6 Şubat 2020 Perşembe

Ocak Ayında Moskova

                              Ocak ayı okulların ilk yarı yıl tatiline girdiği dönem. Bizimde tatile çıktığımız ay. Aylar önceden aldığımız uçak biletlerimiz elimizde Moskovaya doğru yola çıktık. Neredeyse 3 saat süren yolculukla Pegasus ile Domodedovo Moscow havaalanına geldik.  İndiğimiz de biz Türkler hatta müslümanları bir kenara çekip bir saat beklettiler. Daha sonra şehre gitmenin  en iyi yolu  Aeroexpress. Gidiş -dönüş alırsanız daha uygun fiyat. Biz 3 kişiydik ve orada tesadüf öğrenci bir çocukla tanışıp 4 kişilik grup oluşturup gidiş - dönüş bileti aldığımız için fiyat yarı yarıya indi. Tek gidiş 450 ruble.
                                  Moskova'da merkez Paveletskaya durağında inip oteliniz neredeyse o adrese yöneliyorsunuz. Biz kalmak için iki farklı bölge seçtik. İlk otelimiz Nice Hosteldi. Bu büyük binanın en alt katı hostel.


                   Hostel olunca bir çok şeye katlanıyorsunuz. Çoklu odalarda bile kalan var, tek yatak fiyatı ödeyerek. Bizim 3 kişilik odaydı ve rahattı. Fiyatı da buna göre oldukça iyiydi. Kahvaltı dahil olmasına rağmen beklenen gibi yalnızca süt, kahve ve corn flakes ten oluşan bir kahvaltı oldu.Ama hostelda yalnızca geceleri yatmak için geleceğimiz için sorun olmadı.  Bu bölgeyi üç gün boyunca yürüyerek gezdik. En çok korktuğumuz Kiril alfabesini nasıl çözeceğimiz oldu. Özellikle metroda ne yaparız diyorduk  ama korkmaya gerek yokmuş. Çünkü metro da bir çok şey latin alfabesiydi. Zaten geze geze kirili bile belli bir süre sonra çözüyorsunuz.


Sabah erkenden yola çıkarak sokak sokak geziyorduk.


                 Şehir baştan aşağı tarihi binalarla dolu. Gezerken fazla plan yapmadık, karşımıza ne çıkarsa girip inceliyorduk. Hava 1 derece civarındaydı genelde, soğuk olmasına rağmen yürüdüğümüz için hiç üşümedik. Üzerimizde de normal kaban, atkı, bere vardı. Çok yorulunca da sıcak kafelere girip oturması en güzeli oldu zaten.


Graffiti dolu evler..



        Geniş yollara ve bulvarlara sahip Moskova'da gezmek tarihte yol almak gibi çünkü adım başı tarihi bir yapı ile karşılaşıyorsunuz.





Arada bir kafede soluk almak, dinlenmek ve ısınmak en güzeli. Kahve ve pasta fiyatları yüksek ama biz Coffee House adlı kafede en ucuz kahveyi içtik.




    Cafe Paul beğendiğimiz yerlerden biri oldu. Moskovada fransız şarkılarıyla kahvemizi yudumlamak güzel bir anı oldu bizim için.


Aziz  Basil Katedrali :
                         16 yüzyılda Korkunç İvan’ın, Kazan’ı fethetmesinin ardından, bu zaferin anısına yapılmış. Gökyüzüne doğru yükselen bir ateş şeklinde tasarlanan yapı, çağının ötesinde ve eşsiz bir görünüme sahip. İki kez yıkım tehlikesi atlatan bu bina öylesine hayranlık verici ki, Napolyon Moskova’ya girdiğinde katedrali söküp Paris’e taşıttırmak istemiş. Teknolojik olumsuzluklar nedeniyle yapamayacağı için, kimselere yar etmemek düşüncesiyle binayı barutla doldurup ateşe vermek istemiş. Söylentiye göre bir yağmur başlamış o sırada. 


                                   Moskova şehrinin merkezi olan Kızıl Meydan; her zaman insanların toplanma noktası ve birbirinden önemli tarihi olayların mekanı olmuş. 1600’lerde inşa edilen meydan 1995 yılında aslına sadık kalınarak yeniden inşa edilmiş. Stalin burada yapılan protesto ve gösterileri kızdığı için yerle bir etmiş.


                                       Lenin Mozolesi:
                         Dünyanın en ünlü ve en çok ziyaret alan mumyası Sovyetler Birliği’nin kurucusu Vladimir Ilych Lenin’in açık mezarı da Kızıl Meydan’da yer alıyor. 53 yaşında hayata gözlerini kapatan Lenin’in kendi isteği St Petersburg’da annesinin mezarı yakınlarına gömülmekmiş. Ancak beklenmedik şekilde erken vefat edince herkesin veda edebilmesi için Stalin’in önerisi üzerine açık bir şekilde mumya gibi sergilenmiş. 
                   1924’ten beri açık mezarında sergilenen Lenin’in mumyası ücretsiz ziyaret edilebiliyor. 


