28 Haziran 2015 Pazar

Gallipoli Kasabası


                        Bari'ye  yakın  olup  küçük  bir  balıkçı  kasabasına   gitmek  isterseniz  Gallipoli  güzel  bir  seçim. Nüfusu sadece 20 bin. Küçük ama tipik bir Akdeniz kasabası.  Dar sokaklarında birbirinden güzel binalar var. İnsanlar çok sıcakkanlı ve doğal. Yabancı turist neredeyse hiç yok. Ama  biz  yine  Türklere  burada da  rastladık.  
Balık pazarı ve kaleye uğradıktan sonra, şehrin tarihi merkezinde, Pace Antonietta Caddesi boyunca, denize ulaşana kadar yürüyüş  en  güzeli. Bu cadde boyunca görmeniz gereken birçok yeri göreceksiniz zaten. En ünlülerinden birisi 1629’da barok tarzda yapılmış olan Sant’Agata Katedrali.




Gallipoli, süngeriyle de meşhur bir kasabaymış. Denizden ilk çıktığında siyah oluyormuş, sonradan sararıyormuş.



Alışveriş  yapacağınız  çok  güzel  dükkanlar  var.  


Evler  arasından  böyle  süprizler  çıkabiliyor..


Deniz  kenarında  yürüye  yürüye  bu  güzel  manzaranın  olduğu yere  geldik.  Bir  kaçtane  kafe  ve  restoran  var  burada .  Bizde  manzaranın  hakkını  vermek  için  bir  restorana  oturduk.


                                      Uygun  fiyata  güzel deniz ürünleri  yiyebiliyorsunuz.



Özellikle  deniz  ve  sakin bir  tatil  için  buraya  gelinebilir.  Yakınlarda  bir çok  plaj  varmış. Şehir  merkezi  bile  oldukça  ıssız.  Geceleri   daha  çok  hareketleniyormuş.

20 Haziran 2015 Cumartesi

Bari'den Lecce'ye

                            Lecce görülmesi  gereken  tarihi bir kasaba.  Bari'de  bulunduğumuz bir gün  gidelim dedik , trene atladık rahat  yolculuk yapıp vardık. Ferhan  Özpetek  filmlerinden adını  duyduğumuz  bir  yerdi. Mine Vaganti  adlı  filmin  birçok  sahnesi bu kasabada  çekilmiş.  Tatil planınızı yaparken Lecce’nin ünlü koruyucu azizini anmak için 24-26 Ağustos tarihlerinde gerçekleşen, Fiera di Sant’Oronzo Festivalini göz önünde bulundurmalısınız.
                       Lecce şehri genellikle düzlük bir arazi olan “Salento Ovası”nın ortasında bulunuyor. Çok geniş ve düzlük bir alan olan Salento Ovası’nın kuzeyinde “Mürge platosu” ve güneyinde “Salento Serre” platosu bulunuyor. Coğrafi olarak, yarımadanın güney doğu kısmının en ucunda yer alıyor  ve   Adriyatik ve İyon denizleri ile çevrili Lecce sahilleri ve güzel plajları meşhur.
Biz  gittiğimizde  hava oldukça  sıcaktı  ve  genelde  etrafta kimse  yoktu. Tertemiz sokaklarda ,  dükkanlara  gire çıka gezdik  uzun süre. 


Lecce de Puglia’daki diğer şehirler gibi küçük bir şehir. Nüfusu 95 bin. 2000 yıllık tarihi var. Mimarisi barok ağırlıklı. Şehirdeki sanat eserlerinin çokluğundan dolayı Güneyin Floransa’sı diye biliniyor. Sarı taşlı binaları, dar sokakları insanı kendine hayran bırakıyor. 



SANTA CROCE BAZİLİKASI 
Barok tarzda bir kilise. Yapımı 1695’te tamamlanmış. Lecce’de Türk izlerinin en belirgin olduğu yer burası. Dış cephesindeki süslemelerde, 1571 yılında yapılan İnebahtı (Lepanto) Deniz Muhaberesi’nde Haçlı donanmaları tarafından esir alınan Osmanlı askerleri de işlenmiş.


