23 Ekim 2020 Cuma

Cuma Geldi Bile!

                             Evet cuma geldi bile. Bu hafta nasıl geçti anlamadım. Okullar açıldı açılalı yine zamanın peşinde koşturuyorum, yapacaklarım dağ gibi yığılıyor, haftalar aylar elimizden kayıp gidiyor. Zamanın boşa geçtiğini farkettiğinizde ne yaparsınız diye sormuş Vnf, farketmemek elde mi? Ne yaparsan yap elimizde sanki bir şey kalmıyor, bizi tatmin eden bir şey yok gibi geliyor.  Zamanın hızlı geçtiğini bile belli bir yaşa gelince anlıyorsunuz, ona esir olmadan yaşamaya çalışırken yine de kurtulamıyoruz bu döngüden.  Gökhan Özcan şöyle yazmıştı bir köşe yazısına; 

''Eğer hayatın iç hikayesiyle bir aşinalık kuramamış, insan olmanın kaderiyle barışık hale gelememişsek; yolun yarısından sonra yaşıyor olmanın ağırlığını taşımakta zorlanıyor adımlarımız. Hüzünler kederlere ve acılara dönüşerek tortulaşıyor ve çürütüyor içimizi. Hayatından zevk alamayan, alamadığı için her geçen gün daha da öfkeli, daha da nefret dolu, inceliklerinden daha da yoksun kaba figürlere dönüşüyoruz. Sadece azaltmıyor bu insanlığımızı, önemsiz de kılıyor bizi. İnsan bu değil çünkü! İnsan, yaşadığı her anın içini, neyi yaşıyor olursa olsun insanlıkla doldurmaya memur ve mecbur...''

                         İnancımdan dolayı boşa geçen zamanımın olmaması lazım. Hatalar, eksiklikler, yarım kalmış işler olsa da insanlara ve bana yararı olacak şekilde yaşamaya, Yüce Rabbimizin de razı olduğu kullardan olmaya, en önemlisi güzel ahlaklı olmaya çalışıyorum ve bu yolda yaptıklarımla hayatımın boşa geçtiğini sanmıyorum. Kıymetli alimlerden İmam Gazali ne güzel öğüt vermiş;

                “Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermayem, yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermaye, o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes hiçbir şeyle tekrar ele geçmez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. O halde bu günü elden kaçırmamak, bunu saâdete kavuşmak için kullanmamaktan daha büyük ziyan olur mu? Yarın ölecekmiş gibi bütün âzâlarını haramdan koru.”


Bir haftamın notlarını dökmeye gelirsek..
Okulların açılmasına çok sevindim, her ne kadar da hastalık endişeşi taşısamda moralimi düzgün tutmaya çalışıyorum. Çocuklarla geçirdiğim zamanın tadına varmaya çalışıyorum. Bizlerin yozlaşmış dünyalarımızdan öyle uzaklar ki. Toplumda kaybolmuş bir çok güzelliği onlarda henüz var haldeyken görmek beni çok mutlu ediyor. 


Mutluluk belki bir tabak dolusu kakaolu kek bulundurmak evde...


Sokakta karşıma çıkan sonbahar temsilcisi; kasımpatı tomurcukları...


              Ne zaman yağmur yağsa Peygamberimiz  (sav) dışarıya çıkar, mübarek göğsünü açarak yağmurla adeta kucaklaşırdı. Bunu sahabelerine de öğütlerdi. Bunu niye yaptığını soranlara yağmura atfen: “Bu az önce Rabbiyle beraberdi, bunun Rabbiyle ahdi yeni!” derdi.
Bunu hatırlayarak yürüdüm bu hafta içi yağan yağmurda. 
Nereye baksak, ne görüyorsak öğreneceğimiz ne çok ders var. 

Al-i İmran suresi 189-191. ayetleri buna işaret ediyor: “Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. O’nun her şeye gücü yeter. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, akl-ı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. Ayakta dururken, otururken, yanları üzerinde yatarken (her vakit) Allah’ı ananlar (şöyle derler): Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni teşbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru”


                     Çok sıcak geçen ve yazı aratmayan günlerden sonra serin geceler geldi. Yağmur yağdı bizim buralarda, yapraklar daha da sarardı, döküldüler cadde boyu. Böyle zamanlarda yürümek ne iyi geliyor, çok yorgunda olsam kendimi sokaklara atıyorum. Şemsiyeme vuran yağmurun sesi, biraz üşüme, eve dönünce içeceğim kahvenin kokusu burnumda ne de güzel yaşam !



                           Bu ay anne ve babamın doğum günü. İlk önce yani 20 ekim annemin ki. 68 yaşında artık, o da şaşırıyor zamanın hızlıca geçmesine, bunca şey yaşanmasına ama sonrasında hep şükrediyor. Sağlık öyle önemli ki hayatta, her dileğimizde artık o  var. Süpriz yaparak teyzemleri çağırdım bize, en küçük teyzem yok aramızda artık. Yeri hüzünle dolu, kalplerimiz buruk. 


                    Okuldan eve koşa koşa geliyorum her seferinde. Fazla görüşmek istemiyorum kimseyle, artık asosyal oldum diyorum kendime. Balkonuma çıkayım, çiçeklerime bakayım, nakışımı ya da örgümü alayım şöyle de bir dinleneyim istiyorum.


İyi ki renkler, çizimler, çiçekler var hayatımda. 


                           Çocuklar resim yaparken ben de onlarla sohbet ede ede bir şeyler boyuyorum. Anlattıkları şeyler öyle komik ve heyecanlı ki. Bu kış devamlı böyle olsun istiyorum, sağlıkla devam edelim okula. Bir hafta da geldi geçti ama olsun, yine güzelliklere değdik kendi çapımızda diyorum ve şükrediyorum her şey için.
Mutlu haftasonu hepimize !



3 yorum:

  1. Sağlıkla sıhhatle gidin okulunuza. Bu günleri bir şeyler kaybetmeden kazançla geçiririz inşallah.

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel sıcacık notları bunlar, allahtan rahmet diliyorum teyzenize ve anne babaciginiza da uzun ömürler... hayat çocuklarımızla ve onların mutluluklariyla taclaniyor değil mi. Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Çocuklar ne güzel varlıklar, şanslısın Buketcim. Kekler nakışlar şahane yine :)

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...