyen kaynaklar var. Medyayla karşı karşıya kalan insanın yalanlarla dolu olduğunu söylüyordu bazı insanlar dün gece ki programda. Şu blogta bile süslediğimi düşünüyorum mevcut durumumu. Kendi gerçekliğimizi olduğu gibi yansıtma, düşünme, ahlaki yetkinlik,huzur duyma, olanı kabullenme peşindeyim.
Şairin dediği yoldayım ve bu çok uzun..
*Cahit Zarifoğlu
Yalnızlık mutlu mu mutsuz mu ediyor bende çözemiyorum çoğu zaman.
YanıtlaSilBoşluk dediğimiz huzur olabilir,belki biz huzuru tam olarak tanımıyoruz artık bilemiyorum ama yürüyüşler ve insanın tek başına kalabiliyor oluşu güzel bir nimettir.
Seçilmiş yalnızlıklar güzel bence. yoksa gerçekten de
Silhiç kimseyi çevrende bulamazsan, konuşmaya bile hasret olursan, tüm sevdiklerin yok olduysa ne zor birşey. Benim özlemini duyduğum
kalabalıklar içinde yalnız olmak değil, kendini belli zaman dilimlerinde
soyutlaman insanlardan. en sevdiklerinde olsa bunu yapıyor insan. bu
bir ihtiyaç. kendi içimize giden yolda yapmamız gereken.
Kışın bir adi da yanlızlık mis
YanıtlaSilkış mevsim olarak asosyal bir zaman bence de. dört mevsimi yaşıyoruz
Silne güzel şu dünya da. ne şanslıyız değil mi..
resimler harika duygularınızı yansıttığınız içten yazınız da öyle...okurken sizin huzurunuz sanki bana da bulaştı..sevgilerimle...canım deniz kenarında yürümek istedi bak şimdi..
YanıtlaSilBu hava da içim hem huzurla hem çelişkilerle doluyor. yine
Silböyle bir gün yürümüştüm uzun uzun deniz kenarında. bu fotoğrafları çektim
sonra da yazdım işte birşeyler :)
Kış mevsimi içe dönüşe imkan vermekte. En sevdiğim yaz iken sonbahar oldu. Belki bir süre sonra kış favorim olur.
YanıtlaSilmevsimleri neye göre seviyoruz? galiba ruh halimize göre. yaşla da
Silorantılı bence. ama şu mevsimi severim diyemem çünkü hepsinden
keyif alıyorum. öyle güzel bir coğrafya da yaşıyoruz ki hepsi bir arada.
Kış yürüyüşleri benim de en sevdiklerimden. Huzur veriyor o sessizlik. Biraz da hüzün.
YanıtlaSilbol bol tadını çıkaralım derim o zaman :)
SilMerhabalar.
YanıtlaSilDış dünya gibi pek öyle süslü püslü bir görüntüsü olmasa da insanın iç dünyası kadar daha güzel bir dünya yoktur. En güzel dünyamız, iç dünyamızdır. İç sesimizle birlikte, duygularımız, düşüncelerimiz, umutlarımız, hayallerimiz işte tüm bunlar bizim iç dünyamızın birer enstrümanlarıdırlar. Ne güzel bir orkestradır iç dünyamız. İç dünyamızın seslendirdiği müziğin bestesine de güftesine de kimse su dökemez. Bir başkadır iç dünyamız. ben de sizin iç dünyanızda yaptığınız yürüyüşün ayak seslerinden etkilenerek bu satırları kaleme aldım. Güzel bir yürüyüştü. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Hoşgeldiniz Recep Bey, ne güzel kaleme almışsınız
Sildüşündüklerinizi.Cahit Zarifoğlu ve bir çok yazarımız, şairimiz
iç dünyamıza ışık tutan, zenginleştiren insanlar. onları okudukça
bunu hep hissederim.
Güzel bir yazı olmuş , blog sitenizi çok beğendim kaliteli içerikler barındırıyor.
YanıtlaSilBende sizi beklerim www.zanalab.com