21 Eylül 2011 Çarşamba

BİR FİLM BİR KİTAP

                      YABAN  ÇİLEKLERİ

                        
                                             

                               .
                  Ölüme yaklaşmanın verdiği keder,  büyük  hesaplaşma....
                  Film   İsac  Borg  adlı 78 yaşındaki  doktorun masada günlüğüne birşeyler yazarken  görülmesiyle  açılıyor.  Doktor  şöyle yazıyordur :

                  'İnsanlarla olan ilişkilerimizde, temelde onların karakterini ve davranışlarını tartışır ve değerlendiririz.
işte bu yüzden, bu sözde ilişkilerin tümünden kendimi geri çektim. bu benim yaşlılık günlerimi daha da yalnız kıldı.
Hayatım çalışmakla geçti ve buna müteşekkirim
.''

                 Filmin ilerlemesiyle,  geçmişiyle hesaplaşan, özlemle hatırlayan yaşlı  adamın bilinçaltının  rüyalarında  rol oynamasını,  çevresindekilerin  kendisini tanımlamaları ölçüsünde  varolduğunu, artık  bununda  öneminin  kalmayışını görürüz. Başkasının  hakkımızdaki fikri, bizim kendi gerçekliğimizi  bulmasına engel olur. Ya da yanlış yönlendirir belki de..Yaban Çilekleri  de  artık yaşlamış bir adamın  geri dönüşlerle,  rüyalarla  kendini tanıma çabaları. Geçmişine  acı dolu  bir yolculuk yapar , neşeli, kalabalık evini  görür,aşık olduğu güzel kuzeninin kardeşine gönlünü vermesini acı dolu bir sevecenlikle hatırlar.


                                        

                          Bergman tanrının mevcudiyetini Yedinci Mühür’dekinden farklı bir şekilde sorgulamıştır bu filmde. Bu defa tanrının mevcudiyetini iki genç tartışır ve profesöre tanrı hakkında ne düşündüğünü sorarlar. İhtiyar profesör ise bir şiir okuyarak karşılık verir:
    
           “Her yerde aradığım o dost nerede?
            Şafak söktüğünde bir yalnızlık çöker üzerime
            Alacakaranlıkta, o hala benden uzaklarda
            Kalbim yanıp tutuşsa da                                                                         
            O’nun zafer izleri her yerde çıkar ortaya
            Bir çiçeğin narin kokusunda, tarlaları savuran rüzgarda
            Soluduğum her nefeste ve havanın her zerresinde
            O, lütfunu esirgemez
            Bir yaz melteminde onun sesini duyarım…”



                               DÜĞÜNE

                             Körlüğümün  ilk  yılında, tekrar  tekrar  yaşadığım en korkunç an sabahları uyandığım  zamandı.  Uykuyla  uyanıklık  sınırında  ışık olmayışı  çoğu  zaman bağırma  isteği  yaratıyordu  bende.  Zamanla  alıştım  buna. Şimdi  uyandığımda  , ilk  yaptığım iş bir şeye  dokunmak oluyor.  Kendi  gövdeme,  çarşaflara,  karyolamın başucundaki  ahşap  oyma  yapraklara...
                                                                                                          sy..19


                             
                                                                                    

12 yorum:

  1. Çok güzel yazıyorsun, acayip bilgilendirici ama ne yalan söyliyeyim bana epey bir ağır geliyor:)
    Bak ben onca yazının içinden sadece kitap kapağındaki resime takıldım kaldım. Büyük ihtimalle Chagall'a ait. Onun Düğün temalı orjinal eserlerini de görmüştüm. bazıları iç karartıcı olsada bu çok hoş...

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel kitaplar okuyorsun Buketcim :) Paylaştığın için teşekkür ederim ! Hevesleniyorum, yeni kitaplar alıyorum ama fırsat yaratıp hızlı hızlı okuyamıyorum :(

    YanıtlaSil
  3. cafenohutcum, dediğin gibi ağır. iyimi ediyorum kötü mü bilmiyorum.öğrendikçe okumak istiyorsun, izlemek istiyorsun.bir o kadar bunalımda oluyorum :(

    YanıtlaSil
  4. didemcim, ben de aslında okulla yoğun bir dönemdeyim. okumamda yavaşladı...

    YanıtlaSil
  5. Klavyene sağlık blogdaşım. ;)

    YanıtlaSil
  6. buketcim, hayatın sonuna yaklasmıs bir adamın filmi , hayatla hesaplaşması çok hüzünlendirici bir film olsa gerek.

    YanıtlaSil
  7. Buketcim yine önemli bir film tanıtmışsın,şiir de çok güzelmiş,teşekküler.
    Berger kitaplarına da hayranım , sen onun sadık bir okuyucususun:)
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  8. teşekkürler euphrates...
    zeynep hem de nasıl hüzünlü..
    natalicim, evet seviyorum berger okumayı, tüm kitaplarını almaya çalışıyorum..

    YanıtlaSil
  9. Kör olarak doğmak sonradan kör olmaktan daha iyi sanırım. İnsan yeteneklerinin değerini kaybettiği zaman daha fazla anlıyor.
    Belki de hayat kaybettiğimiz şeylerin değerini kaybetmeden önce algılayabildiğimiz kadar anlamlıdır.

    YanıtlaSil
  10. Selam Buket, Düğüne ile ilgili bir yazım vardı. İlgilenirsen bir göz atıver istersen.

    http://hayalkahvem.blogspot.com/2009/08/hayata-dair-bir-yaz-ve-bir-kitap.html

    Öğretmenim, yeni okul döneminde başarılar ve kolaylıklar dilerim:)

    YanıtlaSil
  11. Buket’cim wild strawberries Dehan’ın arşivinde görüp bir türlü izleyemediğim filmlerden biridir. Yazın merakımı daha da arttırdı, kelimelerle ifade edilen bu temayı filmde yaşamak istedim canım. Kitaba gelince, ilk paragrafı okumak bile derinden etkiledi beni o duyguyu bire bir yaşatacak kadar güzel anlatmış yazar.


    Giz’li Teras

    YanıtlaSil
  12. berger'e bayılırım.
    sevgiler,

    YanıtlaSil

Cuma Gelmiş!

                     Bir cuma akşamı daha birlikteyiz. Kasım geldi geçiyor bile. Her cuma ne ara bitti bu hafta diyorum, koca bir girdaba gi...