Mart ayı bitti bile. Ramazan sona eriyor yarın. Biraz beden dinlenmesi, biraz ruh temizliği, ümit ve korkuyla karışık yapılan ibadetler, aile, eş dostla bir sofra çevresinde bir araya gelme, iftara yakın komşulara giden gelen tabaklar, uykulu sahurlar, okunan Kuran-ı Kerim, bol muhasebe.. Benim ramazan ayım böyle geçti. Daha farklı şeyler de yapmak isterdim, çalışma hayatının verdiği yorgunlukla çoğu zaman es geçtim, yapamadım. Yine de çok şükür ediyorum içinde bulunduğum halime, sağlığa, yakınlarımın mevcudiyetine..
Ülke gündemi yine çalkantılı. Hiç bir zaman huzur olmayacağını anlayalı çok yıl geçti. Biri bitse diğeri geliyor. Deprem, yangın, ekonomik çıkmaz, pandemi, bol kadın cinayeti, yolsuzluk haberleri bitmiyor. O kadar bunalıyorum ki anlatamam. Kendimizi geçtim çocuğum ve onun gibi binlerce gencin belirsiz geleceğini düşündükçe hiç bir şeyden zevk almaz duruma geliyorum. Geçmişte ki herhangi bir yazımı açıp okusam benzer endişeler içinde olduğumuzu göreceğim yine. Bitmiyor, bitmiyor...
Neşem gelsin diye cuma pazarından aldığım çiçeğim..
Yeni yaşımı beni unutmayanlarla geçirdiğim saatler..
İçilen kahveler, sohbet, hediyeler..
Minimal dünyamızda çok mutluyuz aslında..
Geçen günlerde instagramda artık sinirden patlayan Aslı Perker geldi aklıma. Yeter kardeşim yeter, biz artık elli yaşımıza gelmişiz, çoluk çoçuğumuzla sakince yaşamak, örgümüzü örmek istiyoruz sadece diye isyan ediyordu. Hah işte böyle düşünüyoruım bende dedim. Herkesten bir ses çıkmaya başladım yine. Yine ikiye ayrıldık, taraf seçmezsen tu kaka, valla yetti artık alın her şey sizin olsun!
Okulda bu hafta Orman Haftasına girdik. Çocuklarımla okul bahçesine meyve fideleri diktik. Her çocuğun bunu yapması gerekiyor bence. Hatta çocuğunuz gençse bile bir fide alıp apartman bahçesine dahi dikin. Bunu yaşamalı çocuk, bir hayata başlangıç vermeyi, gelişmesini görmeli.
Okulda geçen sene diktiğimiz fideler iki katı büyüdüler. Bir fide dikimiyle aslında ne güzel şeyler çıkıyor ortaya.
Öğrencimden gelen çiçekler..
Evde nakış işleme saatlerimin huzurunu ne kadar anlatsam az kalır. Belki çok sevdiğim için bu kadar huzur duyuyorum. Nakış işi de bir tür resim yapma gibi bir şey. Ortaya çıkan güzel işleri seyretmek başka bir keyif.
Kuran-ı Kerim arapçadan okuyup hatim yapıyoruz ama mealini anlayarak okumak da mutlaka yapılması gereken. Kaç kişi şöyle baştan sona okudu da bir karara vardı merak ediyorum. Yüzyıllar önce gelmiş bu kitap dünyada değeri kaybolmadan, bir harfi değişmeden insanlara değiyorsa vardır bir hikmet demeli ne yazıyor diye de okunmalı bence. Şu sıralar okuduğum Bakara Suresinde şöyle diyor;
''Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar. Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte onlar Rab'lerinden gelen bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. ''
İnanıp aynı payda da buluşup bir sofra etrafında buluşmanın kıymetini anlatamam. Bu hafta boyunca sevdiklerimle özenle hazırlanmış sofralarda buluştuk. Çocuklarımız bir zamanlar bizim yaşadığımız, hiç aklımızdan çıkmayan ramazan anılarına benzerlerini hafızalarına yerleştirdiler diye çok mutlu oluyorum. Büyüklerimizin de yer aldığı bu sofralarda okunan ezanla güzel dualar yaptık, yemeklerimizi yedik.
