3 Kasım 2013 Pazar

Paris'te Tatlı Zamanı

                       
                  Paris  gezgin  ruhlara çok iyi  ev sahipliği  yapıyor. Sokaklarda  nelerle  karşılaşacağınız meçhul.  Kaldırım kafeleri,   pasajları,  asırlık binaları,  heykelleri,   parkları ve   gösterişli bulvarlarıyla   Baudelaire’in başını döndüren şehir,   Hemingway’e göre bir şenlik,  John Berger’e göre olgun bir kadına aşık olmuş  yirmilerinde  bir genç adam.  Sartre ,  Camus,  Picasso, Oscar Wilde hangi  kaldırımları aşırmış,  nerelerde oturmuş merak ediyorum.  
Paris ile  ilgili  bunca şey  anlatıp o  güzel  pastalarını, kuruvasanlarını, çikolatalarını  anlatmadan olmaz. Öyle  güzel  şeyler  yedim ki hala  unutamıyorum.  Nereden  başlasam  bilmiyorum. Bilerek  gittiğimiz  pastaneler kadar  gezerken karşımıza çıkan köşebaşı  kafelerinden de çok şey  keşfettik. 
Filmlerin  çekildiği ,  ünlülerin oturduğu kafelere  şöyle  bir  bakıyoruz. En ünlüsünden  Angelina  pastanesine  gitmek  istiyorum. Pastalarından bir tane yemeden olmaz. İçeriye  girmek için biraz kuyrukta beklemeye  değer.  Çok  kalabalık ama olsun. Bir  cafe creme  ısmarlıyorum kendime. Yanına da kocaman bir  dilim  pasta.  Oldukça yoğun çikolatalı bir dilim. Üç  kişiyiz ama yeterli. 




Buradan  ayrılmadan  önce  çikolatalarından da  alıyoruz.  Oldukça  keyifli  bir yer.  Kalabalığa
aldırmayın,  havasını  yaşayın..




Bazen  sokaklarda  yürürken  rastladığımız  fırınlardan  alıyorduk  .  Nasıl  da  güzel her türlü  hamur işi.  Genelde  tatlılar.  Ama  denemeden  olmaz  diyerek  alıyorduk.  Yine böyle  Belleville  bölgesinde  gezerken çok güzel  bir  fırına  rastladık.  Zaten uzun uzun yürüdüğümüzden  çok  acıkıyoruz. 



Paris'e  gitmeden  önce  Danzon   bize bir  fırın  önermişti.  Paris'te uzun uğraşlar  sonucu  bu  fırını  bulduk. Le Monfart   tiyatrosu  yakınlarında  bulunan  bu  fırının  adı  Max Poilane . Burayı  bulana kadar canımız çıktığından  fırını  görünce çok  mutlu  olduk.  Koşa koşa içine  girdik. Zaten karnımızda  çok acıkmıştı. Oradan alıp  yediklerimiz nasıl güzel  geldi anlatamam ::)




Paris'te  gezilmesi  gereken  bölgelerden  biri  de   Mouffetard  .  Cumartesi  büyük  sokak pazarı  kuruluyormuş.  Biz  gittiğimiz de kalabalıktı. Herkes bir yerlerde bir şeyler  yiyorlardı. Biz yanızca meşhur   Gelati  Alberto  gül  şeklindeki  dondurmalardan yedik. 





Bahsedilmesi  gereken  yerlerden  biri de  Le Procope.  1686  Yılında  açılmış  Paris'in ilk  kahve dükkanlarından.  Voltaire  burayı  çok severmiş.  Burada  Crem Brulee   yemeden  olmaz. 





                         Bir de  meşhur  Berthillon  var.  Seini  nehrinin  ortasındaki  o  adacıkta  ilk  önce  Notre Dame Kilisesi  gezilir ilk  önce.  Hatta  bu  adacıkta ki  güzel  sokaklar  gezilir,  güzel  evlere  bakılır,  Paris havası tam olarak  hissedilir  üzerine de  Berthillon  da  bir  kahve içilir.  Biz içine  girmek  istemedik,  bu kez ünlü  bir  kafeyi  karşıdan  seyretmek istedik. Çaprazında  olan o  küçük kafede  sanırım ismi   V. Louis  gibi  birşeydi . Burada bir  kahve ve  tereyağlı  baget keyfi  yaptık.  





Kafeler  dışında  çok  güzel  çikolatalar ile  karşılaştık. Paket paket aldım. Çünkü ben çikolata bağımlısıyım, itiraf  ediyorum. Hiç tereddüt etmeden paramı yatırıyorum  çikolatalara. Paris aynı   Belçika
gibi  bir  cennet.    Pierre Herme ,   Jeff de Bruges,    Marcolini,   Jean Paul Hevin  çikolataları ..Hangisini  anlatsam  bilmiyorum.  Pierre  Herme 'den  La  Fleur de Sel  denen  tuzlu çikolatalardan  almanızı  tavsiye  ederim. 
Özellikle   Patrick Roger   den  çikolata  almasanız bile vitrinini  görün derim.  Bizim olduğumuz  dönem de çok değişikti.  




