24 Mart 2020 Salı

Hatırlamak Kötüdür

                        
                     Doğduğun yerde yaşlanmak iyi midir sizce?  Ben doğduğum yere geri döndüm 26 yaşında. Üniversite ve öğretmenlikte 4 yıl mecburi hizmet derken 8 yıl gurbette kalmışım bir nevi. Sonrasında doğduğum kasaba da yaşamaya başladım. Güzel bir şey tabi ki, tüm akrabaların burada, adım başı tanıdık bir insana rastlamak insanın aidiyetini kuvvetlendiriyor. Çocukluk ve gençlik arkadaşlarınızı her an bir yerde görmeniz de güzel amaaa...
                  Acı olan bir şey var ki, o da yaşadığınız mekanların tarihe gömülmesi. Yok olup gitmesi. Mesela doğduğum ev ve tam karşısında ki açık hava sineması uzun yıllardır kullanılmıyor. Sonrasında taşındığımız ve neredeyse 10 yıl yaşadığımız beş apartmandan oluşan Harb-iş sitesi. Hala var ama nerede hatırladığım mekan?  Bu site o zamanlar tam kasaba sonundaydı, ilerisinde bağ bahçeler bulunurdu. Dört bir yanında kiraz ve armut ağaçlarından oluşan bahçeler vardı. Bizim apartmanın olduğu yönden bir de dere geçerdi. Kurbağa tutardık, kavanozlara koyardık iribaşları. Kışın dere yatağından taşarak akardı, kenarında ki sıra sıra kavak ağaçlarının yaprakları kalp kalpti ve hep titreşirdi. 
O kadar çok anım vardı ki burada. Mahalle arkadaşlarımdan farklı olarak sitenin çevresinde ki  bağlarda çok gezer, annem kız çocuğu olarak uzaklara gitmeme çok kızardı. Ağaçların arasında hep yalnız dolaşır, çiçek toplar çoğu zaman da ağaçların tepesinde saatlerce otururdum. Diğer kızlar gelmek istemezdi. Sitenin ortasında tüm çocuklar sabahtan akşama kadar oynardık. Yaz geceleri eve girmeyi bilmez, karanlıkta ateş böceği yakalamaya çalışırdık. Hıdrellez de kocaman ateşler yakar, bayram arefesinde tüm çocuklar birlik olur sitenin o kocaman bahçesini süpürürdük. Hee bir de kış için odun alımı vardı. Her ev odun satın alır ve kamyonla site bahçesine dökülür, bizler de odunları taşır, dizer sonra da yerleri süpürürdük. Bir de gaz sobası için gaz alınırdı. Bir atın çektiği arabayla gaz varillerinde gazcı gelir, kilo kilo alırdı aileler.



                         İşte çocukluğum bu apartmanın ikinci katında geçti. Bu koskoca asfalt yol yoktu tabi ki. Hatta inanmayacaksınız gürül gürül bir dere akardı burada. Belki de yolun altında kalıp hala akıyordur şu an. Nerede bu dere, dereyi çevreleyen uzun kavak ağaçları, balkondan baktığımda gördüğüm uçsuz bucaksız kiraz ağaçları. Karşısında büyük apartmanlar var, görüyorsunuz. Ama böyle değildi orası, tepeye kadar meyve ağaçları vardı, yeşilden başka bir şey göremezdik. Şimdi böyle olmuş, geçen haftalarda gidip çekmiştim bu fotoğrafı. Öyle yabancılaştım ki olan bitene, hatta kendime.
                  ''  Yaşamak bir şeyleri geride bırakmak demek bir anlamda... Yani bir şeyleri yanında götürememek, onları ardında bırakmak demek... Bunun tabii sonucu eksilmektir. Eğer yaşamakta olduğumuz yeni şeylerden başka bir şeyler alıp eksilenlerin yerine koyamıyorsak kaçınılmaz olarak her geçen gün azalacağız. Bugün hemen hepimizin içini kaplayan o tarifi imkansız yoksulluk hissinin sebebi belki de budur. Ardımızda bıraktığımız şeyler sürekli yokluklarını biriktirip bize bıraktıkları boşluğu büyütürken; geleceğin hevesle sarıldığımız meşgaleleri, eğlenceleri kısa zamanda ışığını yitiriyor, sönüp gidiyor. Geçmiş dediğimiz şey, bizi insan eden, inşa eden, hayatımıza şeklini, rengini, kokusunu, hafızasını veren şey..'' diyor bir yazısında Gökhan Özcan. Yıllar geçtikçe birikiyor yaşantılar, hatıralar, insanlar. Bunun  ağırlığı biniyor insanın sırtına ve yıpratıyor gün be gün.
                       Doğduğum yerde yaşıyorum ama bunun ağırlığı devamlı artıyor. Çocukluğumun geçtiği sokaklardan geçemiyorum, ananemin güzel bahçeli evi yıkıldı yerine bir apartman geldi bir çoklarının başına gelen gibi, bu sokaktan da geçemiyorum. Cami yanında ahşap babaannemin iki katlı evinin yerinde de bir apartman var şu anda. Yolumun üzeri burası, devamlı geçmek zorundayım ama her zaman gözlerim yaşarıyor, yüreğim sıkışıyor. Bir yanlarım devamlı eksiliyor bu kasaba da, zaman ilaç olmuyor yalnızca birikiyor üzüntü üst üste. 
                      Ama yapacak bir şey yok, ne olursa olsun, yaşamaya mecbursun...