SANT’ORONZO MEYDANI 
 Şehrin ana meydanı burası. İstanbul’un Taksim Meydanı gibi diyelim ama tabii tek farkla, halkın giriş çıkışını engellemiyorlar meydana! :) Gencinden yaşlısına her daim kalabalık.Meydanda dikkatinizi çekecek ilk şey ise meydana da adını veren Aziz Oronzo Sütunu.


Ara  sokaklarda  kafelerde  dinlenerek ,  dükkanları  gezerek  ya da  yazın  gittiyseniz  yakın  plajlarına giderek  çok  güzel  zaman  geçirebilrsiniz.



15 Haziran 2015 Pazartesi

Polignana a Mare Diye Bir Yer

             Bari'ye  yakın  yerleri  gezmek  isteyenlere  güzel  bir  öneri.  Polignana a Mare . Ulaşımı  kolay,  trenle  yarım saat.  Bari de  bulamadığınız  deniz  kasabası  havasını burada  kolaylıkla  bulur,  manzaralı  güzel  bir lokantada  yemeğinizi  yiyebilir ,  mevsim uygunsa  denize de  girebilirsiniz. Burası aynı zamanda  büyük şarkıcı-söz yazarı Domenic Modugno’nun kasabası .



                         Biz  trene  binerek  geldik  bu  kasabaya.  Bir  günümüzü  sokaklarında  gezerek,  deniz  kıyısına  giderek  geçirdik. Ara  sokaklarda  gezerken  burada  da  hemen  sokağa  açılan kapılarla  karşılaştık. Her  kapıda  yerlere  kadar tüller  bulunuyor. Sokaklar  genelde  boş. Günün  öğle saatlerinden akşam  üzerine kadar  insanlar  ortalıkta  yoklar.




                  Boşta  olsa   sokaklarda  gezmek,  Bari'ye  göre  daha  samimi  ve  temiz mahallelerde dolaşmak  zevkli..


                              Deniz  kıyısına  gelince  araya   sıkışmış  gizli  bir  yer  keşfettik.  İnsanlar  çantalarını  alıp  yüzmeye   geliyorlardı. 



                        Köprüden  karşı  tarafa  geçince  manzaralı  restoranları  görüyorsunuz.  Yine uygun  fiyata  birbirinden  güzel  yemekler  bulabilirsiniz.  Bari de  yemek  yemektense  sırf yemek içinde  bu  kasabaya  gelinir.



                       Eski  şehir  denen  yerde  bulunan kilisede  bir  düğüne de  denk  geldik..




                          Kasaba   büyük kayalar  üzerine  kurulmuş .  Manzara  çok etkileyici..


                            Tarihi  eski  şehir  denen  yerde  kapılarda,  merdivenlerde  şiirlere  rastladık. 





Ve  bunca  gezmeye  yorulan  küçük  kızım  :)


11 Haziran 2015 Perşembe

ALBEROBELLO

                                   Bari'ye  gelmeden  önce  araştırma  yapınca  buraya  yakın ilginç  evleriyle  ünlü bir  yerin olduğunu öğrenmiştim. Mutlaka  buraya gidip  görmeliydik. Okuduklarımızdan  buranın  yaklaşık olarak  bir  saat  uzaklıkta olduğunu  öğrendik. Burası  Trulli denen  evleriyle  meşhur  Alberobello  kasabası..Bari'deyken  Alberobello'ya  gitmek  için  ne yazık ki  pazar  gününü  seçtik.  Oldukça  zorlu  bir  ulaşım  oldu  bizim  için.  Buraya  ulaşım  için  Bari merkez gardan treni  kullanabiliyorsunuz. Kendinize  uygun saat  seçerek  yola  çıkabilirsiniz. Ne  yazık ki  pazar tren  hiç  yok. Tren  garının  hemen  arkasında  bir  durak var. gerçekte  durakta  yok  ama  kalabalık  insanları  görünce  anlıyorsunuz. Bilet  içinde orada  bulunan  markete  gidiyorsunuz. Belirli  saatlerde  ulaşım  var. İnternette yazan  yol saati  1  ama  bu  otobüsle  yolculuk  2 saat sürüyor. Otobüslerde  bazılarında  klima  yok  ve  sıcak  havalarda mahvolarak oraya  varıyorsunuz. Çünkü  otobüsün  uğramadığı,  girmediği  köy ,  kasaba  kalmıyor. 
                          Uzun  uğraşlardan  sonra  geldiğiniz  kasaba  masal  şehri  gibi.  Kapadokya  gibi  farklı  büyüsü  var.



