Her anne yapamadıklarını, içinde kalanları çocuğu üzerinde gerçekleştirmek ister. Ben de güzel sanatlara olan ilgim ama kimsenin bana bu konuda yardım etmediği için yaşayamadıklarımı kızıma sağlamak istedim. İçinde bulunduğumuz küçük kasaba imkanlarına rağmen bale, müzik , resim gibi kanallara yönelttim . Sonuç? Tahmin ederseniz , tam tersi. Her seferinde Pelin istemedi ve devam ettirmedi. Tamamen farklı bir karakter olduğunu kabul ediyorum ama müzik, resim vb. gibi etmenlerin çocuk gelişimindeki önemine inandığımdan hep bunların olmasını istedim.
Geçen gün Enis Batur kitaplarından birini okurken şu cümleye rastladım : ''Bir noktaya kadar ailenin kararları, yaşam ufku ve anlayışı belirliyor çocukların geleceğini..' Asıl anlatmak istediğim şey aile kültürümüz , ufkumuzun tam tersi bir kişilik geliştirmesi çocuğumuzun. Bunca çabaya rağmen bu sonucu hakediyormuyum diye soruyorum kendime. Aile içinde bırakın küfürleri, bir 'ulan' lafını bile söylemeyen bize rağmen kızım küfür ediyor, her zaman nazik konuşmayı, saygılı olmayı örneklememize rağmen, oldukça hoyrat bu konuda. Beni en şaşırtan şeyde evde izlemediğimiz film ve dizileri devamlı seyretmek istemesi ..Kusura bakmayın şu an kanallarımızdaki dizilerin çocuğuma küfürü, kadının aşağılanmasını, aldatmanın etrafında dönen ilişkileri özendirmesini istemiyorum. Türk filmlerinde ki belden aşağı espirilere, kıllı adamların görüntü komedilerine, küfür dolu konuşmalara gülemiyorum.
Bunca şeyi neden mi yazdım? Geçen gün kızıma güzel bir film bulduğumu söyleyip filmi seyrettirdim. Film gerçekten çok güzel . Çocuklarınızla sizi eski günlere götürecek. Çünkü çocukken belki pazar sinema kuşağıydı , bu filmi hatırlıyorum.
Yine E.Batur 'un şöyle serzenişini çok haklı buluyorum :
'' Reşat Nuri'nin Anadolu Notları'nı çıktığı yıldan bu yana 20 bin kişi okumuş mu? Ferit Alnar'ın Kanun Konçertosunu 3 bin kişi dinlemiş mi? Çıplak gözle Çallı tablosu görmüş 10 bin kişi var mı? Nermi Uygur'un 5 bin sınırını aşmış tek bir kitabı? Hollanda'daki kültürel verilerle Türkiye'yi değil , İstanbul'un kini karşılaştıracak olsak yüzümüz kızarmaz mı? Yunanistan'la ?
Kendimize ve imkanlarımıza göre sanatla dolu bir evde yaşayan, her gece kitap okuyan anne-babasını gören, çıplak gözle Miro, Matisse, Picasso, Monet, Matisse resimlerini gören, yaşıtlarına göre bir çok ülke , sergi, müze, opera, tiyatro gezen kızımın tercihinin bu yönde olması beni umutsuzluğa sevkediyor.
Sizce herkes gibi herşeyi oluruna mı bırakmalı yoksa savaşmalı mıyım ??