 










15 yorum:

  1. Doğduğun yer değil önemli olan, doyduğun yer demişler. Evet, insan doğduğu, çocukluğunu geçirdiği yere geçmişi anarak baktığında hüzün kaplıyor içini. "Bugün hemen hepimizin içini kaplayan o tarifi imkansız yoksulluk hissinin sebebi belki de budur." Burada yazarın anlatmak istediği "yoksulluk" değil "yoksunluk" olmalı sanırım:)

    YanıtlaSil
  2. ah çok güzel anlatmışsın, duygulu, hüzünlü, nostaljik, yaa yine anlat çocukluğunu ve o yılları çok lezzetliii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok efkarlandım bizim sitenin oradan geçerken. bir daha
      anlatır mıyım bilmiyorum.

      Sil
  3. Merhaba.
    Baştaki cümlenize istinaden, "hem evet hem hayır".
    İnsanın aşışkanlıkları ile hayatına devam ettirmesi güzel. Ama bir yandanda hep o eskiyi çağrıştırması...sanki ileri taşıyamayacak hayatımı hissi uyandırıyor bende. O yüzden... İki arada bir derede olan bir duygu kendi adıma.

    YanıtlaSil
  4. Kabullenmek hayatı yaşanılır kılıyor çoğu zaman. Tüm bunları düşünebilmek, anılarınızı paylaşmanız da çok güzel. Sevgiler

    YanıtlaSil
  5. Bende doğduğum yerde yaşıyorum.Hatta doğduğum evde duruyor ama yıllardır onun sokağından geçmedim.Herşey o kadar değişti ki.Yine de bir huzursuzuk yaratmıyor bende.Seviyorum bile diyebilirm.

    YanıtlaSil
  6. Şu anda ordasın, an be an eksilişi izliyorsun.. ama bambaşka bir yerde olsaydın da bu sefer de gözlerinin önünde mazi, sürekli o zamanları özleyecektin.. sanırım öyle de böyle de bize kalan özlemek. :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. doğru söylüyorsun, uzak olsaydım yine özlem olacaktı

      Sil
  7. bende tam aksine kendi şehrimde okudum. ama iş hayatıyla beraber hep gurbetteyim. annemin bahçeli evi de yıkıldı. yerine apartman geldi malesef. memlekete gidince eski mahalleye uzun süre gidemedim. insan üzülüyor. yeni gelen günler tamamlasın inşallah. sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahçeli evlerin yerine gelen apartmanlar ne yazık ki
      kaçınılmaz artık. ama öyle acı bir şey ki aslında..

      Sil
  8. Yirmiyıl sonra geri dönüş oldu bizimde ama insanoglu herşeyi eliyle mahvetti

    YanıtlaSil
  9. Çok leziz olan o eski günlerin tekrarı ne yazık ki olamıyor. Ve o tadı alamayınca insan çok mutsuz oluyor dimi gözünde o görüntülerle Buketcim. Ne zor bir duygu durumu bir balık için. Çok güzel anlatmışsın, duygularıma tercüman olmuşsun.

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...