                        Buraya  gelene  kadar  canımız  çıksa da  evlerin  güzelliğini  görünce  tüm  yorgunluğumuz  geçti. Gerçi  otobüsten  inince  normal evlerin  bulunduğu  bir yerde  bulduk  kendimizi.  Fotoğraflarda  gördüğümüz  evler  hiçbir yerde  de  yoktu.  Nerede  bu  evler,  hiç mi  turist yok  diye  uzun uzun  yürüdük. Sonunda  bulduk  Trulli  evlerini. 



                Nedir  bu trulli  evler.  Beyaz badanalı   evlerin gri çatıları koni şeklinde. Bölgenin kireç taşlarını harç kullanmadan üst üste dizerek yapıyorlarmış. Sayıları yaklaşık 1500’ü bulan evler, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Adeta açık hava müzesi gibi.  
                       13’üncü yüzyılın sonlarında kral izinsiz yerleşim kurmayı yasaklamış. Yeni yerleşimler daha yüksek vergi verecekmiş. Dük Girolamo, vergi ödememek için halka Trulli şeklinde evler yapmaları şartını koymuş. Vergi memurları geldiğinde yığma taş evlerin çatısı kolayca yıkılabilecekmiş. Koni şeklinde çevrilmiş, çatısız yapılar evden sayılmıyor, halk da vergi ödemekten kurtuluyormuş. Halk yıllarca vergi ödemeden yaşamış. Alberobello’daki tüm yapıların çatısında harç kullanılmaması, sadece yığma kireç taşı olması gelenek haline gelmiş.



11 bin nüfuslu kasabanın adı “güzel ağaç” anlamına geliyor. İlk dikkatimi çeken evlerin çatısındaki işaretlerdi. Hıristiyan veya şaman semboller ev halkını kötülüklerden koruması için yapılırmış. Ayrıca ev sahibinin etnik kökenini belirtirmiş. Kalp sembollü evi görmenizi tavsiye ederim. Köyün tepesindeki St. Antony Kilisesi’ne de mutlaka çıkın. Hem yapı çok şirin hem de manzarası güzel.”





                                    Buranın her mevsim ziyaretçisi var. Yazın çok turist çekiyor. Müzik, tiyatro, dans festivalleri yapılıyor. Kalabalıktan kaçınıyorsanız kış uygun zaman. Tarih, mimari ve fotoğrafa meraklılara hitap ediyor.



Zorlu  bir  yolculuk  yapsakta  gördüklerimize  değdi.  En  mantıklısı  araba  kiralayarak  saatlere  bağlı  kalmadan  gezebilmek.  Bir daha ki  post Bari'nin  başka güzel köşesi...

6 Haziran 2015 Cumartesi

İtalya'da Bir Şehir ; Bari

                           THY  ilk kez  Bari'ye  uçuşa  başlayınca fırsattan  yararlanıp  üç  kişi  uygun bilet  aldık  ve  bu  güzel  italyan kentini  görmüş  olduk. Bari’nin nüfusu 320.000.   Adriatik Denizi kıyısında, tam bir Akdeniz şehri. Puglia bölgesinin hem başkenti, hem de en büyük şehri. Aynı zamanda Güney İtalya’nın da Napoli’den sonra en büyük 2. şehri.  Bari ’yi, eskiden Çeşme’den kalkan gemilerin İtalya’da varış noktası olmasından dolayı Brindisi’yi, İtalya’nın en ünlü yönetmenlerinden Ferzan Özpetek’in filmlerinden veya oyuncu Mehmet Günsur’un uzunca süre orada yaşamasından dolayı Lecce’yi mutlaka duymuşsunuzdur. 
                           İlk  olarak  otelimizden  bahsetmek istiyorum. Şehir  merkezinde yer alan , temiz otelimizin  adı Palace Hotel  
                          Bari de  4  gün  kaldık ,  hem  içini  hem  çevresindeki  kasabaları  gezdik. Bari  içi  tam italyan hayatını  gösteren ayrıntılarla  dolu. Diğer  büyük  italya  şehirlerine  göre daha farklı ve  yöresel. Evler,  insanlar,  yaşam  gerçek  italya  hakkında  bilgi  veriyor .
Bari de  de  birçok  Avrupa  şehirlerinde  olduğu gibi  old city var. Burada gezilip görülecek diğer yapılar arasında  Teatro Petruzzelli,   Palazzo Municipale  (Belediye Sarayı),    Teatro Piccinni,   Palazzo de Governo   (Hükümet Konağı), Colonna della Giustizia  (Adalet Sütunu),     Cattedrale di S.Sabino     (Katedral),  S.Gregorio,   Museo Diocesano, S.Marco Kilisesi yer almakta.



