26 Eylül 2025 Cuma

Eylül Son Cuması

 

Güzel bir hafta geçirdik, her gün işe gittik geldik, tekrar yorulduk tekrar cumaya geldik. Cumartesi daha önce hiç gitmediğimiz Karadeniz'e kıyısı olan Kıyıköy kasabasına gittik. Sabah erken kalkıp bir piknik sepeti hazırladım. Domates, salatalık, biber - ki bol bol var şu dönem hem de en lezzetli zamanı- peynir zeytin, fırından simitler ve yol çıktık. Bize bir saat uzaklıkta, hiç yorulmadan ulaşıyoruz. 
Saat 10..
Arabayı sahile park edip bembeyaz deniz fenerine doğru yürüyoruz. Bir kaç tane bank var manzaraya karşı, oturup özlediğimiz deniz havasını ciğerlerimize çekiyoruz. Öyle güzel ki manzarası; iç liman içinde tekneler, dalgalar, o güzelim bulutlar, çok mutluyduk..


Kıyıköy'ün eski adı da çok tatlıymış; Midye..
İki dere arasında kalmış, biri Kazandere diğeri Papuçdere. Kıyıköyün kalesi de varmış zamanında ama günümüzde sadece iki kapısı kalmış. Bizde bu kapılardan geçtik ve küçük şehre girdik.



                          Deniz kenarında ki kumsal çok güzel, dalgalı olmasına rağmen giren çok kişi vardı. Bizde fazla açılmadan bir kaç saatimizi geçirdik. Yumuşacık kumlar, ılık deniz şahaneydi.
Dere kıyısı boyunca kamp yerleri vardı, hem çadır hem karavan çok keyifli gözüküyordu.





Pabuçdere kıyısında bulunan Kıyıköy Aya Nikola Manastırı, günümüze ulaşan kaya manastırları içerisinde en güzel örneklerden bir tanesiymiş. Bizde içinde gezdik, baya bir etkileyici, hiç bu kadarını beklemiyordum.
Tarihi camisi de 1925 yılından günümüze gelmiş, ufacık ama tatlı bir yapıydı.
Limana bakan manzaralı bir restoranda balık yedik. Bu masada gördüğünüz hamsi 500tl mezgit 500tl ve salata 250tl, merak edenler için fiyatları yazdım ama bence çok fazla 




                                                                   Aya Nkola Manastırı..



Eve dönüş yolunda tarladan satış yapan yerlerden sebzelerimiz aldık.



Kıyıköy dönüşü  yerel domateslerden satın aldık.




Hafta boyunca güneşli olunca bol bol açık havada oyun oynadık.. 



Pencere önü sardunyalarım yaz sonu coşmalarını yaşıyorlar               ..



                          Artık hafta içi iş sonrası hiç günlük iş yapmadan şehir içinde gezmeyi, bir kafede oturmatı, çarşı pazar dolaşmayı düşünüyorum. Bu hafta içi de bunu gerçekleştirdim ve öyle huzurla doldum öyle güzel vakit geçirdim ki..
Okuldan çıkınca Çerkezköy'de ki kütüphaneye gidip kendime bir kitap seçtim. O kadar çok kitap arasında çok kararsız kalıyorsunz ve hepsini bir anda okumak istiyorsunuz..Aldığım kitapla bir kafeye gittim, ikinci hatına çıkıp oturduğumda ani bir sağnak başladı. Öyle özlemişiz ki yağmuru 💙
Buzlu kahvemi yudumlarken ara ara kitabımı okudum, yağmuru ve koşuşturan insanları seyrettim. 



Bu şehrin sokaklarında bazen süprizler de oluyor  😊




Kütüphaneye bayılıyorum ..





Hafta boyunca izlediğim filmler..





Marketlere gelmiş beklenenler  💛


Kıyıköy'ü merak edenler yeni videom burada. Haydi buyurun..
Mutlu haftasonlarımız olsun!













                                                                                                            




























19 Eylül 2025 Cuma

Merhaba Cuma!

 


                          Merhaba Arkadaşlar!

         Bugünlerde blog istatistiklerimde baya bir hareketlenme var. Normalde belli sayıda olan görüntülenme de rekorlar kırıyorum 😊 Bereketi bol olsun! İnsan seviniyor tabi ki, paylaşımlarımı genelde bana arşiv olarak kalsın hatta ileri de kızımda okusun umuduyla yapıyorum ama böyle yükselişler görünce hoşuma da gidiyor. Demek ki insanların bir şeyler bulabildiği bir sayfa diyorum.

         Neyse bu da burada dursun.. Dönelim bir haftalık döküme. Eylül gelmesiyle hayatımızda hareketlenme çok oluyor. En başta okullar başlıyor, biz okulönceciler sil baştan küçük yaş grubuyla tekrar eğitim öğretime başlıyoruz. Dezavantajımız her sene her şeye tekrardan başlamak. Çünkü diğer sınıflarda en azından bir okul kültürü almış, okula artık iyice alışmış çocuklarla yola devam ediyor. Bizde de bu durum oldukça yıprandırıcı oluyor. İlk aylar bu yüzden çok zordur ve yorgunluk hat safhadadır. 

