25 Nisan 2017 Salı

Sevdiğim Bir Yazar ; Cioran Üzerine

                           “Un siècle d’écrivains” adlı belgesel serisinin Emil Michel Cioran ile ilgili olan bölümünü seyrettim geçenlerde. Kitaplarını okuduğum bu yazarın belgeseliyle karşılaşmak heyecanlandırdı. Ona ait kitapları okurken vay canına neler söylüyor bu adam demişimdir hep. Belgeselde çocukluğunda oluşan uyanışını şöyle anlatıyor :
                           '' Mutluluğumun farkındaydım ve bunu kaybedeceğimi sezebiliyordum. Bu gizli korku içime dert oluyordu. Bunu çocukluğumun bir öğleden sonrasında hissettim. Oldukça sarsıcı bir olay henüz gerçekleşmişken.O an ilk uyanışımdı, ilk ipucuydu. Öz farkındalığın habercisiydi.O ana kadar alelade bir varlıktım. Ancak o noktadan sonra bir varlıktan hep daha fazlası ve azı oldum. Her 'ben' bir ayrışma ve bir ifşa ile başlar oldu. ''
                        Çok ilginçtir,  bir çok sanatçının en baştan beri farklı bir yönü oluyor. Çocukluklarında hissettikleri diğerlerinden farklı olma durumu ve bunu farketme dönemi. Yaşamları çoğu  zaman inişli çıkışlı, acıyla dolu. Belki bunun sayesinde hep üretiyorlar. Sonları da iç açıcı değil. Kimi Cahit Zarifoğlu gibi erken yaşta ölüm, kimi  Nietzsche gibi akıl sağlığını kaybediyor, kimi Woolf gibi intihar ediyor. Fotoğraflarına bakınca acıma oluşuyor kalbimde. Bazı insanlara niye bu kadar ağır ve umutsuz acı yüklenir ki. 


                    Cioran   ne yazık ki en sevdiği, yaşadığı şehirde uykusuzluk yakasına yapışıyor. Ömrü boyunca da bundan kurtulamıyor  ve geceleri şehri bir baştan bir başa gezip  duruyor. Kitaplarında ki gibi hayatı sorguluyor olmalı bu uykusuz gecelerde. Bu kadar düşünceye  insan
nasıl katlanır zaten .  ''Hiçbir şey yapmıyorum, kabul. Ama saatlerin geçtiğini görüyorum. -bu, anları harcamaya çalışmaktan iyidir,''  diyor.
                      O  zaten çok erkenden bir farkındalık yaşamıştı, bu iyimidir acaba? Böylesine ağır yükü yıllarca taşımak yıpratmıştır, uykusuz gecelerin nedenidir belki de..
                        ''Altmışıma kadar bildiğim şeyler zaten yirmisinde öğrendiğim şeylerdi. Bir ömrün, bir arayışın boşuna geçen kırk yılı. ''
                   Ve son olarak onun deyişiyle : 
                                  – Sabahtan akşama kadar ne yapıyorsunuz?
                                                         – Kendime katlanıyorum.























3 yorum:

  1. Geçrektem çok etkileyici sözler. Çok sağol Buket :)

    YanıtlaSil
  2. Sözler çok hüzünlü, hep yerimizde sayıyoruz gibi. Kardeşim de bana abla ful paket doğmuşsun ama hiç güncelleme yapılmamış der bazen,haklı da galiba, yirmisinde yazdıklarım şimdikinden daha güzel.

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...