30 Aralık 2017 Cumartesi

Yeniyıl Üzeri Evde Pişenler


Yeni yıl ruhu gerçekten var. Her sene aynı şeyleri tekrarlasakta yapılan insana büyük bir mutluluk veriyor. Her yerde kırmızı ve yeşilleri görmek çok güzel. Evlerimiz de pişen kurabiyeler , pastalar ayrı bir keyif kaynağı. Özellikle kış aylarında pişirilen kurabiye ve keklerin kokusu  evleri sarıp sarmalıyor.Sonra demli bir çay ya da mis gibi kokan kahveyle neşemizi daha da arttırıyor.
Bu yıl sona ererken son ayda hazırladıklarımı paylaşmak istiyorum.


Çam ağacı kurabiyeleri en sevilenlerden. Tarifi hep yaptığım kurabiye tarifi :  130 gr tereyağ  2 su bardağı un 1 su bardağı buğday nişastası, 1 su bardağı pudra şekeri, 1 yumurta, karanfil , zencefil tozu bir tutam, biraz tarçın, vanilya, çok az kabartma tozu


Havuçlu ve cevizli kek tarifini vermeye gerek yok, herkes biliyor ve seviyordur eminim. Üzerine muhallebi sosu ve biraz gül yaprağı koymuştum ben.


Portakallı kekte kış aylarında çokca yaptığım kek çeşidi. Mis gibi kokan kek gibisi yok bence. Bazen limonlu da yapıyorum bu keki. Sade keki sevmiyorum, mutlaka içine bir şey konmalı bence.


Geyik kurabiyelerinin tam zamanı..


Ve  pasta zamanı. Bu pastayı ben yapmadım , arkadaşım yeniyıl yemeğimiz için yaptı geçen gece. İçi çilekli. Üzerini de harika süslemiş değil mi?



















20 Aralık 2017 Çarşamba

İlişkiler ve Kelimeler

                 Şu sıralar okuduğum Necib Fazıl'ın  Hikayelerim kitabında  Robdöşambr  hikayesinde dikkatimi çekti. Yazar insanların konuşurken  az kelime kullandığından, kurdukları cümlelerin iki kelimeyi geçmediğinden yakınır. 1966 yılında yazdığı bu hikaye de iki sevgiliyi anlatır :

                     ''  Üniversite semtinde bir çay salonunun , oturduğum yere en yakın masasında bir genç çift.. Onları tam iki saat inceledim. Birbirlerine abanmış, tam iki saat konuştular. Sonra da..
                       İddia edebilirim ki, dünya da , bu çift kadar lugatçeleri fakir iki hayvan bile gösterilemez. 
                       Mart kedileri , damdan dama birbirlerine dert yanarken ne kadar manalıdır! Dişi, kurumlu ve boşverici, erkekse ıstıraplı ve çırpınıcı...Kuşlarda , köpeklerde bile ne sesler ve biçimler var!  Kadın ve erkek meselesi..Davaların belki en incesi ve girifti.. Sulh içinde en nazik bir harp. 
                       Fakat bu zamane çiftine bakıyorum da  metafizik veya '' konuşan hayvan'' dedikleri insanın , yeni nesiller de ne hale gelmiş olduğunu görüp şaşırıyor , kalıyorum.''

                                       
                       Düşünüyorum da Necib Fazıl şimdi ki insanları, gençleri görse ne derdi?  Yazarken bile kelimeleri tamamen kısaltan, konuşma dilinde elli kelimeyi geçemeyen, zaten kelime haznesinin yarısı küfür olan, ilişkilerinde bile hiçbir özen ve kibarlık olmayan insanları, eşleri, sevgilileri, ebeveynleri , arkadaşları görse ne derdi acaba ?


15 Aralık 2017 Cuma

Acı Gözlerde Olur

                                       '' İnsanı, insanın tüm ızdırabını bir karede seyretmek , onlarca saatlik belgesellerden daha öğreticidir; elbette gerçekten bir şeyler öğrenmek isteyenler için. '' 
                         Der Dücane Cündioğlu. Bazı filmlerin tek sahnesi sizi ekrana hapseder, o sahne de ki mimikler , yüz ifadesi en önemlisi gözler tüm duyguyu birşey söylenmese  bile size aktarır. Filmde içine girersiniz o dünyanın. Oyuncunun gözleri sizi acısına ortak eden filmler önemlidir . O yüz sizi ağlatır nedensizce, tüm ızdırabını size verir. Belki bu sekanslar sayesinde insanlığımızı sonuna kadar hissederiz. Bazı filmler ve sahneleri önemlidir benim için. Tekrar tekrar görmek isterim.
                         Alain Corneau'nun  Tous les matins du monde filminde ki çoğu sahne gibi bir karesi var ki etkilenmemek mümkün değil. Viyolensel virtiozü Sainte Colombe' un  karısına acı ve ızdırap dolu baktığı o sahne mesela.

                                 

                     Film  baştan sona etkileyici zaten. İnsan yalnızlığı, şu dünya da ki tek başınalığı öyle güzel verilmiş ki..

10 Aralık 2017 Pazar

Bir Gün Süren Kış

                       Geçen hafta içinde yalnızca bir tek gün hava çok soğuktu. Evden çıkıp köy minibüsüne doğru giderken yağmur, kar yoktu. Atkıyı sarıp sarmalamıştım ama her yer kupkuruydu. Yalnızca dondurucu bir soğuk,  sabah saatlerinin etkisiyle etkisini sürüyordu. Minibüse bindik ve tepe de ki köyde ki okuluma doğru yola çıktık. Okul yolu on beş , yirmi dakika sürüyor. Bizim kasabaya çok yakın. 
Okula geldiğimizde gözlerimize inanamadık. Sanki farklı bir ülkeye gelmiştik. Bir anda mevsim değişmişti sanki. Kar geceden yağmış neredeyse bir karış olmuştu. Minibüsten çocuklarda indi ve manzarayı görür görmez herkes kendini karlara attı.
Daha fazla birşey yazmaya gerek yok. Bugün pazar. Şimdi keyifle tek bir gün yaşadığımız kış fotoğraflarına bakalım. Çünkü ertesi gün bu manzaralardan eser kalmadı.











Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...