        Buraya gelişimizle ailemizde özlemler çoğaldı tabi ki. Bu yaştan sonra oldukça ekstrem durummuş kabul ediyorum ama yeni bir yaşantı fikri beni her zaman heyecanlandırmıştır. Gönül isterdi ki aslında şöyle Alp dağlarında ya da en azından Karadeniz yaylalarında bir yaşam olsaydı...

        Geçen haftasonu hem kızımı üniversiteye başlangıcını yapmak hem de ailemizi ziyaret etmek için Kocaeli'ne gittik.



            Annemin balkon manzarasını, ilçemizde ki begonvilleri, masmavi denizimizi, kokusunu, balkon kahvaltılarımızı, tertemiz sokaklarını özlemişim. Annemler ile balkon kahvaltılarımız meşhurdur, Allahtan hava müsaitti tekrarladık.
Gün içinde arkadaşlarımla da buluşup hasret giderdik.



                                      Denize karşı bir çay içmek ne güzelmiş!



Bağevine gidip kalan sebzelere baktık.



                        Sadece kabaklar duruyor onlarda susuzluktan fazla büyümemiş. Evin karşısında orman gibi bir bölge vardı, orayı da temizlemişler, karşıda ki bina ortaya çıkmış. Bizim ev artık evlerle çevrili, insanlar çoğalmış etrafta. 
Sadece cumartesi tam gün kalarak pazar annemlerde kahvaltı yapıp İstanbul'a doğru yola çıktık. Çünkü kızımın üniversitesi başlayacak ve yurda yerleşmesi gerekiyordu.



                      Odasına eşyaları yerleştirdik, beraber Beykoz'da  gezdik dolaştık. Akşama doğru bizde Çerkezköy'e gitmek üzere yola çıktık. Kızımdan ayrılık zor oldu çünkü bir sene beraberdik. Kaç yaşında olursa olsun insan çocuğundan hiç ayrılmak istemiyor. Aynı şekilde annemlerde biz giderken çok üzülüyorlar. Ne zaman geleceğimizi hesaplamaya başlıyor, ben de bak böyle daha güzel artık dolu dolu sizde kalıyoruz diye avutmaya çalışıyorum.




Dönüşte tam gaz derslere devam. 



                           Köyde daha tam gezmeye çıkamadım ama okul yakınlarında gördüklerimi fotoğraflıyorum. Bu leylek yuvası mesela görseniz öyle heybetli ki. Leylekler gitmişler tabi ki. Gelecekleri günleri de görürüz İnşallah.
Elma mevsimi de geldi ne güzel !



           
 Evde sonbaharın gelmesiyle ve okul sonrası yalnız kalmamla birlikte daha çok film izlemeye başladım. Bu yalnızlık çok iyi geliyor, hiç ihtiyaç duymuyorum tanıdıklara, sosyalleşmeye. Evime gideyim bir kitap okuyayım, film izleyeyim ya da işlerimi yapayım istiyorum.
Corn Island Gürcü bir yönetmenin filmi. Gürcü yaşam şeklini, evlerini, doğa koşullarını seviyorum ve merak ediyorum. Bu filmde doğa içinde çok sakin geçen ama güzel bir film. Başrol oyuncuyu çok İlyas Salman'a benzettim sonrasında bakınca gerçekten o olduğunu gördüm.
Weapons bu senenin ilginç filmlerinden. Korku filmi desen değil fantastik desen değil ama değişik bir konuyu işleyiş hali var, filmi izlemeyi bırakamıyorsunuz. 
Heldin ise bir hemşirenin çalışma hayatına kesit. Tüm zorluklarıyla, hasta insan ve yakınlarıyla uğraşmanın tüm yıpratıcı taraflarıyla zorlu bir film. Filmi düşününce bir öğretmen, polis, hakim savcı hangi meslek grubu olursa olsun her işte çok büyük zorluklar var. Bir büyüteç tutunca bu alanlara nasıl da farklı bir bakış açısı gerçekleştiriyorsunuz.
Przeipiekne yine bu senenin filmlerinden. Polonya filmlerinden sanırım.Kadın olmanın halleri, dünyanın neresinde olursan ol ortak sorunlar. Farklı bir ülkede ki her yaştan kadınların yaşamlarına bir bakış açısı fena değil.



                           Okul sonrası o kadar yorgun oluyorum ki kendime gelmek için uzun bir sürenin geçmesi gerekiyor. Acaba emekli olsa mıydım diye düşündüğüm zamanda oluyor. Eşimle emeklilik hak ettik ama üniversite de çocuk okutmak gerçekten çok zor. Bu millet nasıl 2-3 çocuk yetiştiriyor bilmiyorum. Amacımız bu sene hem para biriktirmek hem de her fırsatta gezmek dolaşmak. İkisi biraz zor ama emekli olsaydık ikisi de olmayacaktı. 30 yıllık öğretmen emekli maaşını bilseniz şaşar kalırsınız.
          Sağlık olsun diyelim çünkü işin başı bu. Bu haftasonuna da gelmiş bulunuyoruz, herkese mutlu tatiller !








