28 Kasım 2015 Cumartesi

Kasım Biterken ...


                           '' Gerçek zaman kesintisiz zaman mıdır? Yoksa sadece şu anın kavranması mı? Düşünceleriniz tekrarlanan imgelerle dolu devasa posterlerin önünden durmadan geçip giden, boyuttan yoksun trenler midir? Şimdiki zamanı yazıp da konu dışına çıkarsam yine de gerçek zamanlı mı olur? Şimdiki zamanın içinde yaşarken geçmiş hakkında yazarsam hâlâ gerçek zamanda mıyımdır? ''

              
          Kasım ayını Patti Smith'in son kitabı M Treni ile bitirmek kısmette  varmış. Yine bir solukta okunan kitap yazmış Patti. Cafe Ino  onun  devamlı gidip aynı masada her gün kahve içtiği yer. Çoluk Çocuk kadar olmasa da sürükleyici bir kitap M Treni. Yolculuklarını, o an hissettiklerini , yaşamından kesitleri anlatmış Patti Smith. 


             Yaşadığım yerde çay bahçeleri, kafeler var ama kitapta geçen , hayal ettiğim yer gibi değil. Ben de isterdim hep aynı kafeye gideyim, kitabımı okuyayım bir köşesinde, aynı masaya oturup kahvemi içeyim. Aynı Patti gibi hayal kuruyorum ; şu işi bırakayım artık, küçük bir kafe açayım hayal ettiğim. Para kazanma kaygım olmasın ama. Herkeste gelmesin. Tost, patates satmak zorunda olmayayım. Yalnızca güzel kahveler yapayım, belki içimden geldikçe kurabiye yaparım yanına. Denize de bakan bir camı varsa ohh değmeyin keyfime..
             

           Hayaller insanı ayakta tutan, gündelik rutinlere katlanmamızı sağlayan. Bir kasım daha bitiyor. Ne güzel bir aydır kasım, sarının her tonu, kızıllara bulanmış. Geçen haftasonu öyle güzeldi ki, herkes dışarıya attım kendimi. Cumartesi sabahı saat 9 da uyanıp pencereden bakınca ılık bir hava karşıladı beni. Hemen giyinip bisikletime atlayıp daha uyuyan ev ahalisini arkada bıraktım. İyi ki de böyle yapmışım. Güneş pırıl pırıl, gökyüzü duru mavi. Deniz oldukça sakin, ılık ılık rüzgar  daha şimdiden özlediğimiz yazı geri getirmiş bize. Erken dışarı da olmanın faydası fazla insanla bunları paylaşmamak. Az insanla yaşama arzumu bilen bilir. Bu anlar tam benlik. Sahilde sakin sakin sürdüm bisikletimi.Bugün bunları yazarken yağmur yağıyor hafif hafif. Yine de herşey çok güzel..


        Yazın yüzlerce insanın olduğu, gece gündüz boşalmayan küçük plajımıza gittim. Mevsimden dolayı tek başına kalmış ama halinden şikayetçi değil. Kenarına oturdum ve daha bir kaç ay önce burada kitap okuduğumu düşündüm. Zaman işte ne kadar sahte ve bize uzak birşey. Ne içindeyiz gerçekten ne de dışında. Bir acayip..



        Dönerken eve tekrar  Patti ve kafe arzusu geldi aklıma. Ne kadar benzer hayalimiz.Şimdi şu köşede benimde gittiğim bir kafe olsaydı biraz otururdum diye içimden geçirdim. Hemen eve gidip kitabın kalan sayfalarını okumak istedim. Ama havanın güzelliği biraz daha kalmamı sağladı. Kurumuş , etrafa dökülmüş yaprakları çiğneyerek dönüş yoluna geçtim. Martılar için keşke yanıma ekmek alsaydım dedim içimden. Uzun yaz boyu ortalıkta yoktular, yavrular büyümüş büyüklerinin yerine geçmişler ve yine gelmişler , ne güzel.
Yol boyu artan arabaları görünce canım sıkılıyor iyice. Artık arabalar sağlı sollu yolda. Bu kadar fazla taşıt sinirimi bozuyor, niye takıyorum ki .  
       Eve dönüş yolunda mahallemizde dükkanı olan Cahit Amcanın yanına uğradım. 85  yaşında, kabaklardan sazlar yapan, tahtalardan evler, boyamalar yapan sanat hayatının içinde bir amca. Küçük bir kasabada olup anlaşılmayan, emekleri değerini bulmayan hatta bıyık altından alaycı gülmelere maruz kalan biri. Dükkanı ıvır zıvır bir çok şey dolu. Tüm gün çalışıyor , satamadığı bir çok şey dükkanını günden güne dolduruyor  ama o bundan memnun. Onunla oturup sohpet etmek, yaptığı işlere bakmak benim için bir çok gereksiz kişiyle münasebettten iyi. İyi ki böyle insanlar var. İnsanın içinde ki estetik duygusu böyle bir şey, yaşına başına bakmadan insanı ele geçiriyor, ürettiriyor.




