Cuma günleri kendime çiçek alma dönemi başlamıştır. İlkbahardan sonra bu dönem bitiyor çünkü hem bahçemden hem de doğadan kendim kopararak evimi çiçeksiz bırakmıyorum. Çocukken bile anneme her zaman etraftan çiçek toplar götürürdüm. İnsanın ismiyle bağlantılı kaderimi oluyor ne!
Bu cumada çiçekçiye gidip kasımpatı almayı planlıyorum. Her çiçek alışımda bir ara okuduğum Ahmet Tulgar'ın yazısı aklıma geliyor. Bakın şöyle bir bölüm var yazı da , ne de doğru;
''Çiçek alanların çiçek alırken yüzlerine bir bakın. O çiçekleri kime aldıklarından ya da birine mi, kendilerine mi aldıklarından bağımsız olarak bir özgüven, bir kendinden, hayatından memnuniyet ifadesi olur bu çehrelerde. Hepsinde. O geçici çiçeklerin, o boynunu eğmeye, solmaya temayüllü hayatın içinde güzelliği bulmuş olmanın sevinciyle biraz şımarık, biraz gururlu, hadi onu da söyleyelim, handiyse kibirlidir halleri. O sırada, o alışveriş anında başkalarının uğraştığı sıradan işlerden ellerini eteklerini çekmiş olmanın, inceliklerle meşgul olmanın, güzellikle iştigal etmenin zarif züppeliği.''
Vallahi doğru, kusura bakmayın züppeyim bu konuda. Sonuçta çok sevdiğim bir şeyi başkalarından beklemeden yapıyorum, hayatın bu güzel inceliğini yakalamış ender insanlardan biriyim, bunca yozlaşmış şeye kafa tutuyorumdur bir anlamda. Yine şöyle yazar Ahmet Tulgar;
''Başka bir şeye benzemez çiçek alışverişi çünkü. Başka bir alışverişe benzemez. Günün ve şehrin ortasında yumuşatıverir sert, olan her şeyi. Çiçek alıcısıyla çiçek satıcısı arasında güzellik üzerinden kurulan bu ilişkinin, çiçek tozları yayılır ortalığa. Kelebek etkisi yaparak, açar ruhlarını yakınından geçenlerin de.''
Bu hafta içinde okulumuz da rutin eğitimler, bahçeden cennet hurması toplama, her gün ıhlamur kaynatma, sobada kestane pişirmekle günler geçti.
Doğanın en güzel renklere sahip olduğu bu mevsimde tekrar tekrar hayrete düşmek, minnet duymak, yaşam sevinciyle dolmak ne güzel bir şey.
Burası neresi mi?
Haftanın bir günü gittiğim Fidan Yetiştiriciliği kursu. Fidanlar, bitkiler, ağaçlar hakkında belki bir şeyler öğrenebilirim diye biraz tereddüt ederek gittiğim meslek edindirme kursu bu. Bu kursa genelde bu işi yapmak isteyecek erkekler gelebilir tahminiyle gitmiştim ama çok ilginç gelen 7 kişinin hepsi benim gibi bu işle ilgisinin olmadığını , çevre , doğa sevgisi yüksek, kırsal yaşamda yaşam hayalleri olan insanlar olduğunu gördüm. Hocamız da çok ilginç bir karakter. Tarım ve ziraat odasından göndermişler. Elinde siyah deri çantası, koyu takım elbisesi, Anadolu şivesiyle tam köy enstitüleri zamanından gelen biri sanki. Öyle hoşuma gitti ki bu özellikleri anlatamam. Bu devirde nerede bu ciddiyet.
Üç derse gittim ama bir çok şeyde öğrendim şimdiden.
Kurs akşam altıya doğru başladığından dışarıda yemek yiyorum perşembeleri. Evdekilere de sizde başınızın çaresine bakın dedim bugün. Akşam yemeği koşturmacasının olmadığı , öğrenci psikolojisine girdiğim bu anları çok sevdim. Hava da güzel nasıl olsa deyip sahilde yedim yemeğimi..
Yeni evin bahçesine üç ağaç ektim. Elma, kayısı ve portakal.
Bu hafta okuduğum kitap. Kitaphaber sitesinde yeni yazımı yayınladılar. Okumak isteyenler
Bugün ara tatilimize başlıyoruz tüm öğretmen ve öğrenciler olarak. Kısmet olursa pazar günü küçük bir seyahata çıkıyoruz. Merak edenler instagramdan takip edebilir, biliyorsunuz böyle zamanlarda nereye gittim, ne yaptım paylaşımda oldukça bonkörüm :)
Şimdiden herkese mutlu tatiller !