Puşkin Müzesi:
Anadolu’dan götürülen Troya Hazineleri’nin sergilendiği Puşkin Müzesi, 1912 yılında Moskova Üniversitesi’ne bağlı olarak kurulmuş. Puşkin Devlet Güzel Sanatlar Müzesi’nde Antik Mısır buluntularından çağdaş Avrupasanatçılarının çalışmalarına kadar birçok farklı döneme ait eseri bulunuyor. Giriş ücreti yetişkin 80 tl idi. 18 yaşına kadar olanlara ücretsiz.


Lenin’in mezarının tam karşısında Rusya’nın en ünlü alışveriş merkezi GUM yer alıyor. Komünist rejimin değişmesinden beri ülkede pek çok AVM açılmış ancak GUM hala en ünlü ve prestijlilerinden biri. Yeni yıl ocak ayının sonu olmasına rağmen devam ediyordu. Gum içinde pahalı markalar, kafeler, restoranlar bulunuyor.


                                     Gum içinde gezmek çok güzeldi. Özellikle dışarıda üşüyüp masal alemi gibi donatılmış bir avm de ısınmak harika. 



En ünlü pastanesi olan Bosco Cafe de  bir kahve içip pasta yiyebilirsiniz.


Ünlü dondurması mutlaka tadılmalı.




Kurtarıcı İsa Kilisesi :
Konstantin Ton’un projelendirdiği kilise 1883 yılında Rus-Bizans tarzında yapılmış. Halka bağışlanan Kilisenin iç mekânlarını ünlü Rus ressam ve heykeltıraşlar yapmış. 1931’de Stalin’in özel emri üzerine, Kilise tahrip edilmiş.1994 yılında Kilise’nin tekrar yapılmasına karar verilmiş. 


Büyük Petro Heykeli:
                                       Ünlü Gürcü mimar Tseretelli tarafından yapılmış olan bu dev anıt epey tartışmaya yol açmış. Bizim “Deli Petro” olarak tanıdığımız Büyük Pyotr,  başkenti Moskova’dan Petersburg’a değiştiren kişi olduğu için, anıtın Moskova’da değil  St.Petersburg’da olması gerektiğini savunanlar olmuş. Halkın bir kısmı bu heykeli çirkin bulmuş.  Bu heykel Deli Petro’nun kurduğu donanmanın 300 yıllık şanlı tarihini kutlamak amacıyla 1997’de konmuş buraya. Dünyanın 8. en uzun heykeli olan bu heykel 98 metre. Paslanmaz çelik, bronz ve bakırdan yapılmış.

                       Çok beğendiğim yeni nesil kahveci önermek istiyorum. Kahveleri çeşit çeşit ve çok başarılı. Ortamı sıcacık özellikle gençlerin kaynaştığı bir yer. Abc Coffee Roaster..


Bu da başka bir kafe..


Bolşoy Tiyatrosu :
Neoklasik tarzdaki ikonik binası Joseph Bové tarafından tasarlanan Bolşoy Tiyatrosu, II. Katerina’nın Prens Pyotr Urusov’a 1776’da tiyatro gösterileri, balo gibi organizasyonları gerçekleştirme izni vermesi sayesinde kurulmuş.


Moskova da gençler arasında çok revaçta başka bir kafe de I Love Cake. Eski Arbat caddesine yakın. Genç kızlar teklifleri burada alıyor gibi, bol bol fotoğraf çektiriyorlar. Erkekler de ellerinde bir demet çiçekle gelip kızlarla verip kocaman bir dilim pasta yiyorlar.


                                   Bir dilim pasta 55 tl olunca biz almadık. Bir kurabiye bile 18 tl . Ama ortamı deneyimlemek güzeldi. Pankekleri, aromalı çayları da denemeye değer.


                               En ünlü kafesi Puşkin Kafede de paranız bolsa bir akşam yemeği yemelisiniz. Ortamı oldukça büyüleyici. Biz Kızıl Meydana yakın bir pastane de Rusların ünlü ballı pastası Medovik yedik ve çok beğendim. Baldan yapılmasına rağmen çok hafifti.


Arbat Caddesi:
İkinci kalacağımız yer buradaydı. Bu binanın ikinci katında ki daire bizimdi. Arbat caddesi oldukça popüler, trafiğe kapatılmış gece gündüz yaşayan bir cadde. 1,2 kilometre uzunluğundaki Arbat Caddesi‘nin geçmişi 15. yüzyılın ortalarına kadar uzanıyor. Yolun Rusya’nın en popüler yaya caddesi haline gelmesi süreci ise 1986’daki yeniden yapım çalışmaları sonrasına rastlıyor.


                          İkinci kaldığımız otel Arbat caddesi üzerinde ki GMApartments Arbat Artist mansion. Bu binanın ikinci kattaki daireydi. Cadde üzerinde olduğundan oldukça keyifli olmuştu.


