Rodin'in hayatına girmiş kadınların içinde en önemlisi Camille. Camille deliler gibi taş yontmayı seviyor. Haketmediği bir ilişki yaşıyorlar Rodin'le. Rodin'in son nefesine kadar bırakmadığı karısı Rose'a rağmen, gönül eğlendirdiği modellere rağmen, içindeki yalnızlık acısına rağmen vazgeçmiyor aşkından. Aylarca kimsenin uğramadığı izbe bir atölyede kedileriyle pislik içinde yaşıyor.
'' Karnında altı ay yaşatabildiği bebeğini düşünüyor. Yaşasaydı Rodin’e benzer miydi acaba? Hiç durmadan içmek istiyor. Henüz son otuz yılında sevdikleri tarafından tımarhaneye kapatılacağını ve orada hiç heykel yapamayacağını bilmiyor ama garip bir huzursuzlukla geleceğinin çıtırtılarını işitiyor. Vakit kaybetmek istemiyor. Alçak bir adamın verip tutmadığı sözlerden ziyade, parlatması, yontması çok zor olan yeşil akik taşlarını önemsiyor ''.
Herşeye rağmen çamurda buluyor huzuru.. Heykeller yapıyor o izbe oda da . Yine de çıldırmasını bir şey engellemiyor.
'' Çamurları yoğurarak sevdiği adamdan daha ‘gerçek’ bir adam yapmış. Yerinden usulca kalkıyor. Kediler o muhteşem sezgileriyle yaklaşan felaketle huzursuzlanıyor. Kimsenin göremeyeceği yüzlerce heykelini bir baltayla bir saat içinde parçalıyor. Geriye kalanlardan birisi Rodin’in büstü. ''
Acı sayesinde bu kadar güzel eserler yaptı Camille. Rodin Müzesinde ikisinin eserlerini görmek içimi burktu. Böylesine fırtınalı bir yaşam, acılar çekilmiş ve şimdi yapıtları umarsızca yanyana.
Rodin heykellerini eleştirdiği bir kavgada “Ben ölümün resmini yapmam, sen hayatı karartıyorsun. Acıdan sarhoş olmuşsun ancak böyle yaratabiliyorsun” demiş. “Duygusal karmaşa istemiyorum hayatımda” dedikten sonra aslında onu sevdiğini söylemeye çalışan ama onu bile beceremeyip, arkasında nasıl bir enkaz bıraktığını anlamadan çekip giden Rodin’e Claudel’in verdiği cevap çok çarpıcı:
''Ölüm ânında bile tereddüt ediyorsun.” Bir anda koca bir ömrü, büyük bir aşkı heba edebilen bir adamın gaddarlığını bu kadar çıplak ifade edebilmesi beni fena ürpertti doğrusu. O zaman ona “Hayatımı çaldın, keşke seninle hiç karşılaşmasaydım, eğer içkiyi bırakırsam senin yüzünden delirdiğimi anlarlar, bırak beni ayyaş sansınlar” diye isyan etmesinin sebebini burkularak hissettim.
temams.
YanıtlaSilbunu da not aldım ki.
:)
Hüzünlü hikayeymiş. Ben gezmemiştim müzeyi. Tekrar gidersem gezerim mutlaka...
YanıtlaSilCok etkilendim tekrar... O kitabi cok severim okudugum zaman da cok dusundurmustu beni, hatta filminden de cok etkilenmistim. Ama simdi bir de senin paylasimia senin duygularinla aktarisindan cok hoslandim.
YanıtlaSilNe kadar guzel fotograflar :) Esimle en kisa zamanda paris tatili planimiz var :) gitmis kadar oldum yazdiklarini okuyp fotograflarina bakinca :)
YanıtlaSilSevgilerle...
Heykeli sevmeyen ve anlamayanların yönettiği ülkemin dışına çıktığımda gördüğüm sayısız güzel heykelle aslında uygarlık yolunun daha başında olduğumuzu anlamak çok üzücü.
YanıtlaSilBlogunuzu keyifle okudum. Yazmaya devam etmelisiniz....
YanıtlaSilBuketcim, PAris'e gidersem mutlaka gezicem ve gitmeden önce bir kere daha o kitabı okuyacağım.
YanıtlaSilRodin'ın müzesi Paris'in benim de keyifle gezdiğim köşelerinden biridir. Hem keyif alır hem de hüzünlenirim. Camille'in en büyük hatası sevgiyi sahiplenmek olaral görmes, ve bunu bir saplantı haline getirmesiydi sanırım. Ancak, böyle bir tutum içinde olmasaydı Rodin'dan daha yetenekli olduğu söylenen Camille ne güzel eserlere imza atabilir (gerçi bu eserlerinin çoğunu bir buhran anında maalesef tahrip etmişti) ne de Rodin'a ilham kaynağı olabilirdi.....
YanıtlaSilGitmeye niyetlendiğimizde daha sokağın girişinde polisler yolumuzu kesip bugün girişlerin yasak olduğunu çünkü yeni heykellerin getirildiğini söylemişlerdi. Ertesi gün dönüş günü olduğu için çok üzülmüş ,hiç üşenmeden bahçenin etrafında tur atarak içeriyi görmeye çalışmıştım. Sayende görmüş kadar oldum arkadaşım.
YanıtlaSilVurucu
YanıtlaSilBenim gördüğüm en güzel grafittiler Granada idi.
YanıtlaSil