Akşam namazı kılındıktan sonra çaylar demlendi, tatlılar tabaklara kondu, sohbetler yapıldı. Bizim burada ramazan ayına özel 'simit dolması' denen bir yemek yapılıyor. Haftada en az bir kez yaparız, sahurda da yenir. Fotoğrafta görüldüğü gibi bir çeşit pide. Küçük küçük kesilerek ortası yarılarak biraz suyla ıslatılır. İçine peynir konarak yumurtaya bulanarak az yağda kızartılır. Ilık yenmesi tavsiyedir.
Bu hafta dizlere başladım ve bitirdim..
Son günlerde revaçta olan Adolescense dizi filmini bende izledim. Farklı yorumlar var diziye ait. Diziden çok etkilenler olduğu gibi Mithad Selim in yazdığı gibi abartmayın diye yorumlayanlar da vardı. Beğeni ve etkilenme her insana , yaşa, cinsiyete , ilgi alakaya göre değişiyor tabi ki. Mesela şimdi ben ergen yetiştirmeye çalışmış hem bir anneyim, hem de okulda çeşitli yaş gruplarıyla yıllarca çalışmış bir öğretmenim. Bu tür dizilerde empati yapıp etkilenmemem olanaksız. Yine Mithad Selim'in daha iyi bir dizi diye önerdiği Defending Jakop'u da izledim. İkisinin farklı bir temposu var. Defending Jakop daha bir komplike olaylar, diğer diziye göre daha çok duygulara yoğunlaşmış. Sözkonusu çocuklar olunca daha bir hassas oluyoruz. Ama şunu söyleyeyim ben zaten Tv de olan ID kanalından bu tür olayları hem de gerçeğini çok izliyorum. Diziler konuyu uzattıkça uzatıyor normal olarak. Bu kanalda ki canlandırma tekniğiyle anlatılan vakalar karşısında ağzım açık kalıyor. Neden ve nasıl oluyor bu olaylar diye kafa patlatıyorum.
Kendime göre çıkarımım şöyle;
Çocuklar ilk yıllarda yoğun bir ilgi alakaya maruz kalsa da zamanla yorulan ve bir çok şeyi görnezden gelen ebeveynler ile büyük bir serbestlik içinde kalıyor. Denetlenmeyen internete girmeler, oyunlara bulaşmalar, ergenlikte artık önlenemez denetimsiz odasına kapanıp ne yaptığı belli olmayan aileden tecrit saatler, okulda bir de kabul görmeyen çocuksa zorbalıklar, ailesinin sevgi ve ilgi azlığı, daha bebeklikten itibaren erkekçocukların eline oyuncak diye silah türü oyuncaklar verilmesi , zamanla internette dövüşlü oyunlara ve videolara dönüşmesi ilk aklıma gelenler. Daha 5 yaşında ki çocuğunun eline telefonunu verip alamayan söz geçiremeyen velilerim var. Bu çocukların 10 yaşından sonra ki bağımsızlıklarını düşünemiyorum bile.
Bir de akran zorbalığı var ki; o da başka bir konu. İnanmazsınız belki ama farklı ve güçsüz bir çocuğa karşı anasınıfında başlıyor bu zorbalık. Sınıflarda öğretmenler olarak elimizden geleni yapıyoruz ama ailelerde çocukların yaşadıklarını da değerlendirmek gerekir.
Dizilerde ki alt metinde çocuğunu gözünde kutsallaştıran, sorunları görmezden gelen, gerçekleri kabul edemeyen anne-babaların psikolojisi. Bir anne olarak bunu da öyle iyi anlıyorum ki..
Bu fotoğraf genç yaşında emekli olup keyfince sabahları bisiklet süren erkek kardeşimden. Daha fazla para kazanmayı reddedip emekli oldu ve özgürlüğünü doya doya yaşıyor iki senedir. Sabah gezisinden bir kare paylaşmış bize, çok sevdim.. Nereden aklıma geldiyse bir zamanlar burada yazan blogcu Banu aklıma geldi. Yıllar önce yazdığı sayfayı buldum. Geriye doğru uzun uzun okudum, onu özlediğimi farkettim. Üzüldüm, üzüldüm..Sizde bir ziyaret edin isterseniz. Hep birlikte analım, hatırlayalım... Pazar günü Ramazan Bayramı başlıyor. Bizde bugün uzun bir tatile giriyoruz. Herkese hayırlı bayramlar, iyi tatiller dilerim..