                   Çikolatalar  anlatmakla  bitmez  ama ben  kahveye  geçmek istiyorum. Paris'e  gidip  Cafe Malongo' ya  uğramamazlık  yapmayın.  İçeri de mutlaka kahve  keyfi  yapılmalı.  Raflarında  duran çeşit çeşit kahvelerinden seçmek çok zor.  Hangisini  alacağınızı  hatta  içeri de kahve içerken düşünün  derim.  Öyle  çok çeşit  var ki...Biz sert olan Mozambik ,az sert olan Meksika kahvesi aldık. Ev de Paris keyfini  sürdürüyoruz..

                                


Bazen  de  bir  kafeden küçük  bir  tart alıp  açık hava da ,  özellikle  nehrin  kıyısında  yemek tartınızı  dünyanın  en  güzel şeylerinden  biri. 





                         Paris tatlıları  için gidilse  yeridir.  Yediklerimizi  unutamıyoruz.  İsteyen  herkese  nasip olması dileklerimle 


27 yorum:

  1. Hepsi de muhteşem görünüyor!

    YanıtlaSil
  2. Ayyyyy bayıldım, Paris en çok gitmek istediğim ve hala gidemediğim şehir, sırf pastane ve fırınları için zaten, aynı düşünüyoruz.. harika bir yazı,bir de yazarlardan bahsetmissiniz ki ayrı guzel.. hepsini not aldım emin olun gidince tek tek deniyecegim..

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel bir gezi olmuş. Paris çok gitmek istediğim bir yer, çok merak ediyorum nedense..ama öyle güzel anlatıyorsun ki Buketcim seninle geziyorum sanki..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim. benim de çok merak ettiğim bir
      yerdi. sonunda hayalim gerçek oldu:)

      Sil
  4. "Sabah-sabah bu ne hikmet, bu ne sis
    Kalbime son mermiyi sıkmak sana mı düştü, ey güzel Paris...
    demiş Yusuf Hayaloğlu.

    Ben de Paris'te yatan memleketim insanlarına selam olsun diyeyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahh ah hayal kahvem, orada gezemediğim yani gün
      yetmeyip gidemediğim yerler arasında 3 mezarlık vardı. bir tanesini
      bulana kadar akşam olmuştu. gece gece gir meyelim dedik ve geri dönmüştük..

      Sil
  5. keyfiniz bol olsun :) ne de güzel bir tatil olmuş

    YanıtlaSil
  6. Harika bir anlatım. Ben bir kaç kez Paris'e gittim, ama turlarla koştur, koştur gezdim. Böyle lezzet duraklarını tanıyarak gezmek için gidersem (ki çok istiyorum), yanımda bu yazının da bir kopyası olacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkürler.. bir de tursuz gidin bence. nasıl güzel olacaktır
      yavaş yavaş bu şehri gezmek..

      Sil
  7. Sabah sabah nasıl çikolata-pasta yiyesim geldi sayende:))
    Bu arada siz de son günlerde eve gidip sadece peynir ekmek yemek istiyorum gibi bir his yaşadınız mı?? Ben yurtdışına ve özellikle Paris'e ne zaman gitsem dönüşte sadece peynir+ekmek yemek istiyorum. Özellikle Fransız mutfağı çok ağır, yağlı, bir de her fırsatta kahve... Yerken güzel ama sonra her yerde aynı koku... Ama bunları yazarlen bile şöyle güzel bir midye olsa da yesem diyorum:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sorma , ben de ne zaman yurt dışından gelsem, kuru
      fasulye pilav yapıyorum. kahvaltılarımız bile ne güzel . doya doya
      zeytin, peynir, sucuklu yumurta :))

      Sil
  8. Buket'ciğim yine süper bir gezi gerçekleştirip, gezdiklerinizi, gördüklerinizi ve tattıklarınızı harika bir dille kaleme almışsım. Teşekkürler. Ben eş durumundan Paris'in altını üstüne getirmiş bir gezgin olarak senin Paris yazından hayli keyif aldım.
    Yorumlarında mezarlıklardan bahsetmişsin. Özellikle Le Père-Lachaise kesinlikle görülmeli. Gezerken mezarlıkta olduğunu kesinlikle hissetmiyorsuni sanki bir açık hava müzesi. Kimler yok ki o mezarlıkta? Isadora Duncan, Honore de Balzac, George Bizet, Oscar Wilde, Jim Morrison, Moliere, La Fontaine, Modigliani, Delacroix, Sarah Bernhardt, Yves Montand, Simone Signoret, bizden Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney, daha niceleri... Ellerde mezarlık planı, insanlar bulamadıkları mezarları diğer ziyaretçilere soruyorlar. Maria Callas da Pere Lachaise'in krematoryumunda yakılanlardan. Gömlü olmadığı için mezarı bulunmasa da krematoryum bölümünde adına ufak bir isim taşı ve yanında çiçek bırakabileceğiniz ufak bir vazosu var.
    Le Pere Lachaise ilginizi çektiyse eğer size başka bir paris atraksiyonunu, Paris'in altında yaklaşık 2 km kadar uzunluğundaki toplu mezarı (katakomp) da gezmenizi öneriyorum.
    Sabah sabah mezarlıklardan bahsedip içinizi sıkmadım umarım.
    Sevgiler,
    Figen

