21 Mayıs 2019 Salı

Kendi Blogumun Seyyahıyım

           Leyla İpekçi '' Kendi defterlerimin seyyahıyım '' demişti kitabının ön yüzünde. Ben de blogumda uzun bir yoldayım yıllardır. Bir moda gibi başladı, sonra söndü  gitti çoğu insanın hayatında bu blog işleri. Akımların etkisinde olmadım genelde, heveslerin kölesi de olmadım zaten muhafazakarım çoğu konuda, kolay kolay bırakmam alışkanlıklarımı.  Blogumda belki bu yüzden devam ediyor. Kendim ve kızım için yazıyorum. Bir gün gelecek neler yazmış, neler düşünmüş anacığım diyecek ve sayfalarımda gezecek diye hayal ediyorum. 
Güzel arkadaşlıklar edindim artı olarak bu sanal dünyada. Birbirimizi takip ettik, yazmayı bırakanların boşluğunu hissediyorum, keşke dönseler diyorum ama yapacak bir şey yok..


                           Seviyorum; kızımı. Onunla yaptığımız yolculuklara hele, bayılıyorum. İnanmayacaksınız ama o hiç sevmiyor gittiğimiz yerleri. Beni ananeme bırakın diyor, gelmek istemiyorum diyor ama bunların geçici şeyler olduğuna inanıyorum. Dediklerine aldırış etmiyor görünüyorum ama keşke ailesiyle birçok şeyi yapmaktan zevk alan o çocuklardan olsaydı diyorum için için..


                       Bakmaya Doyamıyorum ; gökyüzünün her mevsim, her saniye, gece gündüz şekilden şekile girmesine doyamıyorum.  Hele denizin üzerinde gezen bulutlara, semanın  sudan yansıması rengine, dalgaların coşkusuna bayılıyorum..


                      İşliyorum ; Bir zamanlar annemin öğretmeye çalıştığı, bana zulüm gibi gelen istemeye istemeye yaptığım el işleri, etamin şimdi beni dinlendiriyor ve zevkle yapıyorum. İnsan meğer ne çok değişirmiş..


                       Boyuyorum ; Özellikle deniz kenarından düzgün taşlar bulup boyamayı çok seviyorum. Biriktirip evime gelenlere hediye ediyorum, kim neyi beğenirse alıyor.


                 Okuyorum ; Okuldan bir öğretmen arkadaşım günlük yeni şafak gazetesi alıyor. Bazı köşe yazarlarının yazılarını dört gözle bekliyorum. Bunlardan biri Fatma Barbarosoğlu. Yazılarını kesip saklıyorum, zamanı gelince paylaşmak amacım..


                            İçiyorum ; Uzun kış günlerinin vazgeçilmezi ıhlamur ve adaçayı oldu benim için. Hala demleyip içmeyi çok seviyorum. Bol limon dilimleriyle..


                             Yürüyorum ; köy sokaklarında. Nuri Pakdil'in dediğini yapıyorum. Bir kitabında şöyle demiş ya :'' ”Bütün yalınlığıyla hayatı kucaklayabilmek, tartıya vurabilmek akıp giden suları, saat şöyle dursun, dakikaların değerini anlayabilmek, ateşi avucumuzda tutabilmek açıkçası sükûnette mümkün. Yeryüzünün en melodik dili, sükûnet.”


                                        Bahçedeyim , devamlı.. En huzurlu olduğum anlar. Ektiğim ağaçların gün gün büyüyüşünü, yeşilin her tonunu, açan rengarenk çiçekleri, dökülen yaprakları süpürmeyi, akşam saatlerinde hortumu çıkarıp sulamayı çok seviyorum..
Haftanın sözü; Atölyem mabedimdir diyen ressam Balthus'dan olsun. 
“İnsanoğlunun ömrünün sonlarına doğru çıplak ve temel bir şeye, can sıkıcı ve düşünsel sorunların hiçbirini umursamayan bir sadeliğe ulaştığına inanıyorum. Romantizm ve çektirdiği acılar, gençliğe özgüdür; yaş ilerledikçe her şey bir çözüme ulaşır ve sadeleşir. Her şey Çin alfabesinin simgeleri gibi yeniden biraraya gelir. 
















20 yorum:

  1. Taş boyamalarınızı çok beğendim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkürler :)
      imkan olsa versem ..