12 Eylül 2025 Cuma

Eylül Cuması

Merhaba Eylül!
Neredeyse yarısını geldik bile. Zaman yine hızlı, işler yoğun, hava hala sıcak. Ağustosun son haftası okullar açılmadan yazın hiç yapmadığımız tatili yapalım diyerek İğneada'ya gitmiştik. Geçmiş yazıda ilk gittiğimiz oteli ve çevreyi anlatmıştım. Bir yere gidince uzun uzun tek bir otelde kalmıyoruz, ne olur ne olmaz iki otel seçiyoruz ki beğenmezsek eziyet çekmeyelim. Her şey dahil otelleri artık sevmesem de kızımın  havuzu, aqua parkı olan otel istemesi yüzünden İğneada merkezde ki bu çok katlı oteli seçtik. Her şey dahil olan bu otel fiyat performans olarak çok iyi çıktı. Dışarı da yemek yeme fiyatları belli, üç öğün yemek, istediğin zaman istediğin içeceği içmek de içinde olunca gayet iyi bir seçimdi. 
Ama çok katlı oluşuyla benim için kabus oldu. Zaten yangın ve deprem korkumla böyle bir otelde gece geçirmek çok fenaydı. Orada kaldığımız üç gece boyunca hiç uyumadım desem yeridir. 



Sabah olduğu gibi sahile gidiyordum ve şezlongda uyuyordum. 
Ama dev dalgalarıyla deniz kenarı çok güzeldi. Her gün gittiğim köşemde öyle güzel dinlendim ki. Bulutlar, deniz, kumsal  ve deniz kabukları ile güzel bir tatil oldu ki bunu da beklemiyordum. 
Dönüşte Yenice köyünde bir festivale denk geldik. 
31 Ağustos 2025 tarihinde, Kırklareli – Pınarhisar – Yeniceköy’de gerçekleşen Zelenika Şenliğiydi. Zelenika Çiçeği, Balkanlarda, nemli ormanlarda genellikle nisan-haziran ayları arasında açan endemik bir türmüş. 
Istrancaların  her bahar yeşile, mora boyayıp yaprakları hep yeşil kalan Zelenika, adını da Balkan dillerinde “yeşil” anlamına gelen “zelen” sözcüğünden alıyormuş
Balkanların kuzeyinde, hemen her köyde bahar aylarında Zelenika Şenlikleri yapılıyormuş.




                       Pazartesi okullar açılınca da yoğun bir işin bir dönemin içine girmiş olduk. Bir gün Çatalca'da eğitim vardı, böylece Çatalca merkezini de görmüş oldum. Yemyeşil gayet güzel bir ilçe .



                       Denizden topladığım deniz kabuklarını sınıfımda bir köşeye koydum. Sınıf haziranda okulların bittiği anıyla kalmış, her tarafı pislenmiş ve tüm eşyalarıyla çok karışmış durumdaydı. Bir hafta boyunca temizlik ve düzenleme yaptım. Velileri de organize edip sınıfı boyattık, tamir ettik , halılar, tüller, minderler yıkandı. Tuvalete yeni lavabo ve klozet taktırdık. O kadar çabuk sınıfı elden geçirdik ki buna ben bile inanamadım. Ama her gün de eve geç ve yorgun geliyordum.
Hala da sınıfa tam yerleşmiş sayılmam, ne nerede aradığım çok oluyor. Öğrencilerimde pırıl pırıl çocuklar, veliler ilgili.



                         Oturduğumuz evin hemen yanında ki arsada bulunan çöpler çok canımı sıkıyordu. Hafta sonu ellerimize eldivenleri taktık, çöp poşetlerini aldık çıktık arsaya. Ne var ne yok topladık ve temizledik. İlk resimde çöplerin bir kısmı görülüyor, temizlenince çok güzel oldu. Gelen geçen insanlar şaşkın şaşkın baktılar ama görsel olarak etkileme bile yaptıysak ne mutlu bize. En azından bir kişiden ne olacak demeyip ayda bir mahalle de temizlik yaparsak bu bile çok güzel bence.





Hafta boyunca okuduğum iki Alain De Botton kitabı..






Kızım üniversiteye gitmeden okul çıkışı kahve molası..



                 

             Çerkezköy'de deniz yok ama mavi gökyüzü çok güzel. Gecesi başka gündüzü başka. Deniz burnumda tütüyor tabi ki, martı seslerini özledim, hele kokusu...
,




                    Geçen gün karşıma çıktı tam 12 sene önce bu zamanlarda Portofino'da geziyormuşuz. Hele Pelin'e bakın nasıl da küçük 💖




                 Uzun bir aradan sonra Kitaphaber'de yazım çıktı. Hadi alın kahveleri elinize, şöyle güzel bir adaya doğru gidelim. Okumak isteyenleburaya



Aynı zamanda İğneada tatilimizde bu videoda.
Bu haftalık bu kadar , herkese mutlu hafta sonları !








Eylül Son Cuması

  Güzel bir hafta geçirdik, her gün işe gittik geldik, tekrar yorulduk tekrar cumaya geldik. Cumartesi daha önce hiç gitmediğimiz Karadeniz...