''İnsanları genel anlamda seviyorum ama kimselere tahammülüm yok” diyen Oğuz Atay  aklıma geliyor. Ben de o aşamaya geldim demek ki. Aralık geldi bile. Olsun, yeni yıl heyecanı, çam dalları, süsler, kırmızılar yeşiller, geyikler, kurabiyeler  çıkacak ortaya. Tekrarlanacak herşey ,olsun bu da güzel. Yeter ki sağlık olsun..










9 yorum:

  1. Kaleminize sağlık... Ne güzel ifadeler... Hayaller ve umutlar olmasa yaşamak dar gelirdi sanırım bana... Bir çoğumuzun hayalleri var yazınızda, tekrar kaleminize sağlık... Facebook 'Blogger Kulübü'nde paylaşıyorum yazınızı... Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel yazmışsınız buket 😊

    YanıtlaSil
  3. Ah Buket,
    İçimde bir yerlere dokundun, kahvemin yanına ilaç gibi geldin. Sosyal medyanın bana armağan ettiği güzel insanlardan birisin sen de. Kaçıp gitme, insansızlığa sığınma arzusu bende de son beş senedir çok belirgin. Her tarafı saran arabalara, insanların tek yaşam arzusunun sahip olduklarının daha fazlasını isteme haline ben de katlanamıyorum. Arkadaşlarım azaldı, sevdiğim insanların yanında olmaya özen gösteriyorum. Alamadığım bir çantaya değil de geçen sonbahara ağıt yakıyorum. Kuru yapraklara ve onlarla birlikte başka bir mevsimde yeniden yeşerecek hayata gönlümü dokunduramadım mı üzülüyorum.
    Hep güzel günlerin olsun canım, sevgiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygularımız karşılıklı Özlem. Şu sanal dünyada hayatımın gerçeklerinden birisin
      sen de. Her yazdığın , her çektiğin kare bana hitap ediyor. Yazdıklarımı anlayan
      birilerinin olması teselli verici . İyi ki şu bloglar var, okunmalar fotoğraflara
      yenilse de çok güzel . İiyi ki sen de varsın , güzel dileklerin
      hepimiz için olsun, öpüyorum..

      Sil
  4. Ne güzel senin oralar. Şanslıyız biz ve bizim gibiler. Kedileri sevenler, sokaklarda mutlu olanlar, kitaplara tutkun olanlar ve hayatı detaylarla anlamlandıranlar. Sakinliğin içinde denizin olması onu daha da kıymetli yapıyor bence. Huzurun diğer adı ne de olsa. Ben de insanları seviyorum ama evet tahammül edemediğim çok zaman oluyor.Yalnızlığımı da seviyorum ama yine de insansız olmuyor. Çok acayip hayat, ama en azından daha göreceğimiz denizlerimiz, yollarımız, okunacak sayfalarımız var ve pişireceğimiz güzel kokulu kurabiyeler. Okulunu merak ediyorum en çok, o paylaştığın son fotoğrafı aklımdan bir türlü atamıyorum çok güzeldi ruhu, renkleri. Okul kokusunu özlüyorum, çocukların cıvıltısını ve eski kara tahtaları. Okulda olmayı özlüyorum ne maksatla okursa olsun. Keşke her yaşta bir okulumuz olabilse her istediğimizde gidebildiğimiz.
    Sevgiler canım
    Yine çok güzel yazmışsın çok keyifle okudum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tuğbacmmm
      Yukarı da ne yazdıysam senin içinde geçerli, zaten şu blog dünyasında
      aynı hisler içinde olan bir avuç insanız. Ne kadar güzel ki böyle arkadaşlar edindim. Birbirimize
      yazdığımız şu küçücük yazılar ile bile nelere ulaşıyoruz değil mi?
      Okulum, köyüm tam tahmin ettiğim gibi. Herkes niye gittiğimi soruyor hala,
      arkadaşlar yakında bıkacağımı söylüyor. ama fazla umarsamıyorum, canımın sıkıldığı noktada
      başka bir rota :)

      Sil
  5. Geçtiğimiz eylül ayında yaptığımız Berlin seyahatinde Pasternak Cafe’nin önünden geçmiş, fotoğraflar çekilmiş ve Doktor Jivago romanının yazarı Boris Pasternak'ı anmıştık.
    Patti Smith'in M Treni isimli kitabını ilk defa sizden duydum. Umarım okuma fırsatım olur.
    Dilerim hayal ettiğiniz kafeyi açarsınız ve Hayal Kahvem ile beraber sizi ziyarete gelir, güzel kahvelerinizden içer, uzun uzun sohbet ederiz. Biliyorsunuz annem İzmit’te, en küçük kardeşim Ereğli’de yaşıyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama kafe açılmasını beklemeyelim, ne zaman izmit'e gelirseniz
      buluşalım tanışalım bence. Hayalkahvem de yok ortalarda ne zamandır,
      yine koşturuyordur :)
      Berlinde ki pasternak cafe yi ben de duydum, çok merak ediyorum..

      Sil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...