Sabahları köye gitmek için arkadaşımın arabasını beklemek üzere ara bir cadde olan köylere giden tarafa gidiyorum. Caddenin iki tarafına parkeden arabaların çokluğu bir yana gidiş dönüş yolunun sabah saat 8 de ki yoğunluğunu gördükçe çocukluğumun yine bu yolda geçen sakin günlerini kalbim sızlayarak anımsıyorum. Yolun yoğunluğu kadar o saatte ki insan selini de bir görseniz. Bu yüzden sakin hatta tecrit edilmiş yaşamlara özel bir ilgim var. Bunu yapabilir miydim ama kesinlikle denemek isterdim. Şehir insanı değilim artık. Böyle yaşayamıyorsam en azından bu tür kitapları okumayı seviyorum.
İkinci kez aldığım ve tekrar okuduğum Michael Finkel Kitabı Ormandaki Yabancı'da 27 yıl bir gölün kenarında saklandığı sığınağında ki yaşamı benim için çok ilgi çekici.
J.J.Rousseau ''İnsanlardan uzaklaştım '' diyor
''Çünkü bana göre en berbat yalnızlık bile sırf ihanet ve nefretle beslenen kötücül insanlardan oluşan bir toplumdan daha edilebilir bir durumdur ''
Jean - Jacques Rousseau şimdi ki insanları görseydi kimbilir ne derdi.
Kitapta münzevilerin bile nitelikleri yönünden üç gruba ayrıldığını yazıyor. Bunlar ; Protestocular, hacılar, takipçiler. Kendimi protestoculara yakın hissediyorum çünkü onlar dünyanın geldiği halden nefret ettikleri için inzivaya çekilen münzevilermiş. Bir kısmı gerekçe olarak ya savaşları ya çevresel yıkımları ya suçları, ya tüketiciliği ya zenginliği, ya yoksulluğu gösteriyor. Bu münzeviler çoğu kez dünyanın geri kalanının nasıl da bu kadar kör olabildiğine, kendimize neler yaptığımızın nasıl farkında olmadığına akıl erdiremiyorlar.
Yalnızlık üzerine yazılmış ilk büyük eser Tao Te Ching , Lao Tzu adlı münzevi tarafından Çin'de yazılmış. Kitaptaki 81 aforizma , toplumu terk ederek mevsimlerle uyuım içinde yaşamanın hazlarını anlatır. Tao Te Ching arayıştan çok inziva, eylemden çok eylemsizlik yoluyla erdem sahibi olunabileceğini anlatır. '' Az şeyi olanlar hayatından memnundur .'' der. Günümüzde de Japonya^'da 1 milyon civarında münzevi var.
Orta çağda da Yunanca da geri çekilmek sözcüğünden türemiş Ankorit'ler varmış. Genellikle bir kilisenin dış duvarına eklenen küçük karanlık hücrelerde tek başlarına yaşarlarmış. Burada 40 yıldan fazla yaşayan Ankoritler bile olurmuş.
İslam dininde ömür boyu kendini kapama, tecrit etme olayı yok. Yalnızca Hz. Muhammet Hira dağına belli bir süre kapanmış ve burada vahiy gelmiştir. Her ne kadar inziva olayı, toplumdan ayrılma bana sempatik gelse de inancımdan dolayı bu engelleniyor. Çünkü islamda topluma, insana hizmet makbul olandır. Saatlerce yapılan ibadetten çok bir insana faydalı olmak üstün tutulur.
Henry David Thoreau tarafından yazılan Walden Gölü'nü okumadıysanız tavsiye ederim. Burada 2 yıl insanlardan ayrılarak yaşamış, sonrasında tekrar dönmüştür.
Sizlerinde tavsiye edecekleriniz varsa memnuniyetle alırım. Kafayı bu konuya çok taktım , hayırlısı :)
Nasıl tanıdık bir duygu. İnsanlardan kaçasım var. Ve aslında bu hiç hoşuma gitmiyor.
YanıtlaSildeğil mi yani. ama tamda kargaşanın göbeğindeyiz..
SilMünzevi yaşamlar üzerine yazılmış şeyler benim de ilgimi çok çekiyor. Bir arkadaşım bana bir kitap yollamıştı hepsini okumadım ama Sibirya da bir külübede bir sene tek başına yaşayacak bir adamın kaleme aldığı bir kitap. Bir ara kitaplığıma bakayım da yazayım buraya. Seninkileri de not alayım.
YanıtlaSilçok merak ettim. yazarsan sevinirim. çok seviyorum çünkü
Silböyle kitapları okumayı..
Garip bir şekilde kitaplığımda bulamadım. Belki bir çantanın içinden çıkacak. Atmış olamam. Neyse ki Goodreads'e kayıt etmişim: Sylvain Tesson, Dans les forêts de Sibérie. Sibirya Ormanlarında demek ama türkçeye çevrildi mi hangi isimle çevrildi onu bilemiyorum.
Silşimdi inceledim bu adam bizim yaşlarda yani benim ve Baykal gölünün kenarında bir kulübede yaşamış kaç yıl. müziklerini ibrahim maalouf'un yaptığı film de varmış Dans les forêts de Sibérie adıyla. ama bulunmuyormuş galiba. ah bak heyecanlandım bulsam hem kitabı hem de filmi.
SilFilmden sen söyleyene kadar haberim yoktu. Ama buldum,
Silhttps://www.dailymotion.com/video/x45s2b0
50 dakikalık bir film.
Beautiful blog
YanıtlaSilThank you :)
SilBuketcim siizn orda bile kalabalık diyorsan var gel burayı düşün, kentlerde bizzat işkence ediyoruz kendimize ve doğamıza aykırı yaşıyoruz bazen yürüyüş yaparken yüksek binalardan bir küçük pencereden uznıp dışarı bakan insanlara bakınca çok üzülüyorum aslında onlardan biride ben olmama rağmen. Küçük hapishanelerimizdeyiz, insansız araçsız sadece ağaç, ot,hayvan görerek yaşamak kulağa çok muhteşem geliyor ama yapılabilir mi denemek lazım bilmiyorum. O nedenle kitap da tam yerine oturdu merak ettim inceleyeceğim sevgiler..
YanıtlaSilevet gerçekten şehirler hele çok kalabalık. yani bir Bursa'nın nüfusu bile neredeyse isviçre kadar. Ankaraya geçen senelerde geldiğimde gözlerime inanamamıştım
Silçünkü 20 yıl önce bıraktığım yeşil Ankara gitmiş kocaman kocaman
binalar gelmiş yerine. iş güç derken yıllarımız geçti buralarda ama
sonrasında kökenlerimi koparıp kırsala gitmem lazım Derya. Deneyeceğim
inşallah
Merhabalar.
YanıtlaSilinsanlardan kaçan, tek başına yaşamayı sevmeye yönelen insanların sayısı gittikçe artıyor. Münzevi hayat ya da yaşam dediğimiz olay böyle bir şey. Sizin de dediğiniz gibi İslam dininde münzevi hayat asla onay görmüş ve ruhsat verilmiş bir yaşam tarzı değil. Çünkü insanlardan kaçarak tek başına sürdürdüğünüz hayatta yaşadığınız İslamın hiçbir değeri olmaz! Münzevi yaşam tarzı, benim de (eşimle birlikte) çok arzu ettiğimiz bir yaşam biçimi. Ancak, münzevi yaşam tarzı, asla doğru ve mantıklı bir yaşam tarzı değil. Ancak, insanlardan sürekli kötülük görmüş birinin de çaresiz tercih ettiği bir yaşam biçimi.
Selam ve saygılarımla.