                               Uzun uzun kahvaltılar yaptık sabahları, kaldırımda gezenlere baka baka. Sonra da sokaklara çıkıyorduk ve akşama kadar geziyorduk. Akşam eve gelince yine bütün gece pencerede oluyordum. Kahvaltı malzemelerimin çoğunu Türkiyeden getirmiştik. Marketten de günlük ihtiyaçlarımızı alıyor ve mutfağımızda pişiriyorduk. Böyle apartlarda kalmak aile olanlar için avantajlı.



İnsanların yaşadığı çok katlı apartmanlar..


 Moskova’nın yüksek binaları:
 26–32 katlı 7 bina aynı mimari tarzda inşa edilen tek tip şehir modeli düşüncesiyle yola çıkılarak geçen yüzyılın 40’lı yıllarının sonu ile 50’li yıllarının başı arasında kurulmuş. Bu binalar; Moskova Üniversitesi, Dışişleri Bakanlığı, “Leningrad” ve ”Ukrayna” otelleri, Kızıl Kapı Meydanı’ndaki devlet yönetimine ait binalar ve Kotelniçeski Rıhtımı ile Sadov Kudrinski Meydanı’ndaki apartmanlardır. 


                                             Heykeller çok büyük ve ayrıntılar fazla..



Gorki Parkından yüksek kulelerin görünüşü..


Gorky Parkı :
 Gorky Parkı  1928 yılında ziyarete açılmış. Konstantin Melkinov tarafından tasarlanan yeşil alan, iki kısımdan oluşuyor. Kışın parkın bir bölümünde buz pisti kuruluyor. Yaz aylarında ise ziyaretçilerin tüm ilgisi plaja doğru kayıyormuş. Aynı tarihlerde Gorky Park’ın diğer bölümü de sık sık kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor.


İzmaylova Pazarı:
                Moskova'da ki ikinci Kremlini biliyor muydunuz? İzmaylova denen yerde var. Burası uygun fiyatta hediyelik eşyaların, resim, antikaların satıldığı büyük bir pazar. Görülmesi gereken bir yer bence. Hem süslü evleri, ahşap kilisesi, kutu kutu odalarda satılan  hediyelikleriyle güzel zaman geçirebilirsiniz.


Atıştırmalık yiyeceklerin, sıcak meyveli içkilerin satıldığı yer aynı zamanda.


Her keseye uygun , çeşitli boylarda matruşkaların, rus eşarplarının satıldığı yer..



                            Moskova da ziyaret ettiğimiz yerlerden biri de Moskova Ulu Camisi oldu. 1904 yılında yapılan Moskova Merkez Cami Tatar bir iş adamı tarafından 7 yıl boyunca restore edilmiş. Sonrasında Türkiye'nin yardımlarıyla açılmış. 10 bin kişilik camiyi gece gezmek kısmet oldu, oldukça etkileyici bir cami.


İçi de çok güzeldi..  



Akşamları Eski Arbat caddesinde..


Graffiti dolu sokaklar..





Gece Kızıl Meydanda..




Marketlerden aldığımız dondurmalar harikaydı. Denemenizi tavsiye ederim. Bir de ekmekleri çok güzel özellikle siyah çavdar ekmeği olarak da bilinen Borodinsky ekmeğini devamlı yedik. 




                                     8 günlük Moskova seyahatimiz beklediğimizden güzel geçti. Çoğu insan şuraya 3 gün yeter buraya bu kadar diyor ama biz nereye gitsek doyamıyoruz. Artık koşturmalı bir şekilde geçen tatili sevmiyorum. Uzun uzun gittiğimiz şehri yaşayalım istiyorum. Moskova da bizim için böyle oldu. 8 güne rağmen gidemediğimiz yerler var yani bize yetmedi 8 gün :)




5 yorum:

  1. Gitmek istediğim yerlerden özellikle de kış aylarında.
    Fotoğraflar çok güzel ve sizin adınıza mutlu oldum.

    YanıtlaSil
  2. NE İYİ YAPMIŞSINIZ.BENDE SAYENİZDE GEZDİM. FİYATLAR ÇOK YÜKSEKMİŞ.SEVGİLER.

    YanıtlaSil
  3. maşallah çok güzel bir tatil olmuş. bizi de gezdirdiniz için teşekkürler :) sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Ben de üç günde beş şehir gezmeyi sevmiyorum. Hoş genelde Can'ın izni kısa olduğundan uzun kalamıyoruz ama kısa da kalsak kafelerde oturup etrafı izleyecek, sokaklarda kaybolup ayrıntıların tadını çıkartacak kadar yer geziyorum. Dolayısıyla bitmiyor gezmeler :)

    Sanırım Marquez'in kitabıydı, doğu avrupa notları diye. Rusya'da restoranlarda tatlı yokmuş o sırada. Tatlı sanatını binaları yaparken kullanmışlar sadece diyordu.:)

    YanıtlaSil
  5. Moskovayi gezdim seninle brlikte:)

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...