Bari'de   doğal  geleneksel  hayatına  devam eden  insanları  görme  şansımız  oldu. Kapılarını  bile  örtmeyen,  sokak  aralarında  çoluk  çocuk  oturan  yerel  halkı  gördük.  Çocuklar  evlerin önünde  oyunlar  oynuyor,  gençler  gruplar  halinde  köşe  başlarında  oturuyorlardı.  Gerçek  bir  italyan  filminin  içindeydik  sanki. 



Eski  şehir  denen  Vecchia   bölgesinde  sokaklarda  kaybolarak  gezmek  çok  güzel.  Biraz  ileride   deniz  kenarına  geliyorsunuz.  Uzun  bir  yürüyüş  yolu  var  ama  bizde  ki  gibi  kafeler , çay bahçeleri  yok. Daha  çok  içlerde  yaşıyor  halk. 


Eski  Bari de  gezerken  evlerin  kapılarının  hiç  kapalı  olmadığını  yalnızca  bir  tül yada  perde  ile  örtülü  olduğunu  görüyorsunuz.  Tabi  bol  bolda  çamaşırlar  asılı  balkonlarda,  camlarda. 


AZİZ NİKOLA BAZİLİKASI     
İtalyancası Basilica di San Nicola. 4. yy’da, Myra’da (günümüzde Antalya’nın Demre ilçesi oluyor) yaşayan Aziz Nikola’nın kemikleri, 1087 yılında Barili denizciler tarafından çalınıp Bari’ye getirilmiş. Buna istinaden de aynı sene içinde bazilikanın yapımına başlanmış. Günümüzde birçok Ortodoks ve Katolik Hıristiyan, hac için buraya geliyormuş.





STRADA DELLE ORECCHIETTE    denen  yerden  bahsetmek istyorum. 
          Eski Bari’de küçük  ve şirin bir sokak. Asıl ismi Strada Arco Basso ama halk arasında Strada delle Orecchiette deniyor, yani Orrechhiette Sokağı. Orecchhiette, Puglia’ya özgü, kulak memesi şeklinde bir makarna türü.  Bu sokakta orrechhiette yapan yaşlı teyzeleri görebilirsiniz. 


Sokaklarda  gezerken  bol  bol  dondurmacıya  rastlıyorsunuz. Her  kafedekini  denedik  ve  çok  beğendik.  Gerçekten de  italyan  dondurması  diye  birşey  var. O kadar  lezzetli ki.  Bu arada  İtalya da ki  en ucuz  dondurmalar  burada galiba. 1,5 euro  ya  kocaman  dondurmalar  aldık.



Bari  Adriyatik Denizi kıyısında bir şehir, Lungomare de Bari’nin kordon boyu. Yaz aylarında gidip denize girmek isterseniz, plajlar da var. En meşhurlarından birisi de Spiaggia Pane Pomodoro. Yani Ekmek Domates Plajı. Ücretsiz bir plaj. Bizde nasıl plaja gidip karpuz kesen bir kitle var, Bari’de de zamanında işçi kesimi, fabrika çıkışlarında buraya gidip hem denize giriyor, hem de domates ve ekmekle karnını doyuruyormuş. İsmi buradan geliyormuş.



Bari de  bulunan  kafelerden biri..



