13 Eylül 2024 Cuma

Cuma Geldi!

 


                       İki haftadır yani eylülün başlamasıyla beraber yerde miyim gökte mi bilmiyorum. Uzun bir yaz tatilinden sonra işe başlayınca adapte olmak zor oluyor, tempoya girene kadar baya bir sıkıntı çekiyorum. Rüyalarımda sıkıntıya yorumlanan sahnelerle boğuştum geceleri. Gerçekten de ertesi gün hep can sıkıcı olaylar yaşadım. Geçen sene kadrom köyden şehirde ki bir okula geçmişti ama köyde görevlendirme devam etmiştim. Kendi isteğimle olmayan, teknik bir sorundan dolayı olan bu sorun en başta tüm moralimi sıfırlamıştı. Ama gelecekte bu sayede başka sorunlardan korunmuş olmuşum yeni farkediyorum.

                      Bu sene de artık yeni okulumdayım diyerek kendimi alıştırmıştım ama yine şartlar değişti ve tekrardan köyde ki okulumda görevlendirildim.Bu beklenmedik olayla tüm moralim düzeldi. Okullara başladığımız andan itibaren yoğun bir eğiitime tabi tutulduk, sonrasında okullarda ki bir çok sorunla yeni eğitim yılımıza başladık. Bu hafta yeni öğrenciler, yeni velilerle başladık hadi hayırlısı..


                  Tüm sıkıntılı anlarda göğe bakmak, nefes almaya çalışmak, bu sıkıntılar da geçecek diye kendimi inandırmaya çalışmak, Al-i İmran Suresi 173. ayetinde geçen ''Hasbünallahü ve nimel vekil'' demekle geçti günlerim. Bu duanın anlamı;
''Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.'' Zor ve sıkıntılı zamanlarımda hep çektiğim bir tesbihtir, her zaman da iyi gelmiştir. 


Haftasonunda bisikletle deniz kenarında gezme fırsatı buldum. Tüm yaz yapamadığım bu etkinlik artık benim için başladı sayılır. Sonbahar ile havaların düzene girmesi, sıcaklığın düşmesiyle yürüyüş ve sürüş başlayacak sanırım.
Fazla kitap okuyamadım iki haftadır ama okuduklarım da şöyle..


Sabitfikir dergisinde yazan Muhittinn Şimşek yazılarını ilgiyle takip ediyorum. Kendisinin kalemlere, dolmakalemlere merakı var hatta yanılmıyorsam büyük bir koleksiyonu var. Ünlü isimlerden kendisine kalemler hediyen edilmiş, bunların hikayesini her fırsatta anlatıyor.
Ağustos dergisinde şöyle yazmış, çok hoşuma gitti;
''Eskiden yaşlandıkça zamanın hızla aktığından bahsedilirdi. Oysa günümüzde henüz yirmisine ulaşmamış gençlerin bile zamansızlıktan, hızlılıktan dert yanmaları hayra alamet değil. Dolma kalem ile yazmak bir nebze de olsa bizi kendimizle başbaşa bırakan, kendimizi bulmamıza yardımcı olan bir fiildir. Çünkü 'yazmak yavaşlamaktır.'. 
Uzun zamandır bu konu ile alakadarım. Üniversite de öğrencilerime, evde çocuklarıma, hatta sokaktaki gençlere imkanım oldukça ( basit de olsa ) bir dolma kalem vermeye çalışırım. ''


                       Bağevine gidemedik ne zamadır, ektiğim kışlık sebzeler umarım ölmemiştir. Şehir içinde ki evimizin bahçesinde de meyve ağaçlarımız var az da olsa. Yeni yeni meyveler oluşmuş, nasıl mutlu oldum. Sokakta oynayan çocuklara çikolatalı ekmek hazırlayıp dağıtıyorum arasıra, aman ne mutlu oluyorlar. Yağlı ekmek, salçalı ekmek sürüp veren komşularla büyüdük biz, bunları yaşasın istiyorum bende. 


Annemleri fazla ziyaret edemedim aslında aynı mahalledeyiz. İş yoğunluğu beni çok yordu bu hafta, eve dönünce de hemen dinlenmeye geçiyordum. Anneciğim her gün sosyal medyada çiçeklerini paylaşmaya devam ediyor, onun bu paylaşımlarını gördükçe ne mutlu oluyorum anlatamam. Kardeşimle her gönderinin altına bol bol kalp, çiçek emojileri koyuyoruz 💚



                   Okulun ilk günü.. Evden saat 8 de çıkıp on senedir yürüdüğüm şu yolda tekrar yürüyorum fotoğrafı. Bu kadar uzun zamanı aklım idrak etmiyor, nasıl, ne zaman yaşandı, sanki bunca şeyi ben yaşamış değilim. Yıllar arttıkça yabancılaşmam daha fazla oluyor.


Ve bunca sıkıntı, yorgunluğun tek ilacı; çocuklar. Sabah okula bir çiçekle gelen öğrencim 💚
Okulda yapılan ilk resimler..
Herkese mutlu haftasonları, iyi tatiller!












Cuma Geldi!

                         İki haftadır yani eylülün başlamasıyla beraber yerde miyim gökte mi bilmiyorum. Uzun bir yaz tatilinden sonra işe b...