Büyüylü Fener Bergman'in otobiyografisidir. Bergman ;
"Sinema benim için günlük olayların, yaşamların anlatıldığı bir rutin olmadı. Sinema düslerinin anlatıldığı bir sanattır. İşte burada yönetmen için bir duvar çıkar ortaya; duvarın rutin tarafında kalanlar ve duvarın düşsel olan diğer tarafında kalanlar.Krusawa, Fellini, Bunuel, Tarkovsky ve bazen de Antonioni duvarın diğer tarafında kalan insanlardı benim için. Sanatçı olarak amacım tıpkı bu insanlar gibi duvarın diğer tarafında olmaktı, fakat ben bu duvarı sadece bir kaç kez yumruklayabildim'' demiştir..
"Sinema benim için herşeyden önce tiyatrodur" diyerek Stanley Kubrick'in "sinema benim için resim ve müziğin birleşimidir" sözüne, bir alternatif yaratmış yönetmendir. ''Cinlerim sayılamayacak kadar çoktur; en olmadık zamanlarda ortaya çıkıp panik ve korkuya yol açarlar. Ama olumsuzlukları kontrol altına alıp onları işe koşarsam, onlardan yararlanabileceğimi öğrendim'.
Öykü anlatmadaki başarısı sorulduğunda bunun sebebinin annesinin şömine başında ailesine ve dostlarına yüksek sesle kitap okuduğu pazar günlerinden geldiğini söyler. Zaten bilindiği gibi annesine çok bağlıdır ve hemen her filminde annesinin yüzünü aramanın ya da yaratmanın peşindedir. Filmlerinde sıklıkla kadın karakterlere başvurmasının da en önemli sebebidir bu. Sıklıkla kullandığı yüz çekimleri özellikle kadın karakterlerde oldukça yoğunlaşır. Filmlerinde genel olarak karamsarlık hakim olsa da yine de ufacık bir umut ışığı görmek mümkündür. Çocukluğunda babasından zulüm gördüğü için sık sık içine kapanmıştır ki bu da onun insanı dehşete düşüren hayal gücünün katlanıp artmasına zemin hazırlamıştır..
Ölüm korkusu hakkında da şunları söylemiştir;
''Geriye dönüp anımsayabildiğim kadarıyla ergenlik dönemimde ve yirmili yaşlarıma doğru hızla büyüyüp giderek katlanılmaz bir şeye dönüşen yabanıl bir ölüm korkusuyla yaşadım. Öleceğim gerçeği; artık var olmayacağım, karanlık bir kapıdan geçeceğim ve denetlenemeyeceğim, önceden göremeyeceğim, düzenleyemeyeceğim bir şeyin varlığı benim için sürekli bir korku kaynağı olmuştu.
...ölüm korkum büyük ölçüde dinsel kavramlarla bağlantılıydı...Bir insanın varlıktan yokluğa nasıl dönüştüğünü, bunun nasıl olduğunu ansızın kavradım.bunu kavramak güçtü. Ama sürekli ölüm korkusu yaşayan biri artık özgürleşiyordu.''
''Geriye dönüp anımsayabildiğim kadarıyla ergenlik dönemimde ve yirmili yaşlarıma doğru hızla büyüyüp giderek katlanılmaz bir şeye dönüşen yabanıl bir ölüm korkusuyla yaşadım. Öleceğim gerçeği; artık var olmayacağım, karanlık bir kapıdan geçeceğim ve denetlenemeyeceğim, önceden göremeyeceğim, düzenleyemeyeceğim bir şeyin varlığı benim için sürekli bir korku kaynağı olmuştu.
...ölüm korkum büyük ölçüde dinsel kavramlarla bağlantılıydı...Bir insanın varlıktan yokluğa nasıl dönüştüğünü, bunun nasıl olduğunu ansızın kavradım.bunu kavramak güçtü. Ama sürekli ölüm korkusu yaşayan biri artık özgürleşiyordu.''
Şahane bir bilgilendirme olmuş. Ellerine sağlık.
YanıtlaSilPelin'e ve tüm aileye de sağlık dileyeyim en iyisi:)Sevgiler.
paylaşımın harika canım kızımız nasıl oldu sevgiler
YanıtlaSilYorum yazdık uçmuş gitmiş,blogda bir işler dönüyor yine:(
YanıtlaSilBu kitabı ilginç buldum,zaten biyografilere zaafım var,bilgiler için teşekkürler...
Sözünü ettiğin harika kitaplardan biri daha. Ingmar Bergman filmlerini çok seven biri olarak, en kısa sürede okunacaklar arasına katıldı bile. Teşekkürler..
YanıtlaSilÇok iyi sözler var içeride, bir insanın sinemayı ''resim ve şarkı'' olarak içerik etmesi çok etkili. Bu arada ölüm korkusunu da çok iyi şekilde anlatmış, her daim de ölüm korkusu yaşamış. Günümüzde biz insanların artık her zaman yaşadığı ölüm korkusuna açıklık getirmiş, Fakat bunu çok büyük bir güçle anlamış, peki biz anlayabilecek miyiz?
YanıtlaSilNe zamandır kitap okumayı sevmek istiyordum, acaba bu önerin işe yarar mı dersin Buketciğim. -teşekkürler.
Baran, nasıl olurda senin gibi biri kitap okumayı sevmekten sözeder,şaka bence:))
YanıtlaSilNasılsın Buket, kızın nasıl?
YanıtlaSilBu kitabı okuyalı çok oldu ama Bergman'ın itiraflarını, çocukluğunu anlatışını net hatırlıyorum. İlginçti. İmgeler kitabı da güzeldir, o daha çok filmlerin varoluş sürecinden bahseder.
Neyse, ben çay keyfi yapıyordum, bloglara bakarken. Şimdi bir türk kahvesi yapayım ve bir şeyler okuyayım. Hadi bakalım, değiş tonton;)
Sevgiler.
Çok iyiyim justine!!
YanıtlaSilsüper bir istanbul gezisi yaptım, dur şimdi onu paylaşayım..
Sinemayı günlük hayatın değil de düşlerin anlatıldığı resim ve müziğin birleşimi olarak görmesinden çok etkilendim. Hayalgücü, üretkenliği, karamsarlıkları ve cinleriyle insanı içine çeken bir hikayeye sahip. Hangimiz korkmuyoruz ki derinlemesine düşününce ölümden diye düşünmeden de edemiyor insan.
YanıtlaSil