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler figen. öyle güzel bilgiler vermişsin ki . evet bu mezarları biliyorum
      hatta gezi listemde vardı ama gezemedik. 8 gün yetmedi bize. belki bunun için bile
      gidebiliriz :) aslında çok ta merak ediyorduk ama bir kısmet olmadı. parisi
      yakından bilen biri olarak beğenmene çok sevindim. çok teşekkür ederim..

      Sil
  9. "Çatı odaları ve yazarları, Paris efsanesinin ayrılmaz parçalarıdır. Bu efsanenin Yahya Kemal ile başlayıp Attila İlhan'dan Demir Özlü'ye dek uzanan, bir bakıma benim kitaplarımda süren izdüşümlerini bir yana bırakırsak, Paris'in yalnızca Türk yazarlarını değil, Uzak Doğu'dan Güney Amerika'ya, Afrika'dan Asya'ya dek neredeyse bütün dünya yazarlarını büyülediğini görürüz."
    diye Nedim Gürsel'den bir alıntı yazıvereyim, yorumun direksiyonunu öbür dünyadan bu dünyaya çevireyim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çatı oodaları deyince aklıma rilke' in Malte Laurids Brigge'nin Notları adlı kitabı geldi. kitapta
      yanlış hatırlamıyorsam pariste bir çatı katında yaşayan birini anlatıyordu. sen okumuş muydun?
      parise gitmeden önce nedim gürselin paris yazılarını ben de okumuştum.

      Sil
    2. Hımm. Hocam, ben nereden biliyim Malte Laurids Brigge'nin Notları'nı?

      Ben bilsem bilsem Bridget Jones'un Günlüğü'nü bilirim ki... O da Paris'te değil, Londra'da geçer:)

      Ben esas Halil Gökhan'ın Türk Edebiyatında Paris adlı kitabını çok merak ediyorum Buket.
      Bulamıyorum ama... Du bi... Aranıyorum.

      Sil
    3. :))
      bulursunda bize de okuma kısmet olur inşllh:)

      Sil
  10. Sizi uzun zamandır sessizce takip ediyorum. Paylaşımlarınız için teşekkürler, güzel resimlerinizde, güzel kızınızla birlikte sizi de görmek isterim.

    Sevgiler

    Emel

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. takipçi olup bir ses verdiğiniz için çok teşekkür ederim.
      genelde özel foto koymayı sevmiyorum. yalnızca bir kez galiba grafitti yazımda
      koymuştum :)

      Sil
  11. arkadaşım sen yazmasan bana ne zaman farkedecektim kim bilir blogunu ama çok doluymuş çok güzelmiş iyiki yazmışsın.
    Maşallah güzel kızınada Allah nazarlardan korusun çikolatalarada ayrı bi bayıldım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne iyi oldu değil mi birbirimizi farkettik :)
      kalpler altına düğüm atmak doğru çözüm gerçekten. yarın tekrar
      bozup yapacağım zaten. bu işlerde oldukça acemiyim :)

      Sil
  12. bilmediğim bir sürü yer öğrendim sizden; bir aksilik olmazsa şubat'ta 4-5 günlüğüne paris'e kaçacağım, bunları mutlaka deneyeceğim..
    max poliane'ye özellikle gittiğinize inanamadım, ben eğer theatre monfort'a giderseniz uğrarsınız diye tavsiye etmiştim. umarım değmiştir; çünkü biraz sapa bir yerde, oraya gitmek için bayağı uğraşmışsınızdır ki yazdıklarınızdan öyle anlaşılıyor..
    sevgiler..

    YanıtlaSil
  13. Paris, görmeyi çok istediğim bir başkent. Bu yıl yurt dışına kısa bir gezi düşünüyoruz. Paris olsa mı acaba diye çok düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  14. Başka kültürleri keşfe çıkmak ,sokaklarında dolaşmak çok keyifli olsa gerek,emeğinize sağlık, okurken bende oraları dolaşmış kadar oldum.Sokakları ne kadar temiz,hayran kaldım.Sevgiler.

    YanıtlaSil

Cuma Geldi

                                   Evet cuma geldi, yorgunluk da geldi hatta günlerdir süren baş ağrılarım da geldi. Bu hafta oldukça olums...