      Sil
    2. Ne tatlısınız, almış kadar oldum :)

      Sil
  2. Huzurlu kareleriniz ve güzel satırlarınızla daha uzun yıllar yazın inşallah..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hep beraber inşllh. ciddi ciddi bunu düşünürüm hep.sevdiğim
      blogçular hiç bırakmasın yazmayı. yaşlanınca dahi okuyalım
      birbirimizi.

      Sil
  3. Sadeleşirken arınmaya aslında minimalleşmeye dönüş olarak yansımış son sözleriniz.
    Ihlamur ve adaçayını çoğu kişi birlikte içmez, bizde de birlikte tercih edilir. Dergilik uygulamasında yayınları takip eder oldum. Seneler boyunca dergiler beni heyecanlandırırken artık basılı olarak alıp, evde yığın oluşturmaya fırsat vermiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet öyle de bir sorun var. yıllar yılı dergi alıp birikti
      devamlı. atmaya da kıyamadım, isteyen olur diye bekledim
      inan bir arkadaşım bile istemedi. sonra kardeşimle ortak dergi
      almaya başladık. ayrı ayrı farklı dergiler okumuş oluyoruz.

      Sil
  4. Böyle devam edin bence çok güzel şeyler yapıyorsunuz başarılar

    YanıtlaSil
  5. Çaydanlık ve çiçekler, çiçekler ve el işin çok güzel görünüyorlar :).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi:)
      oturduğumda bile gözümün önünde güzel şeyler olsun istiyorum..

      Sil
  6. Ben de aynı duygularla blog yazıyorum.

    Bilgiç son senelerde hiç bizimle tatile ya da gezmeye gelmek istemiyor. Eskiden de mızıldanırdı ama tatilde keyif alırdı artık kök söktürüp bizim eğlencemizi de bozabiliyor. İnsan hep birlikte olmak istiyor ama bir yerden sonra zorlamamayı öğreniyorum sanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zorlama ben de full time :) benimde
      bırakmam lazım bu huyumu..

      Sil
  7. Yalnız çok güzel sözmüş, yaşadıkça farkediyor insan..Harika..

    YanıtlaSil
  8. Nuri Pakdil'in sözü çıkmamış mı yazıda? Merak ettim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet gözükmüyordu şimdi düzelttim. teşekkür ederim..

      Sil
  9. Ne güzel yazmışsın Buket. Biraz önce Tuğba'yı okudum. Oradan da sana geldim. İkinizin yazdıkları da ruhuma şifa oldu. Ben de yorgunum bu aralar. Yorgunluğu kendime yediremiyorum ya öyle. ağır ağır okuyor, derin nefesler alıyor, işe gidip geliyor, hayatı yavaşlatmaya çalışıyorum. Paris iyi geldi bana. Selçuk'la yalnız olmak da iyi geldi. Çocuklu ve çocuksuz tatilin ayrı ayrı keyifleri var. Pelin çok tatlı ya. :)
    Bir de gelmek istemediğini ısrarlar söylemesi ve senin de ısrarlar götürmen. Bana nefis, tadından yenmez bir kekmiş geliyor. Tam anne-kız ilişkisi.
    Allahtan yumuşacıksın da idare diyorsun bu zor zamanı. Ya ben bir kız annesi olsaydım? :)
    Çok fena olurdu çoook.
    Seni de, pek istemese de Pelin'i de öperim.
    Sevgiler canım

    YanıtlaSil
  10. Özlem ne zamandır içimden seni geçiriyordum hatta özelden mesaj atacaktım. neredesin,niye yazmıyorsun diye. ama paris gezisinin yorgunluğunu
    attığını düşündüm sonra. yazma perisi gelip seni rahat bırakmayınca
    yazarsın bence. biraz daha bekleyelim. Allahtan tamamiyle bırakanlardan
    değilsin. birbirimize iyi geliyoruz çok seviyorum bunu.
    pelinin istediği bir yere kısmetse bu bayram gidiyoruz. Antalya da
    akuaparklı bir otele :) onu da mutlu edeyim dedim, artık bol çocuk
    çığlıklı havuz başında bir kaç gün geçireceğim. ama sonra benim istediğim yere,
    dağlara gitme planlarımız var. pelinsiz olmuyor, çünkü bir kaç sene sonra
    onsuz olacağımı biliyorum bu yüzden her senemizi doya doya
    yaşamak istiyorum..

    YanıtlaSil
  11. Ne guzel olmus boyle bir seriye baslaman Buket'cim,tam senlik rengarenk.El islerini cok seviyorum,ellerin dert gormesin.

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...