Her  gece  pizza  ya da  makarna  yedik.  Pizza  çok  ucuz  4  ya da  5  euro  ve çok  lezzetli..


Burada tabii ki orrecchiette mutlaka yemeniz gerekiyor. Farklı şekillerde yapılabiliyor orecchiette. Yemeğin ardından da Puglia’ya özgü tatlı sporcamuss (sporcaviso) yemeyi sakın unutmayın


VIA SPARANO 
Murad mahallesinde, Bari’nin alışveriş caddesi.  Cadde boyunca ve hatta caddeye çıkan sokak ve caddelerde dünyaca ünlü markalardan lüks İtalyan markalarına kadar birçok markanın mağazası var. 





Bari  de  sokak  aralarında   ya da  deniz  kıyısında  uzun uzun  yürüyebilirsiniz .  Bunun  dışında  gezilecek  bir  kaç yer de  şöyle :
12. yüzyılın sonunda yapılmış olan BARİ KATEDRALİ, ya da İtalyancasıyla Cattedrale San Sabine
 1903 yılında açılmış olan, Bari’nin en büyük, İtalya’nın da 4. en büyük opera binası PETRUZZELLI TİYATROSU
1132 yılında yapılan SVEVO KALESİ
Tipik İtalyanları gözlemleyebileceğiniz, adının aksine balık yerine meyve sebze satılan Mercato del Pesce, yani BALIK PAZARI
1990 Dünya Kupası için inşa edilen, mimarisiyle dikkat çeken SAN NICOLA STADYUMU







2 Haziran 2015 Salı

Oyuncak Müzesi

                         Salzburg  içinde  gezerken oyuncak  müzesine  denk  geldik. Sunay Akın  ve  yurdumuzda ki  çabaları  geldi aklıma. Spielzeugmuseum  şehrin  ortasında,  kapısında  çocukları ile anne -  babaların öbek öbek bulunduğu bir müze.  Salzburg Oyuncak Müzesi, sadece geçmişten bugüne gelen oyuncakları sergilemekle kalmıyor, küçük misafirlerine bazı oyuncaklarla oynama fırsatı da veriyor.
İçeri  girip  gezmeye  başladığımda  çocukların serbestçe  dolaşabildiği,  oyuncakları  inceleyebildiği , zaman zaman  oyunlar  oynayabildiği  bir  müze olarak  gördüm. Müzede sergilenen  oyuncaklar  çocukların  ortalama boylarına  uygun  olarak konulmuştu.  Göz hizalarında  bulunuyor  ve  rahatça  görebiliyorlardı. 
Bazı  odalar  oyuncaklar ile doldurulmuştu, gezenler burada  da  zaman  geçirip oyun  oynuyorlardı. 
                         Sergilenen  oyuncaklar  hakkında  bilgiler  yan  taraflarında bulunuyordu. O  kadar  eski  oyuncaklar  gördüm ki .. Çok  ilginç oyuncaklar  gördüm,  bazı  parçalar  beni  bile eskilere  götürdüm. 
                         Bu  müzede   çektiğim  fotoğraflar  aşağıda..




                                        Birçok  oyuncak  1900 lerin başlarından  kalma..



Oyuncakları  inceleyen  bir müze  misafiri ..




Çocuklar  rahatça  koridorlarda  geziyorlar. Hatta  burada  oyun bile  oynayıp koşturuyorlar. 




Müze de  gezerken  bu küçük kıza  rastladım. Bakın  nereye  saklanmış :)


Bu  oda  da ağaçtan  yapılmış  oyuncaklar  sergileniyordu. Duvarlarda  ağaçlar  hakkında  bilgiler  yazılmış,  odaya  gerçek  ağaç  kokusu  yayılmıştı. Kokuyu  hissedin diye  uyarılar  buluyordu.



Ülkemizde  yalnızca  bir  tane  oyuncak  müzesi  var. Yurt  dışında  böyle  bir  müze  gezince  Sunay Akın'ın  çabalarının  değerini  tam  kavradım.  Böyle  bir  müzenin  varlığı  ile başta  çocuklarımız  olmak  üzere  bizlerin  kazançları  çok büyük  olacaktır. 

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...